Mart'ta Hangi Balıklar Yenir?
Balıkçılar Ve Aşçılar, Mevsimsel Özellikler Ve Hava Durumunun Balığın Lezzetine Etki Ettiğini İfade...
Mart'ta Hangi Balıklar Yenir?
İçerdiği Minareller, Folik Asit, Fosfor Ve Kalsiyum Gibi Maddelerle Havaların Isındığı Şu Günlerde En Çok Tercih Edilen Besinler Arasında Yer Alan Balık, Hem Sağlıklı Olması Hem De Lezzeti Nedeniyle Sofraların Baştacı Olmaya Devam Ediyor.
Balıkçılar Ve Aşçılar, Mevsimsel Özellikler Ve Hava Durumunun Balığın Lezzetine Etki Ettiğini İfade Ediyor.
Peki, Mart'ta Hangi Balıklar Yenir?
Balık Takvimi Nedir?
Hangi Ayda Hangi Balıklar Yenir?
Bazı balıklar bazı aylarda çok daha lezzetli olurken bazıları lezzetsiz oluyor. Balıkçılar ve ünlü şefler bu konuda vatandaşlara tavsiyelerde bulunuyor. İşte, mart ayında yenilmesi gereken balıklar...
Mart ayında gümüş, izmarit, mezgit, kalkan, mersin, kaya balığı, mezgit, kefal, levrek, yayın balıkları lezzetli ve bol bulunan balıklardır. Özellikle kalkan, levrek ve kefal mart ayında hem bol hem de çok lezzetlidir. Martta uskumru çiroz olmaya başlamıştır.
Hangi Ayda Hangi Balık Tüketilir?
OCAK Ayında Hangi Balıklar Yenir?
Ocak ayının en lezzetli balıkları uskumru, lüfer, palamut ve istavrittir. Kefal ve hamsi olması gerektiği gibi tam yağlı duruma gelirler. Çinekop, tekir, kırlangıç ve kofana ocak ayında en bol dönemini yaşar ve en çok avlanan balıklardır. Midyenin başlangıç mevsimi Ocak ayıdır.
ŞUBAT Ayında Hangi Balıklar Yenir?
Şubat ayı kalkan mevsiminin başlangıcı kabul edilir. Bu süre mayıs sonuna kadar devam eder. Gümüş, hamsi, izmarit, kalkan, mersin, torik, kefal, kaya balığı, levrek şubat ayında lezzetlidir. Tekir çok boldur. Şubat ayında Uskumru, lüfer, palamut artık yağını kaybetmeye başlar fakat gümüş balığı, kefal, dere pisisi, minakop, midye lezzetini korumaya devam eder.
MART Ayında Hangi Balıklar Yenir?
Mart Ayında Yenilmesi Gereken Balıklar Neler? Mart ayında gümüş, izmarit, mezgit, kalkan, mersin, kaya balığı, mezgit, kefal, levrek, yayın balıkları lezzetli ve bol bulunan balıklardır. Özellikle kalkan, levrek ve kefal mart ayında hem bol hem de çok lezzetlidir. Martta uskumru çiroz olmaya başlamıştır.
NİSAN Ayında Hangi Balıklar Yenir?
Nisan ayında gümüş, izmarit, kalkan, mersin, morina, levrek, kefal, kaya balığı lezzetlidir. Nisan ayında en fazla avlanan balıklar kalkan, levrek, mercandır. Nisan ayındaki en lezzetli balık yine kalkandır bol zamanı nisan ayıdır.
MAYIS Ayında Hangi Balıklar Yenir?
Mayıs ayı deniz canlıları ve balıklar açısından çok zengin çeşitlilik gösteren en bereketli aylardan birisidir. Mayıs ayında izmarit, kalkan ve mezgit çok lezzetlidir. Tekir, iskorpit ve minakop da tüketilebilir. Bu ayda ayrıca kalkan balığının yavrusu ile gelincik denizlerde kendini göstermeye başlar.
SALATA TARİFLERİ
HAZİRAN Ayında Hangi Balıklar Yenir?
Haziran ayında tüketilebilen balıklar; mercan, akya, kaya balığı, mersin, sarıağız, orkinos, orfoz ve sardalyadır. Bu ay balık açısından en verimsiz aydır denebilir. Haziran ayında balıklar geçici olarak Karadeniz’e ulaşırlar. Yaklaşan av yasağı ile birlikte de tezgahlar balıktan zayıflamaya başlar.
TEMMUZ Ayında Hangi Balıklar Yenir?
Temmuz ayının balıkları; çinekop, sarıkanat, sarıağız, akya, orkinos, kaya balığı, trança ve sinarittir. İstavrit çok lezzetlidir. Temmuz ayı sardalya balığının mevsimidir. Eylül ayı başlarına kadar lezzetini koruyan sardalya taze olarak rahatlıkla yaz boyu tüketilebilir. Temmuz ayında barbunya ve tekir lezzetini korumaya devam ederken pavurya, böcek, ıstakoz bolca çıkar.
AĞUSTOS Ayında Hangi Balıklar Yenir?
Ağustos ayında çinekop, sarıağız, sinarit, kaya balığı, orkinos, sarıkanat lezzetlidir. İstavrit yine en lezzetli balıktır. Bu ayda çingene palamudu mevsimi başlar.
EYLÜL Ayında Hangi Balıklar Yenir?
Eylül ayının gelmesiyle balık sezonu açılır. Yağmur suyunu alan palamut irileşir ve bollaşır, izmarit, istavrit, sardalya ve kılıcın tadı yerindedir. Bolca görülen kırlangıcın yanında lüfer azdır ama sezonu gelmiştir. Lüfer, kolyoz, izmarit, barbunya, çinekop, çipura, kılıç ve kırlangıç eylül ayında da çok bol avlanır.
EKİM Ayında Hangi Balıklar Yenir?
Karadeniz’de beslenip yağlanan balıkların Marmara Denizi’ne geldiği dönem ekim ayına denk gelir. Bu nedenle ekimde lüfer lezzetlenir; palamut, barbunya, tekir ve istavrit yağlıdır. Ekim balık sezonunun en canlı aylarından biridir. Pisi balığı özellikle bu ay en güzel zamanındadır. Barbunya, çipura, kılıç, levrek, lüfer, tekir, sardalya, palamut, orfoz, traça çok lezzetlidir. Palamutun da en lezzetli zamanıdır.
KEBAB TARİFLERİKASIM Ayında Hangi Balıklar Yenir?
Kasım ayında uskumru, lüfer, hamsi ve barbun çok lezzetlidir. Mercan ve levrek de tüketilebilir. Kasım ve aralık lüferin en lezzetli zamanıdır. Kasım ayı torik akışının en yoğun olduğu zamandır.
ARALIK Ayında Hangi Balıklar Yenir?
Aralık ayında balıkların tam olarak yağlanıp lezzetlenir. Lüfer, torik, palamut ve uskumru bu mevsimde oldukça yağlı ve besleyicidir. Hamsi, tekir, barbunya gibi balıklar da bolca bulunup farklı çeşitlerde pişirilmeye müsaittir. İzmarit ve mezgitten uzak durulmalıdır. Çinakop, üremesi için yenmemelidir.
30 Ekim 2019 Çarşamba
Soslu Patlıcan Kızartma Tarifi
Soslu Patlıcan Kızartma Tarifi
Patlıcanın ilk yetiştiriciliği M.Ö 5.yy'da Hindistan'da gerçekleştirilmiştir. Bu tarihten sonra Afrika'ya sonra Doğu Akdeniz'e ve Avrupa'ya getirilmiştir. Avrupa'ya getirilmesi...
Soslu Patlıcan Kızartma Tarifi
Soslu Patlıcan Kızartma Kullanılan Malzemeler
* 3 Adet Patlıcan,
* 2 Orta Boy Domates,
* 2 Diş Sarımsak,
* 1 Tatlı Kaşığı Sirke,
* 4 Adet Yeşil Biber
* 4 Adet Kırmızı Biber
* 1/3 Demet Maydanoz,
* 1 Çay Kaşığı Toz Şeker,
* 1 Tatlı Kaşığı Biber Salçası,
* Tuz, Karabiber,
* Kızartma İçin Yağ.
Soslu Patlıcan Kızartma Yapılış Tarifi
Patlıcan sapını kesin, kabuğunu uzunlamasına şeritler halinde soyun. Yarım santim kalınlığında kuş başı halinde doğrayın. Tuzlu suya atın. Domatesleri ikiye bölün, rendeleyin. Sarımsakları ayıklayın, biraz tuzla havanda dövün.
Maydanozu ayıklayın, saplarını atın, yapraklarını ince ince kıyın. Biber salçasını yarım kahve fincanı ılık suda eritin. Tuzlu sudan çıkartacağınız patlıcanlari iki avucunuzun arasında zedelemeden sıkın. Kızgın yağa atarak iki taraflarını da kızartın.
Önce kağıt mutfak peçetesinin üzerine çıkartın. Fazla yağını süzün. Sonra yayvan bir tabağa dizin. Bir sahana domates rendesi, yeşil ve kırmızı biberleri, Sarımsak, sirke, toz şeker, biber salçası, tuz ve karabiberi koyun. Bunların üzerine patlıcanların içinde kızarmış olduğu yağdan iki yemek kaşığı alarak ekleyin.
Beş dakika pişirin. Patlıcanları tam sofraya götürürken üzerlerine sıcak sosu dökün. Sosunu son anda sıcak olarak koyacağınız için patlıcanları daha önceden kızartabilirsiniz. Arzu ederseniz yanında yanında yoğurt ile servis yapabilirsiniz.
Türk Aşçı Haberlerinden İlgili Tarif İçin Alternatif Tavsiye;
Sizler yapmış olduğumuz bir araştırmada nefis yemek tarifini ve uygulamasını uygun bulduğumuz “Soslu Patlıcan Kızartma Tarifi” ile ilgili alternatif bir videonun sunumundan da faydalanabilirsiniz.
Türk Aşçı Haberleri Olarak;
Türk aşçı haberleri olarak sizler için hazırlamış olduğumuz bu nefis ve lezzetli yemek tarifini denediğinizde sayfanın en altında bulunan yorumlar düşüncelerinizi yazarak bizimle paylaşırsanız seviniriz.
Evliya Çelebinin Ve Yabancı Seyyahların Kayıtlarında Osmanlıda Saray Mutfağında Patlıcan Hakkında Bazı Dipnotlar;
Patlıcan Nedir?
Patlıcan nereden geldi?
Patlıcan, bilimsel adıyla Solanum melongena, Solanaceae familyasına ait olup, ılık iklimlerde tek yıllık, tropik iklimlerde ise küçük bir ağaç şeklinde büyüyen bir kültür bitkisidir. Patlıcanın ilk yetiştiriciliği M.Ö 5.yy'da Hindistan'da gerçekleştirilmiştir. Bu tarihten sonra Afrika'ya sonra Doğu Akdeniz'e ve Avrupa'ya getirilmiştir. Avrupa'ya getirilmesi 16. yy'da İspanyollar tarafından gerçekleştirilmiştir. “Geleneksel Türk Mutfağı, Yöresel Yemekler, Yöresel Mutfaklar, Osmanlı Saray Mutfağı, Osmanlı Yemek Kültürü, İştah Açıcılar, Tencere Yemekleri, Sebze Yemekleri, Zeytinyağlı Tarifleri, Patlıcan Yemekleri”
Anadolu’da yetiştirilen sebzeler arasında patlıcan, lahana, bezelye, fasulye, hıyar, havuç, maydanoz, kırmızı pancar pirinç, nohut, barbunya, bakla, soğan, turp bulunmakta. Dernschwam’ın verdiği bilgilere göre İznik’te hıyar ve kabak üretilmektedir. Mercimek Türklerin en sevdiği yiyecekler arasındadır. Lahana bol miktarda üretilmektedir. İstanbul’un ihtiyacı olan turp Edirne’den getirilmektedir.
Olivier’e göre Mudanya ve çevresinde patlıcan yetiştirilmektedir. İstanbul’da çeşitli yerlerde bakla, marul, hindibâ, patlıcan, biber ve kabak yetiştirilmektedir. Lubenau, Gelibolu’da yetiştirilen hıyar, turp, soğan ve kabağın İstanbul’a gönderildiğini yazar. İki Fransız gezgin Çanakkale’de lahana, soğan ve marul yetiştirildiğini belirtir.
Tavuktan yapılan yemekler oldukça sınırlıdır. Söz gelimi haşlanan tavuklar didiklenerek çorbanın içine konur. Tavuklar kızartılmak istendiği takdirde içine soğan doldurulur. Kızartılacak tavuklar ekseriya aşçı dükkânlarına yollanılır. Burada ortasında kor ateş bulunan tandırlara çukur bir kap içinde konan tavuklar “kendi buğusu ile çok iyi pişer”.
Dernschwam, Anadolu’da pişirilen bazı yemeklerin oldukça detaylı tarifini vermektedir. Bu tarifler Anadolu yemekleri hakkında bir Batılı gezginin verdiği en eski tarifler arasında yer alır. Söz gelimi dolma çeşitlerini şöyle anlatır:
“Taze kabakların, patlıcanların içi oyulur ve ince kıyılmış koyun eti ile doldurulur. Sarımsak, baharat ve tuz ilave edilir, sade suda pişirilir. Bu tür yemeklerin üzerine yoğurt dökerler.
Söz gelimi, Tavernier, Urfa’da “Türkiye’nin başka hiçbir yerinde yiyemeyeceğiniz kadar güzel yemekler yiyebilirsiniz” der ve ekler “Diyarbakır’da çok güzel ekmek, başka yerlerde yiyemeyeceğiniz kadar lezzetli etler de vardır”.
Bu güzel yemeklerin yanında sofrada bulunan bir diğer yiyecek de turşudur. Seyyahların anlatımına göre Türkler, sonbaharda üzümlerden turşu kurup kış için saklarlar. Üzüm taneleri turşu olarak kurulunca uzun süre taze kalmaktadır. Üzümden yapılan iyi sirke şaraptan da ucuz olup her yerde bulunmaktadır. Sirke ile yapılan patlıcan, hıyar, lahana ve pancar turşusu Osmanlı sofralarının sevilen yiyecekleri arasındadır.
Patlıcanın ilk yetiştiriciliği M.Ö 5.yy'da Hindistan'da gerçekleştirilmiştir. Bu tarihten sonra Afrika'ya sonra Doğu Akdeniz'e ve Avrupa'ya getirilmiştir. Avrupa'ya getirilmesi...
Soslu Patlıcan Kızartma Tarifi
Soslu Patlıcan Kızartma Kullanılan Malzemeler
* 3 Adet Patlıcan,
* 2 Orta Boy Domates,
* 2 Diş Sarımsak,
* 1 Tatlı Kaşığı Sirke,
* 4 Adet Yeşil Biber
* 4 Adet Kırmızı Biber
* 1/3 Demet Maydanoz,
* 1 Çay Kaşığı Toz Şeker,
* 1 Tatlı Kaşığı Biber Salçası,
* Tuz, Karabiber,
* Kızartma İçin Yağ.
Soslu Patlıcan Kızartma Yapılış Tarifi
Patlıcan sapını kesin, kabuğunu uzunlamasına şeritler halinde soyun. Yarım santim kalınlığında kuş başı halinde doğrayın. Tuzlu suya atın. Domatesleri ikiye bölün, rendeleyin. Sarımsakları ayıklayın, biraz tuzla havanda dövün.
Maydanozu ayıklayın, saplarını atın, yapraklarını ince ince kıyın. Biber salçasını yarım kahve fincanı ılık suda eritin. Tuzlu sudan çıkartacağınız patlıcanlari iki avucunuzun arasında zedelemeden sıkın. Kızgın yağa atarak iki taraflarını da kızartın.
Önce kağıt mutfak peçetesinin üzerine çıkartın. Fazla yağını süzün. Sonra yayvan bir tabağa dizin. Bir sahana domates rendesi, yeşil ve kırmızı biberleri, Sarımsak, sirke, toz şeker, biber salçası, tuz ve karabiberi koyun. Bunların üzerine patlıcanların içinde kızarmış olduğu yağdan iki yemek kaşığı alarak ekleyin.
Beş dakika pişirin. Patlıcanları tam sofraya götürürken üzerlerine sıcak sosu dökün. Sosunu son anda sıcak olarak koyacağınız için patlıcanları daha önceden kızartabilirsiniz. Arzu ederseniz yanında yanında yoğurt ile servis yapabilirsiniz.
Türk Aşçı Haberlerinden İlgili Tarif İçin Alternatif Tavsiye;
Sizler yapmış olduğumuz bir araştırmada nefis yemek tarifini ve uygulamasını uygun bulduğumuz “Soslu Patlıcan Kızartma Tarifi” ile ilgili alternatif bir videonun sunumundan da faydalanabilirsiniz.
Türk Aşçı Haberleri Olarak;
Türk aşçı haberleri olarak sizler için hazırlamış olduğumuz bu nefis ve lezzetli yemek tarifini denediğinizde sayfanın en altında bulunan yorumlar düşüncelerinizi yazarak bizimle paylaşırsanız seviniriz.
Evliya Çelebinin Ve Yabancı Seyyahların Kayıtlarında Osmanlıda Saray Mutfağında Patlıcan Hakkında Bazı Dipnotlar;
Patlıcan Nedir?
Patlıcan nereden geldi?
Patlıcan, bilimsel adıyla Solanum melongena, Solanaceae familyasına ait olup, ılık iklimlerde tek yıllık, tropik iklimlerde ise küçük bir ağaç şeklinde büyüyen bir kültür bitkisidir. Patlıcanın ilk yetiştiriciliği M.Ö 5.yy'da Hindistan'da gerçekleştirilmiştir. Bu tarihten sonra Afrika'ya sonra Doğu Akdeniz'e ve Avrupa'ya getirilmiştir. Avrupa'ya getirilmesi 16. yy'da İspanyollar tarafından gerçekleştirilmiştir. “Geleneksel Türk Mutfağı, Yöresel Yemekler, Yöresel Mutfaklar, Osmanlı Saray Mutfağı, Osmanlı Yemek Kültürü, İştah Açıcılar, Tencere Yemekleri, Sebze Yemekleri, Zeytinyağlı Tarifleri, Patlıcan Yemekleri”
Anadolu’da yetiştirilen sebzeler arasında patlıcan, lahana, bezelye, fasulye, hıyar, havuç, maydanoz, kırmızı pancar pirinç, nohut, barbunya, bakla, soğan, turp bulunmakta. Dernschwam’ın verdiği bilgilere göre İznik’te hıyar ve kabak üretilmektedir. Mercimek Türklerin en sevdiği yiyecekler arasındadır. Lahana bol miktarda üretilmektedir. İstanbul’un ihtiyacı olan turp Edirne’den getirilmektedir.
Olivier’e göre Mudanya ve çevresinde patlıcan yetiştirilmektedir. İstanbul’da çeşitli yerlerde bakla, marul, hindibâ, patlıcan, biber ve kabak yetiştirilmektedir. Lubenau, Gelibolu’da yetiştirilen hıyar, turp, soğan ve kabağın İstanbul’a gönderildiğini yazar. İki Fransız gezgin Çanakkale’de lahana, soğan ve marul yetiştirildiğini belirtir.
Tavuktan yapılan yemekler oldukça sınırlıdır. Söz gelimi haşlanan tavuklar didiklenerek çorbanın içine konur. Tavuklar kızartılmak istendiği takdirde içine soğan doldurulur. Kızartılacak tavuklar ekseriya aşçı dükkânlarına yollanılır. Burada ortasında kor ateş bulunan tandırlara çukur bir kap içinde konan tavuklar “kendi buğusu ile çok iyi pişer”.
Dernschwam, Anadolu’da pişirilen bazı yemeklerin oldukça detaylı tarifini vermektedir. Bu tarifler Anadolu yemekleri hakkında bir Batılı gezginin verdiği en eski tarifler arasında yer alır. Söz gelimi dolma çeşitlerini şöyle anlatır:
“Taze kabakların, patlıcanların içi oyulur ve ince kıyılmış koyun eti ile doldurulur. Sarımsak, baharat ve tuz ilave edilir, sade suda pişirilir. Bu tür yemeklerin üzerine yoğurt dökerler.
Söz gelimi, Tavernier, Urfa’da “Türkiye’nin başka hiçbir yerinde yiyemeyeceğiniz kadar güzel yemekler yiyebilirsiniz” der ve ekler “Diyarbakır’da çok güzel ekmek, başka yerlerde yiyemeyeceğiniz kadar lezzetli etler de vardır”.
Bu güzel yemeklerin yanında sofrada bulunan bir diğer yiyecek de turşudur. Seyyahların anlatımına göre Türkler, sonbaharda üzümlerden turşu kurup kış için saklarlar. Üzüm taneleri turşu olarak kurulunca uzun süre taze kalmaktadır. Üzümden yapılan iyi sirke şaraptan da ucuz olup her yerde bulunmaktadır. Sirke ile yapılan patlıcan, hıyar, lahana ve pancar turşusu Osmanlı sofralarının sevilen yiyecekleri arasındadır.
Otlu Enginar Dolması Tarifi
Otlu Enginar Dolması Tarifi
Geleneksel Türk Mutfağı ve Yöresel Mutfaklarda ege mutfağı, son donemde saray mutfağında...
Geleneksel Türk Mutfağı ve Yöresel Mutfaklar da özellikle ege mutfağı, son donemde saray mutfağında ve İstanbul mutfağın da ayrıca ahalinin her kesiminde önemli bir yer teşkil eden bir sebzedir. Enginar sadece zeytinyağlı olarak ta değil, farklı çeşitlerde yapılan yemekler, iştah açıcılar ve salatalarda da kullanılmaktadır. Türk Aşçı Haberleri olarak bu geleneksel enginar lezzetimizin tarifini sizler için hazırladık.
Otlu Enginar Dolması Tarifi
Kullanılacak Malzemeler (4 kişilik)
* 4 Adet Çanak Enginar
* 1 Çay Bardağı Sızma Zeytinyağı
* 1 Orta Boy Kuru Soğan, 6 Adet Taze Soğan
* 1 Diş Sarımsak (Ya Da 1 Adet Taze Sarımsak)
* 1 Adet Taze Soğan Yaprağı
* 1Su Bardağı Pirinç
* 2 Su Bardağı Su
* 2 Çay Kaşığı Toz Şeker
* ½ Demet Ekşi Ot
* Tuz
* Taze Nane
* Taze Dereotu (Süslemek İçin)
* ½ Limon
Otlu Enginar Dolması Yapılış Tarifi
Ayıklanan enginar çanakları düdüklü tencerede limonlu su ile 15 dakika pişirilir.
Sarımsak ve kuru soğan zeytinyağında iyice kavrulur.
Pirinç ayıklanıp yıkanıp süzüldükten sonra, soğanlara eklenerek bir süre daha kavrulur.
Taze soğanlar, ekşi ot ve taze nane ilave edilir.
Kavrulan malzemeler karıştırıldıktan sonra haşlanmış enginarların üzerine boşaltılır.
Üzerine tuz, şeker ve sıcak su ilave edilir (Enginarların bozulmaması için su yavaşça boşaltılır.).
Orta ateşte kaynadıktan sonra altı kısılarak 15 dakika pişirilir.
Soğuduktan sonra servis tabağına alınır.
Üzerine kıyılmış dereotu konularak servis yapılır.
Enginar Nedir?
Enginarın Faydaları Nelerdir?
UÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Beslenme ve Diyet Birimi Sorumlusu diyetisyen Yetişen: "Enginar kanı temizler, toksik maddelerin idrarla dışarı atılmasını sağlayarak yorgunluğu giderir"
Uzmanlara göre, "Karaciğer, safra kesesi, böbrek ve bağırsak dostu" bilinen enginarın, su içinde soyularak beklentilenleri yerine yapraklıları satın alınmalı, tazeliğine dikkat edilmeli ve hazırlanan yemeği kısa sürede tüketilmeli.
"Enginarda bulunan sinarin, karaciğerin, safra kesesinin, böbreklerin ve bağırsak sisteminin düzenli çalışmasına yardım eder, yiyeceklerin sindirimini kolaylaştırır. Mide ve bağırsakları dezenfekte edici özelliği sayesinde ishale de iyi gelir.
İdrar Söktürücü Ve Kum Dökülmesine Yardımcı
Güçlü bir idrar söktürücü olduğundan böbreklerin çalışmasını düzenleyerek vücuttaki zararlı sıvıların dışarı atılmasını kolaylaştırır, böbrekteki kumların dökülmesine yardım eder.
Kanı Temizliyor, Toksinleri Atıyor
Enginar kanı temizler, toksik maddelerin idrarla dışarı atılmasını sağlayarak yorgunluğu giderir. Yapılan araştırmalarda, enginarın sindirim sisteminin yanı sıra kalp için de yararlı olduğu, kalp kaslarını güçlendirerek kalbin daha rahat çalışmasını sağladığı, kolestrolü ve trigliseridi düşürdüğü ve damar sertliğine iyi geldiği saptanmıştır."
Zayıflamak İsteyenlere "Enginar" Önerisi
Yetişen, enginarın, içerdiği bir tür nişasta olan insülin sayesinde kandaki şeker düzeyini düşürülmesine de yardımcı olduğunu, bundan dolayı şeker hastalarının da rahatlıkla tüketebileceğini vurguladı.
Enginarın, içerdiği silymarin sayesinde hücrelerin hasar görmesini yavaşlattığı, prostat, meme ve rahim ağzı kanserlerini önlemede de etkili olduğunu vurgulayan Yetişen, "Enginar, içerdiği posa, mineral ve vitaminler sayesinde vücudu dinlendirir, dinçlik ve gençlik verir. Hücrelerin yıpranmasını engelleyerek yaşlanmanın etkilerini azaltır. Yabancı ülkelerde çocuk mamalarının yapımında, kozmetikte, içki ve boya sanayisinde de kullanılan enginar düşük kalori içerdiği için zayıflamak isteyenler tarafından da rahatlıkla tüketilebilir" ifadelerini kullandı.
"Satın Alırken Yeşil Yapraklarının Uçlarına Bakılmalı"
Enginar alınırken dikkatli olunmasını isteyen Yetişen, "Yeşil yapraklarının ucuna bakarak satın almalıdır. Ucu siyah yaprağa sahip olan, yaprakları birbirinden çok ayrı olan ve siyah lekeleri bulunan enginar bayattır. Enginarın ortası sert olmalı ve tüylerin iğne gibi batması gerekir. Sapında delik, içinin kurtlu, esmer lekelerin olması, enginarın ortasının çürüdüğünü gösterir. Ağırlığı fazla olanlar tercih edilmelidir. İyi bir enginarın sapının uzunluğu 8-10 santimetreyi geçmemelidir" değerlendirmesinde bulundu.
Ayıklarken Sapını Elle Koparın
"Ortasında tüylü kısımdaki tüyler kaşıkla ayıklanmalı ve kararmaması için limonlu unlu suda 1-2 dakika bekletilmelidir. Enginarın sadece göbeği yenilmemeli, yeşil yaprakları da atılmayarak haşlanarak yenilmelidir. Suyu atılmamalı içine biraz pirinç katılarak çorba olarak da tüketilmelidir. Enginar yemeği iyi çiğnenerek yenmeli ve pişirildiği gün tüketilmelidir.
İçinde çok çabuk toksin oluşabileceğinden pişmiş enginar bekletilecekse buzdolabında 24 saatten fazla bekletilmemelidir. Hemen pişirilmeyecekse tazeliğini koruyabilmek için sapları kesilmeden sapları aşağı gelecek şekilde su dolu cam bir kavanoz içinde kapak kapatılmadan bekletilmelidir. Pazarlarda su içinde soyularak beklentilenleri değil, kendinizin soydurduğu enginarları alıp hemen kısa sürede pişirerek haftada 2-3 kez tüketirseniz, vitamin ve minerallerden zengin olan enginardan daha fazla yarar sağlar ve vücudunuza bahar temizliği yapmış olursunuz.
Geleneksel Türk Mutfağı ve Yöresel Mutfaklarda ege mutfağı, son donemde saray mutfağında...
Geleneksel Türk Mutfağı ve Yöresel Mutfaklar da özellikle ege mutfağı, son donemde saray mutfağında ve İstanbul mutfağın da ayrıca ahalinin her kesiminde önemli bir yer teşkil eden bir sebzedir. Enginar sadece zeytinyağlı olarak ta değil, farklı çeşitlerde yapılan yemekler, iştah açıcılar ve salatalarda da kullanılmaktadır. Türk Aşçı Haberleri olarak bu geleneksel enginar lezzetimizin tarifini sizler için hazırladık.
Otlu Enginar Dolması Tarifi
Kullanılacak Malzemeler (4 kişilik)
* 4 Adet Çanak Enginar
* 1 Çay Bardağı Sızma Zeytinyağı
* 1 Orta Boy Kuru Soğan, 6 Adet Taze Soğan
* 1 Diş Sarımsak (Ya Da 1 Adet Taze Sarımsak)
* 1 Adet Taze Soğan Yaprağı
* 1Su Bardağı Pirinç
* 2 Su Bardağı Su
* 2 Çay Kaşığı Toz Şeker
* ½ Demet Ekşi Ot
* Tuz
* Taze Nane
* Taze Dereotu (Süslemek İçin)
* ½ Limon
Otlu Enginar Dolması Yapılış Tarifi
Ayıklanan enginar çanakları düdüklü tencerede limonlu su ile 15 dakika pişirilir.
Sarımsak ve kuru soğan zeytinyağında iyice kavrulur.
Pirinç ayıklanıp yıkanıp süzüldükten sonra, soğanlara eklenerek bir süre daha kavrulur.
Taze soğanlar, ekşi ot ve taze nane ilave edilir.
Kavrulan malzemeler karıştırıldıktan sonra haşlanmış enginarların üzerine boşaltılır.
Üzerine tuz, şeker ve sıcak su ilave edilir (Enginarların bozulmaması için su yavaşça boşaltılır.).
Orta ateşte kaynadıktan sonra altı kısılarak 15 dakika pişirilir.
Soğuduktan sonra servis tabağına alınır.
Üzerine kıyılmış dereotu konularak servis yapılır.
Enginar Nedir?
Enginarın Faydaları Nelerdir?
UÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Beslenme ve Diyet Birimi Sorumlusu diyetisyen Yetişen: "Enginar kanı temizler, toksik maddelerin idrarla dışarı atılmasını sağlayarak yorgunluğu giderir"
Uzmanlara göre, "Karaciğer, safra kesesi, böbrek ve bağırsak dostu" bilinen enginarın, su içinde soyularak beklentilenleri yerine yapraklıları satın alınmalı, tazeliğine dikkat edilmeli ve hazırlanan yemeği kısa sürede tüketilmeli.
"Enginarda bulunan sinarin, karaciğerin, safra kesesinin, böbreklerin ve bağırsak sisteminin düzenli çalışmasına yardım eder, yiyeceklerin sindirimini kolaylaştırır. Mide ve bağırsakları dezenfekte edici özelliği sayesinde ishale de iyi gelir.
İdrar Söktürücü Ve Kum Dökülmesine Yardımcı
Güçlü bir idrar söktürücü olduğundan böbreklerin çalışmasını düzenleyerek vücuttaki zararlı sıvıların dışarı atılmasını kolaylaştırır, böbrekteki kumların dökülmesine yardım eder.
Kanı Temizliyor, Toksinleri Atıyor
Enginar kanı temizler, toksik maddelerin idrarla dışarı atılmasını sağlayarak yorgunluğu giderir. Yapılan araştırmalarda, enginarın sindirim sisteminin yanı sıra kalp için de yararlı olduğu, kalp kaslarını güçlendirerek kalbin daha rahat çalışmasını sağladığı, kolestrolü ve trigliseridi düşürdüğü ve damar sertliğine iyi geldiği saptanmıştır."
Zayıflamak İsteyenlere "Enginar" Önerisi
Yetişen, enginarın, içerdiği bir tür nişasta olan insülin sayesinde kandaki şeker düzeyini düşürülmesine de yardımcı olduğunu, bundan dolayı şeker hastalarının da rahatlıkla tüketebileceğini vurguladı.
Enginarın, içerdiği silymarin sayesinde hücrelerin hasar görmesini yavaşlattığı, prostat, meme ve rahim ağzı kanserlerini önlemede de etkili olduğunu vurgulayan Yetişen, "Enginar, içerdiği posa, mineral ve vitaminler sayesinde vücudu dinlendirir, dinçlik ve gençlik verir. Hücrelerin yıpranmasını engelleyerek yaşlanmanın etkilerini azaltır. Yabancı ülkelerde çocuk mamalarının yapımında, kozmetikte, içki ve boya sanayisinde de kullanılan enginar düşük kalori içerdiği için zayıflamak isteyenler tarafından da rahatlıkla tüketilebilir" ifadelerini kullandı.
"Satın Alırken Yeşil Yapraklarının Uçlarına Bakılmalı"
Enginar alınırken dikkatli olunmasını isteyen Yetişen, "Yeşil yapraklarının ucuna bakarak satın almalıdır. Ucu siyah yaprağa sahip olan, yaprakları birbirinden çok ayrı olan ve siyah lekeleri bulunan enginar bayattır. Enginarın ortası sert olmalı ve tüylerin iğne gibi batması gerekir. Sapında delik, içinin kurtlu, esmer lekelerin olması, enginarın ortasının çürüdüğünü gösterir. Ağırlığı fazla olanlar tercih edilmelidir. İyi bir enginarın sapının uzunluğu 8-10 santimetreyi geçmemelidir" değerlendirmesinde bulundu.
Ayıklarken Sapını Elle Koparın
"Ortasında tüylü kısımdaki tüyler kaşıkla ayıklanmalı ve kararmaması için limonlu unlu suda 1-2 dakika bekletilmelidir. Enginarın sadece göbeği yenilmemeli, yeşil yaprakları da atılmayarak haşlanarak yenilmelidir. Suyu atılmamalı içine biraz pirinç katılarak çorba olarak da tüketilmelidir. Enginar yemeği iyi çiğnenerek yenmeli ve pişirildiği gün tüketilmelidir.
İçinde çok çabuk toksin oluşabileceğinden pişmiş enginar bekletilecekse buzdolabında 24 saatten fazla bekletilmemelidir. Hemen pişirilmeyecekse tazeliğini koruyabilmek için sapları kesilmeden sapları aşağı gelecek şekilde su dolu cam bir kavanoz içinde kapak kapatılmadan bekletilmelidir. Pazarlarda su içinde soyularak beklentilenleri değil, kendinizin soydurduğu enginarları alıp hemen kısa sürede pişirerek haftada 2-3 kez tüketirseniz, vitamin ve minerallerden zengin olan enginardan daha fazla yarar sağlar ve vücudunuza bahar temizliği yapmış olursunuz.
Tarhanalı Erişte Tarifi
Tarhanalı Erişte Tarifi
Geleneksel gıdalarımızdan biri olan tarhana, buğday unu, yoğurt, maya, çeşitli sebzeler ve baharatların...
Tarhana Nedir? Tarhananın Tarihi Hakkında Bilmek İstediklerinizi Türk Aşçı Haberleri Olarak Sizin İcin Araştırdık.
Geleneksel gıdalarımızdan biri olan tarhana, buğday unu, yoğurt, maya, çeşitli sebzeler ve baharatların karıştırılıp, yoğrulması sonucunda oluşan hamurun fermente edildikten sonra kurutulup, öğütülmesi ve elenmesi ile elde edilen bir gıda maddesidir. Ege, Trakya, Gediz, Sivas, Maraş, Beyşehir, Kastamonu yaş, göce, göçmen, kiren (kızılcık), hamur, et, süt, üzüm tarhanaları ve top, ak, kıymalı, şalgamlı ve pancarlı tarhanalar Türkiye’de farklı tarhana çeşitleridir.
Tarhana, üretiminin kolaylığı yanında ucuz, dayanıklı ve besleyici olması nedeniyle ülkemizde yaygın olarak tüketilmektedir. Yoğurt ve tahıllar tarhana üretiminde kullanılan başlıca ham maddeler olup, bunların çeşit ve miktarları bölgeden bölgeye değişiklik göstermekte ve dolayısıyla tarhananın bileşimi de kullanılan ingredientlere göre değişmektedir.
Türkiye’de farklı yörelerde kullanılan hammaddedeki değişikliklere ve sunum şekline bağlı olarak tarhanalar arasında farklılıklar bulunmaktadır. Üretimde sürekliliğin sağlanması kültürel ve ticari açıdan önemlidir. Türkiye’de “tarhana”, Mısır’da “kishk”, Irak’ta kushuk, Yunanistan’da “trahanas”, Maceristan’da “tahonya” ve Finlandiya’da “talkuna” olarak tanınır.
Bu derlemede şimdiye kadar yapılan çalışmalardan faydalanılarak, ülkemizde yaygın olarak üretilip tüketilen ve geleneksel bir gıdamız olan tarhananın yapılışı, bileşimi, tarihi, çeşitleri hakkındaki bilgiler bir araya getirilmiştir.
Tarhanalı Erişte Tarifi
Tarhanalı Erişte Kullanılan Malzemeler
* 200 G Kavrulmuş Erişte
* 2 Yemek Kaşığı Zeytinyağı
* 1 Yemek Kaşığı Tereyağı
* 1 Su Bardağı Pazı (İnce Kıyılmış)
* 3 Yemek Kaşığı Uşak Tarhanası
* 3 Yemek Kaşığı Ceviz İçi (İrice Dövülmüş)
* 1 Diş Sarımsak (İnce Kıyılmış)
* Bolu Kes Peyniri (Rendelenmiş)
Tarhanalı Erişte Hazırlanış Tarifi
Pilav tenceresini ısıttıktan sonra yağları ekleyip kızdırın.
Tarhana ve sarımsağı ilave edip kavurun.
Pazı yapraklarını da ekleyip hafifçe çevirin, erişteyi ekleyip bir süre daha çevirin.
İrice dövülmüş cevizleri ekleyin.
Üzerini bir parmak geçecek şekilde pilav pişirir gibi sıcak su iIave ederek kısık ateşte suyunu tamamen çekinceye kadar pisirin.
Ocaktan alıp demlenmeye bırakın. Ilındıktan sonra ince kıyılmış ceviz ve taze soğanları ilave edip iyice karıştırın.
Üzerine kes¸ peynirini rendeleyip servis yapın.
Tarhananın Tarihi Ve Özellikleri... Evde Tarhana Nasıl Yapılır? Tarhana’nın Hikayesi Nedir?
Tarih kitaplarında yazılanlara göre tarhana: ilk kez Orta Asya Türkleri tarafından özellikle yoğurdun uzun süre saklanabilmesi için yapılmış ve daha sonra Anadolu, Orta Doğu, Balkanlar ve diğer Avrupa ülkelerine geçmiştir. Ülkemizde; özellikle kış aylarında günlük beslenmenin önemli bir parçasını oluşturan tarhana yoğurt ve tahıl karışımından elde edilen değerli bir besindir. Değişik ülkelerde değişik isimlerle anılan tarhana; Yunanistan’ da trahanas, Macaristan’da hanu ve Finlandiya’ datalkuna olarak bilinir.
Buğday unu, yoğurt, değişik sebzeler (soğan, biber, domates gibi) ve baharatların (nane gibi) karışımından elde edilen tarhana besin değeri son derece yüksek olan bir çorbadır. Bazı yörelerde tarhana yapılırken içerisine nohut, mercimek, mısır unu, süt ve yumurtada eklenmektedir. Pişirme esnasında içerisine nohut, mercimek ve kıyma gibi ilaveler ile besin değeri daha da zenginleştirilebilir. Tarhana çorbası çocuklarda; protein, vitamin ve mineraller açısından iyi bir kaynaktır.
Tarhana yöresel olarak farklı yapılış tarzlarında üretilebilmektedir. Genel olarak; un tarhanası, göce tarhanası, irmik tarhanası ve karışık tarhana olmak üzere dört temel üretim şekli vardır.
Tarhananın Kimyasal Özellikleri
Tarhananın standart bir üretim yöntemi olmadığından bileşimi kullanılan ingredientlere ve miktarlarına bağlı olarak değişmektedir. Yapılan bir çalışmada Türkiye’nin farklı bölgelerinden alınan tarhana örneklerinde yaklaşık olarak rutubet %10.2, protein %16, karbonhidrat %60, yağ %5.4, lif %1, tuz %3.8 ve kül de %6.2 olarak tespit edilmiştir . TS 2282 tarhana standardında da tarhananın en çok %10 rutubet, kuru maddede en az %12 protein ve en çok %10 tuz içermesi, asitlik derecesinin de 10-35 arasında değişebileceği bildirilmiştir .
Tarhananın Çeşitleri Nelerdir?
* Ege Tarhanası
* Göce Tarhanası
* Top Tarhana
* Trakya Tarhanası
* Ak Tarhana
* Gediz Tarhanası
* Kıymalı Tarhana
* Kiren Tarhanası ( Kızılcık Tarhanası )
* Beyşehir Tarhanası
* Göçmen Tarhanası
* Kastamonu Yaş Tarhanası
* Sivas Tarhanası
* Maraş Tarhanası
* Şalgamlı Tarhana
* Pancarlı Tarhana
* Süt Tarhanası
* Hamur Tarhanası
* Et Tarhanası
* Üzüm Tarhanası
* Tatlı Tarhana
Tarhananın Gıda Sanayide Üretim Aşamaları Nelerdir?
Hammaddenin Hazırlanması:
Tarhanaya katılacak soğan, domates, biber gibi maddelerin kurutulmuş ve taze oluşuna göre değişmektedir. Bunlara eleme, yıkama, kesme işlemleri uygulanır. Taze sebze kullanılacaksa; bu kez yıkama ve temizleme işlemlerinden sonra pişirme işlemi uygulanır. Pişirme için miktarına göre basınçlı tencerelerden yararlanılabilir. Kurutulmuş sebze katıldığı takdirde pişirme işlemi uygulanmaz. Tarhananın ana ham maddesi olan un da otomatik eleklerden elenir.
Tarhananın Karıştırma ve Yoğrulma Aşaması:
Üretim taze sebze ile yapıldığında; pişirilen ve harç tabir edilen sebzelerin kıyma makinesinden geçirilerek inceltilmesi gerekmektedir. Un ve yoğurt dışındaki maddelerin karışımı haline getirilmesi için paslanmaz çelik kazanlardan faydalanılır. Daha sonra yoğurma makinelerinde un, yoğurt, sebze karışımı iyice yoğrulur.
Tarhananın Fermantasyonu:
Yoğurma makinesinde yoğrulan hamur fermantasyon kaplarına alınır. Fermantasyon kaplarının hareket edebilir özellikte olmalıdır. Fermantasyon kapları belli sıcaklıktaki fermantasyon odalarına nakledilir. Fermantasyon odasında havalandırma sistemi bulunmalı ve oda sıcaklığı 30–35 °C olmalıdır. Burada hamur 3–5 gün bekletilir.
Tarhanayı Yayma:
Fermantasyon sonunda hamur, kurumayı kolaylaştırmak için 3–5 mm kalınlık 15–20 cm uzunluğunda parçalar haline getirilir. Bu amaçla motorla çalışan bir çift merdaneden yararlanılır.
Tarhanayı Kurutma:
Merdaneden çıkan hamur parçaları hareketli bir bantla tünel kurutuculara taşınarak (40 – 50 °C)’de belli nem derecesine kadar kurutulur. Açıkta 3–4 günde gerçekleştirilen kurutma böylece 4–5 saatte tamamlanabilir.
Tarhanayı Öğütme:
Kuruyan tarhana parçaları önce çekiçli değirmenlerde küçük parçalar haline getirilir. Sonra amacına uygun değirmenlerden geçirilerek istenilen incelikte öğütülür. Tarhananın rutubeti yüksekse, içinde % 8–10 nem kalana kadar kurutma işlemine devam edilir.
Tarhananın Ambalajlamasi ve Depolama:
Tarhana, sağlığa zararlı olmayan ve tarhanayı olumsuz etkilemeyen malzemelerle belli gramajlarda ambalajlanır. Küçük ambalajlar ayrıca büyük dış ambalajlar içine konulabilir. Ambalajlama işlemi otomatik makinelerde yapılır. Tarhana paketleri depolarda nemli, fena kokulu, tatlarına ve diğer özelliklerine olumsuz etki edecek maddelerle bir arada bulundurulmamalı, ortalama 20 °C da muhafaza edilmelidir.
Tarhananın besin değeri, içine katılan maddelerin cinsine ve katılma oranına göre değişmekle beraber ortalama % 60–70 nişasta ve şeker, % 11–12 protein, % 5 yağ, % 5 kül ve % 8 tuzdan ibarettir. 100 g tarhananın verdiği kalori miktarı 287-397 arasındadır.
Geleneksel gıdalarımızdan biri olan tarhana, buğday unu, yoğurt, maya, çeşitli sebzeler ve baharatların...
Tarhana Nedir? Tarhananın Tarihi Hakkında Bilmek İstediklerinizi Türk Aşçı Haberleri Olarak Sizin İcin Araştırdık.
Geleneksel gıdalarımızdan biri olan tarhana, buğday unu, yoğurt, maya, çeşitli sebzeler ve baharatların karıştırılıp, yoğrulması sonucunda oluşan hamurun fermente edildikten sonra kurutulup, öğütülmesi ve elenmesi ile elde edilen bir gıda maddesidir. Ege, Trakya, Gediz, Sivas, Maraş, Beyşehir, Kastamonu yaş, göce, göçmen, kiren (kızılcık), hamur, et, süt, üzüm tarhanaları ve top, ak, kıymalı, şalgamlı ve pancarlı tarhanalar Türkiye’de farklı tarhana çeşitleridir.
Tarhana, üretiminin kolaylığı yanında ucuz, dayanıklı ve besleyici olması nedeniyle ülkemizde yaygın olarak tüketilmektedir. Yoğurt ve tahıllar tarhana üretiminde kullanılan başlıca ham maddeler olup, bunların çeşit ve miktarları bölgeden bölgeye değişiklik göstermekte ve dolayısıyla tarhananın bileşimi de kullanılan ingredientlere göre değişmektedir.
Türkiye’de farklı yörelerde kullanılan hammaddedeki değişikliklere ve sunum şekline bağlı olarak tarhanalar arasında farklılıklar bulunmaktadır. Üretimde sürekliliğin sağlanması kültürel ve ticari açıdan önemlidir. Türkiye’de “tarhana”, Mısır’da “kishk”, Irak’ta kushuk, Yunanistan’da “trahanas”, Maceristan’da “tahonya” ve Finlandiya’da “talkuna” olarak tanınır.
Bu derlemede şimdiye kadar yapılan çalışmalardan faydalanılarak, ülkemizde yaygın olarak üretilip tüketilen ve geleneksel bir gıdamız olan tarhananın yapılışı, bileşimi, tarihi, çeşitleri hakkındaki bilgiler bir araya getirilmiştir.
Tarhanalı Erişte Tarifi
Tarhanalı Erişte Kullanılan Malzemeler
* 200 G Kavrulmuş Erişte
* 2 Yemek Kaşığı Zeytinyağı
* 1 Yemek Kaşığı Tereyağı
* 1 Su Bardağı Pazı (İnce Kıyılmış)
* 3 Yemek Kaşığı Uşak Tarhanası
* 3 Yemek Kaşığı Ceviz İçi (İrice Dövülmüş)
* 1 Diş Sarımsak (İnce Kıyılmış)
* Bolu Kes Peyniri (Rendelenmiş)
Tarhanalı Erişte Hazırlanış Tarifi
Pilav tenceresini ısıttıktan sonra yağları ekleyip kızdırın.
Tarhana ve sarımsağı ilave edip kavurun.
Pazı yapraklarını da ekleyip hafifçe çevirin, erişteyi ekleyip bir süre daha çevirin.
İrice dövülmüş cevizleri ekleyin.
Üzerini bir parmak geçecek şekilde pilav pişirir gibi sıcak su iIave ederek kısık ateşte suyunu tamamen çekinceye kadar pisirin.
Ocaktan alıp demlenmeye bırakın. Ilındıktan sonra ince kıyılmış ceviz ve taze soğanları ilave edip iyice karıştırın.
Üzerine kes¸ peynirini rendeleyip servis yapın.
Tarhananın Tarihi Ve Özellikleri... Evde Tarhana Nasıl Yapılır? Tarhana’nın Hikayesi Nedir?
Tarih kitaplarında yazılanlara göre tarhana: ilk kez Orta Asya Türkleri tarafından özellikle yoğurdun uzun süre saklanabilmesi için yapılmış ve daha sonra Anadolu, Orta Doğu, Balkanlar ve diğer Avrupa ülkelerine geçmiştir. Ülkemizde; özellikle kış aylarında günlük beslenmenin önemli bir parçasını oluşturan tarhana yoğurt ve tahıl karışımından elde edilen değerli bir besindir. Değişik ülkelerde değişik isimlerle anılan tarhana; Yunanistan’ da trahanas, Macaristan’da hanu ve Finlandiya’ datalkuna olarak bilinir.
Buğday unu, yoğurt, değişik sebzeler (soğan, biber, domates gibi) ve baharatların (nane gibi) karışımından elde edilen tarhana besin değeri son derece yüksek olan bir çorbadır. Bazı yörelerde tarhana yapılırken içerisine nohut, mercimek, mısır unu, süt ve yumurtada eklenmektedir. Pişirme esnasında içerisine nohut, mercimek ve kıyma gibi ilaveler ile besin değeri daha da zenginleştirilebilir. Tarhana çorbası çocuklarda; protein, vitamin ve mineraller açısından iyi bir kaynaktır.
Tarhana yöresel olarak farklı yapılış tarzlarında üretilebilmektedir. Genel olarak; un tarhanası, göce tarhanası, irmik tarhanası ve karışık tarhana olmak üzere dört temel üretim şekli vardır.
Tarhananın Kimyasal Özellikleri
Tarhananın standart bir üretim yöntemi olmadığından bileşimi kullanılan ingredientlere ve miktarlarına bağlı olarak değişmektedir. Yapılan bir çalışmada Türkiye’nin farklı bölgelerinden alınan tarhana örneklerinde yaklaşık olarak rutubet %10.2, protein %16, karbonhidrat %60, yağ %5.4, lif %1, tuz %3.8 ve kül de %6.2 olarak tespit edilmiştir . TS 2282 tarhana standardında da tarhananın en çok %10 rutubet, kuru maddede en az %12 protein ve en çok %10 tuz içermesi, asitlik derecesinin de 10-35 arasında değişebileceği bildirilmiştir .
Tarhananın Çeşitleri Nelerdir?
* Ege Tarhanası
* Göce Tarhanası
* Top Tarhana
* Trakya Tarhanası
* Ak Tarhana
* Gediz Tarhanası
* Kıymalı Tarhana
* Kiren Tarhanası ( Kızılcık Tarhanası )
* Beyşehir Tarhanası
* Göçmen Tarhanası
* Kastamonu Yaş Tarhanası
* Sivas Tarhanası
* Maraş Tarhanası
* Şalgamlı Tarhana
* Pancarlı Tarhana
* Süt Tarhanası
* Hamur Tarhanası
* Et Tarhanası
* Üzüm Tarhanası
* Tatlı Tarhana
Tarhananın Gıda Sanayide Üretim Aşamaları Nelerdir?
Hammaddenin Hazırlanması:
Tarhanaya katılacak soğan, domates, biber gibi maddelerin kurutulmuş ve taze oluşuna göre değişmektedir. Bunlara eleme, yıkama, kesme işlemleri uygulanır. Taze sebze kullanılacaksa; bu kez yıkama ve temizleme işlemlerinden sonra pişirme işlemi uygulanır. Pişirme için miktarına göre basınçlı tencerelerden yararlanılabilir. Kurutulmuş sebze katıldığı takdirde pişirme işlemi uygulanmaz. Tarhananın ana ham maddesi olan un da otomatik eleklerden elenir.
Tarhananın Karıştırma ve Yoğrulma Aşaması:
Üretim taze sebze ile yapıldığında; pişirilen ve harç tabir edilen sebzelerin kıyma makinesinden geçirilerek inceltilmesi gerekmektedir. Un ve yoğurt dışındaki maddelerin karışımı haline getirilmesi için paslanmaz çelik kazanlardan faydalanılır. Daha sonra yoğurma makinelerinde un, yoğurt, sebze karışımı iyice yoğrulur.
Tarhananın Fermantasyonu:
Yoğurma makinesinde yoğrulan hamur fermantasyon kaplarına alınır. Fermantasyon kaplarının hareket edebilir özellikte olmalıdır. Fermantasyon kapları belli sıcaklıktaki fermantasyon odalarına nakledilir. Fermantasyon odasında havalandırma sistemi bulunmalı ve oda sıcaklığı 30–35 °C olmalıdır. Burada hamur 3–5 gün bekletilir.
Tarhanayı Yayma:
Fermantasyon sonunda hamur, kurumayı kolaylaştırmak için 3–5 mm kalınlık 15–20 cm uzunluğunda parçalar haline getirilir. Bu amaçla motorla çalışan bir çift merdaneden yararlanılır.
Tarhanayı Kurutma:
Merdaneden çıkan hamur parçaları hareketli bir bantla tünel kurutuculara taşınarak (40 – 50 °C)’de belli nem derecesine kadar kurutulur. Açıkta 3–4 günde gerçekleştirilen kurutma böylece 4–5 saatte tamamlanabilir.
Tarhanayı Öğütme:
Kuruyan tarhana parçaları önce çekiçli değirmenlerde küçük parçalar haline getirilir. Sonra amacına uygun değirmenlerden geçirilerek istenilen incelikte öğütülür. Tarhananın rutubeti yüksekse, içinde % 8–10 nem kalana kadar kurutma işlemine devam edilir.
Tarhananın Ambalajlamasi ve Depolama:
Tarhana, sağlığa zararlı olmayan ve tarhanayı olumsuz etkilemeyen malzemelerle belli gramajlarda ambalajlanır. Küçük ambalajlar ayrıca büyük dış ambalajlar içine konulabilir. Ambalajlama işlemi otomatik makinelerde yapılır. Tarhana paketleri depolarda nemli, fena kokulu, tatlarına ve diğer özelliklerine olumsuz etki edecek maddelerle bir arada bulundurulmamalı, ortalama 20 °C da muhafaza edilmelidir.
Tarhananın besin değeri, içine katılan maddelerin cinsine ve katılma oranına göre değişmekle beraber ortalama % 60–70 nişasta ve şeker, % 11–12 protein, % 5 yağ, % 5 kül ve % 8 tuzdan ibarettir. 100 g tarhananın verdiği kalori miktarı 287-397 arasındadır.
Sebze Borana "Borani" Tarifi
Sebze Borana "Borani" Tarifi
Borani yada Borana Osmanlı ve Türk mutfağı ve geleneksel Türk mutfağında da sıklıkla yöresel...
Türk Aşçı Haberleri Olarak “Borani Yada Borana” Hakkında Bilgilendirmek İstiyoruz
Borani yada Borana Osmanlı ve Türk mutfağı ve geleneksel Türk mutfağında da sıklıkla yöresel mutfaklarda yapılan bir yoğurtludur. Anadolu'nun çeşitli yörelerinde farklı şekillerde hazırlanan bir yemek türüdür.
Yalvaç ve Mecitözü civarlarında ise boranı, ıspanaklı ve fasulyeli, karışık sebzeli olmak üzere farklı çeşitleri vardır. Anadolu’nun farklı yörelerinde İçerisine bulgur katılarak haşlanmak suretiyle de pişirilir. Üzerine sarımsaklı yoğurt ve tereyağı dökülerek servis edilir.
Sebze Borana "Borani" Tarifi
Borana Kullanılacak Malzemeler (4 Kişilik)
* 2 Adet Taze Patates
* 2 Adet Taze Yeşilbiber
* 2 Adet Kabak
* 2 Adet Patlıcan
* Sıvı Yağ
Sebze Borana Sosu İçin
* 750 Gram Susuz Yoğurt
* 7 Diş Sarımsak
Sebze Borana Üzeri İçin
* Kırmızı Pul Biber
* Tereyağı
Sebze Borana Yapılış Tarifi
Patates, biber, kabak ve patlıcan bol suda yıkanır.
Patatesler serçe parmak kalınlığında doğranır.
aze yeşilbiberler ortadan ikiye ya da üçe kesilir.
Patlıcanlar bıçak sırtı kalınlığında kesilip üçe-dörde bölünür.
Tazeliğini korusun diye her biri ayrı kapta 5 dakika suda bekletilir.
750 gram susuz yoğurt, ezilmiş sarımsakla bir kapta karıştırılır.
Sıvı yağ konmuş bir tavada doğranan malzemeler (suyu kurulandıktan sonra) sırayla kızartılır.
Kızartılan sebzeler servis tabağına alınarak üzerine sarımsaklı yoğurt dökülür.
Kızdırılan tereyağına pul biber eklenir ve yoğurdun üzerine gezdirilerek servis edilir.
Borana Nedir? Borana 'ın Anlamı Nedir?
Borana kelimesinin Anadoludaki sözlük anlamı ise Türk Aşçı Haberleri olarak yine sizin için araştırdık. aşağıdaki gibidir.
Borana
Grup, takım, kafile, kalabalık, göç, küçük kervan, aile fertleri
borana
Şiddetli kar, fırtına, kasırga
Borana
1-borani
2-Yumurta, yağda kızartıldıktan yahut suda haşlandıktan sonra üzerine sarımsaklı yoğurt dökülerek yapılan yemek.
3-Ispanak, yoğurt ve yumurta ile yapılan bir çeşit yemek.
4-Komposto.
5-Ekşi meyvelerden, et ve pekmezle yapılan suyu bolca tatlımsı bir yemek.
6-Ebegümeci yemeği.
7-Kışın yenmek üzere kurutulmuş taze fasulye.
8-Ispanak.
Borana
Sulusepken
Borana
1. Toprak düzeltmekte kullanılan tırmık. 2. bk. borhana (II).
Borana
Bulgur veya pirinçle pişirilen sebze üzerine yoğurt dökülerek yapılan yemek
Borana
Çeltik tarlalarında öküze koşulan demir dişli bir araç.
Borana
Tırmık.
Borana
Cacık
28 Ekim 2019 Pazartesi
Taratorlu Taze Börülce Tarifi
Taratorlu Taze Börülce Tarifi
Börülce sebzesi Geleneksel Türk Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağında tencere yemekleri, yoğurtlu ve söğüş olarak en sevilen..
Börülce sebzesi Geleneksel Türk Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağında tencere yemekleri, yoğurtlu ve söğüş olarak en sevilen yemekler arasında yer almıştır. Yöresel Mutfaklarda “Ülübü” olarak ta bilinen sebze Yöresel Yemeklerde Karnı kara diye de adlandırılmıştır.
Kuru Fasulye Amerika’dan Gelmiştir Ve Tarihimizde Geçmişi En Fazla 200 Yıla Dayanır. Daha Önce Anadolu’da Bilinen Sadece Kuru Bakla Ve Börülce “Ülübü” Var. Taze Fasulye İse Yaklaşık Olarak 1730'Lar Da Görülmektedir..!
Sebzeli Yemeklerden Taratorlu Taze Börülce Tarifi
Taratorlu Taze Börülce Kullanılan Malzemeler
* 250 Gram Taze Börülce,
* Küçük Bir Kuru Soğan,
* 1 Çay Kaşığı Kabartma Tozu (Karbonat),
* 2 Yemek Kaşığı Zeytinyağı,
* 4 Diş Sarımsak,
* 1 Yemek Kaşığı Limon Suyu,
* Tuz.
Taratorlu Taze Börülce Yapılış Tarifi
Börülceleri ikiye bölün, kılçıklarını ayıklayın, yıkayın.
Bir tencereye su, dış kabuğu soyulmuş bütün soğan, tuz ve kabartma tozunu koyarak kaynatın.
Kaynayan suya börülceleri atın, diriliklerini kaybetmeyecek şekilde yumuşayıncaya kadar pişirin.
Börülceleri delikli kepçe ile sıcak iken çıkartın, bir salata kabına alın, üzerine hemen zeytinyağını dökün ve karıştırın.
Sofraya getirmeden önce bir havanda Sarımsakları az tuz ile dövün, limon suyunu ilave edin, karıştırıp önceden yağlanmış börülcelerin üzerine dökün.
Bu tarifi kuru börülce ile de uygulayabilirsiniz.
Haşlanmış taze börülcelere limonlu Sarımsak yerine Sarımsaklı yoğurt da koyabilirsiniz.
Koyulan kabartma tozu (karbonat) yeşil renkli sebzelerin pişerken kararmamalarını sağlar.
Börülce nedir? Börülce'nin Faydaları nelerdir?
Börülcenin Diğer İsimleri : Karnı kara, Siyah Göz, Böğrülce,ülübü, Vignasinensiş, Cowpea
Börülce: Göbeği koyu renkli olduğu için Karnıkara da denilen, fasulyeye benzer bir bitki olan börülce, C vitamini ve bitkisel protein açısından zengin bir sebzedir. Ayrıca, azot ve nişasta da içerir.
Börülce ( Vigna unguiculata ), baklagiller (Fabaceae) familyasından fasulyeye benzer bir tarım bitkisidir. Taze fasulye şeklinde yemekleri yapılabileceği gibi salata olarakta tüketilebilir.
Börülcenin Faydaları :
Göğüs ve akciğere faydalıdır.
İdrar tutukluğunu ve anüs kaşıntısını giderir.
Cinsel arzuyu arttırır.
Yanıklara sürülürse faydası görülür.
Kandaki şeker oranını ve yüksek tansiyonu düşürmeye yardımcı olur.
Kansızlığa iyi gelir. Börülce nasıl kullanılır :
Börülce, yemeği, salatası ve turşusu yapılarak tüketilmesinin yanı sıra haricen yanıklarda kullanılır.
Börülce Nedir?
Ekonomik önemi, Ana vatanı ve Yayılma Alanları Börülce insan beslenmesi yanında hayvan yemi olarak da değerlendirilen bir baklagil sebzesidir.

Börülcenin taze baklaları ve kuru daneleri yemeklik olarak kullanılır. Taze börülcede % 80-85 su, % 15-20 kuru madde bulunur. Yağ miktarı düşüktür. Kuru maddenin, % 20-30nu proteinler meydana getirir. Ege bölgesinde börülcenin taze baklası yemeklik olarak çok kullanılır. Özellikle taze baklası ve kuru daneleri haşlanarak zeytinyağlı ve limonlu olarak yapılan salatası beğenilen tüketim şeklidir. Ülkemizde insan beslenmesi bakımındanbörülcenin önemi tam olarak bilinmemektedir.
Börülce, Ege ve Akdeniz Bölgelerinde tanınmakta olup tarımı da bu bölge¬lerde yapılmaktadır. Yıllık börülce üretimi yıllara göre değişmekte olup 9-10 bin ton civarındadır (Anonymous, 1998). Börülce ile ilgili fazla çalışma olmamakla beraber kültür formuna yakın yabani bir börülce türü Afrika kıtasında yetiştirilmektedir. Yabani börülcenin tohumu ufak, olgunlaşmamış meyveleri orak şeklindedir. Yabani formlar kültür çeşitleri ile melezlenebilmektedir. Bu bilgiler ışığında börül¬cenin kültür formunun Afrikadan çıktığı ileri sürülmektedir.
Börülce sıcak iklim sebzesi olduğu için Afrika, Güney Amerika, Güney Asya ve Akdeniz bölgelerinde yayılmıştır. Amerikaya İspanyollar tarafından götürülmüştür (Akçın, 1973). Sınıflandırılması Börülce; Phaseolus L. Cinsine çok benzediği için uzun yıllar Phaseolus cinsine bağlı olduğu düşünülmüştür. Ancak Vigna cinsi çiçek kayıkçığının kıvrımsız olmasıyla Phaseolus cinsinden ayrıcalık gösterir. Vigna cinsi ilk kez 1824 yılında Savi tarafından açıklanmıştır.
(Pos, 1932). Dünya üzerinde yaygın olan Vigna türleri 4 grup altında toplanmaktadır. Her bir grup, birbirine çok yakın olan formları kapsamaktadır. Bu formlar bazı sistematikçiler tarafından tür olarak kabul edilmektedir. Fakat bazı sistematikçiler bunların benzer olduklarını belirtmektedir. (Paris, 1965). Bu gruplar; a) Vigna sinensis (L.) Savi b) Vigna luteola (Laca.) Benth c) Vigna vexillata (L.) Benth d) Vigna lutea A. Gray (Vigna marin (Burn.)merr.)dir. Vigna sinensis 3 alt bölüme ayrılmaktadır. a) Var. sinensis: Yarı böbrekten yarı yuvarlağa kadar değişen şekillerdeki taneleri 6-9mm uzunluğunda olan bu alt bölümün yabani ve kültür formları bulunur. b) Var.
sesquipedalis (L.) Fruw: Uzun böbrek şeklindeki taneleri 8-12mm uzunluğundadır. Asparagus fasulyesi olarak ta bilinen bu alt bölümün baklaları 30-l00cm uzunluğundadır. c) Var. cylindrica (Vigna cylindrica Skeels) yada catjang (Burm.) Walp: Daneleri 5-6cm uzunluğunda uzun yada silindirik şekillidir. Baklaları 8-13 cm uzunluğundadır. Dik büyüyen yan çalmışı bir bitkidir. (Şehirali, S.; Akdağ, C.) Börülcenin Morfolojisi Kök Börülcenin kuvvetli kazık kökü vardır, yan kökler de gelişmiştir ve toprağın üst tabakalarında lateral olarak yayılmıştır.
Fırında Kuzu Pirzola Tarifi
Fırında Kuzu Pirzola Tarifi
Kuzu eti Osmanlı ve Türk mutfağında ve özellikle Osmanlı saray mutfağında çok önemliydi. Saray...
Kuzu eti Osmanlı ve Türk mutfağında ve özellikle Osmanlı saray mutfağında çok önemliydi. Saray ahalisinin tükettiği kuzuların cinsi genelde eflak ve boğdan dan geliyordu. Balkanlardan gelen bu kuzular Anadolu’ya geçmiyordu. Osmanlı saray mutfağına adeta sığır eti girmiyordu desek yalan olmaz. Yöresel mutfaklarımızda ve bölgesel mutfaklarımızda ise yine koyun eti, kuzu eti, keçi eti ve beyaz et tüketimi sığır etine oranla daha çoğunlukta idi.
Fırında Kuzu Pirzola Tarifi
Fırında Kuzu Kaburga Kullanılan Malzemeler
* 1 Kg Kuzu Kaburga “Pirzola Kısmi İle Beraber”
* 4 Adet Olgun Domates
* 3 Adet Yeşil Biber (Acı Veya Tatlı)
* 3 Yemek Kaşığı Sızma Zeytinyağı
* 1 Yemek Kaşığı Kekik
Fırında Kuzu Pirzola Yapılış Tarifi
Kasapta hazırlattığınız kuzu pirzolaları bir bütün olarak tepsiye koyun.
üzerine zeytinyağı gezdirin ve 200 derecede ısıtılmış fırında, 10-15 dakika kadar, pişirin.
Domatesleri ve biberleri yıkayıp, halka şeklinde dilimleyin.
Pirzolalar hafif suyunu çekmeye başlayınca, tepsiyi fırından alın ve üzerlerini, dilimlenmiş domates ve biberle kaplayın.
Daha sonra tepsiyi tekrar fırına koyun, 20-30 dakika daha pişirin (etler ve sebzeler yumuşayıp, suyunu çekene kadar).
Tepsiyi fırından çıkarmaya yakın, pirzolaların üzerine kekik serpin.
Daha sonra mevsim salatası ile servis yapın.
Fırında Kuzu Kaburga Not:
Bu yemeğe tuz ve karabiber eklenmez! Ancak arzu edenler, yerken az miktarda ilave edebilirler. Yaz ve sonbahar aylarında domates ve biberle yapılan bu tarifi, diğer mevsimlerde sade olarak da uygulayabilirsiniz.
Fırında Kuzu Kaburga yemeğinin Yanında mutlaka Pilavlardan Kuzu içi Pilavı ve köpüklü Yörük ayranı ile bulundurmalısınız. Eğer köpüklü Yörük ayranı bulamazsanız evdeki yoğurdunuza biraz tulum peyniri katarak bir kavanozda çalkalayınız. Ayni lezzeti bulacaksınız.
Osmanlı mutfağına Arap kültürü ve Fars kültürünün de ciddi anlamda katkıda bulunmuştur. Osmanlı Saray mutfağında sofra kültüründe Çorba, et yemeği ve pilav olmadan sofra kurulmazdı. 16.yy’da dahi 64 çeşit pilav isminden bahsetmek mümkündür..!
Kuzu içi Pilavı Tarifi
Kuzu içi Pilavı Tarifi Malzemesi:
* 450 gr. baldo pirinci (2 su bardağı)
* 100 gr. Kuş üzümü
* (1/2 su bardağı)
* 150 gr. tereyağı (10 çorba kş.)
* 1 adet kuzu ciğeri (kuşbaşı doğranmış)
* 100 gr. Çam fıstığı (ı/2 su bardağı)
* 1 it. et suyu (4 su bardağı)
* tuz
* taze çekilmiş karabiber
* 1/2 bağ dereotu (ince kıyılmış)
* 1/2 bağ maydanoz (ince kıyılmış).
Kuzu içi Pilavı Yapılış Tarifi
Pirinci ayıklayın. Soğuk su ile üç su yıkayıp bulanık, nişastalı suyunu dökün. Yıkama suyu berraklaşınca pirinci bir süzgece çıkarıp süzdürün. Kuş üzümlerini bir tel süzgecin içine koyup, sertçe ovalayarak saplarının ayrılmasını sağlayın.
Yıkayıp, süzdürün ve soğuk suya koyarak biraz şişmeye bırakın.
Tereyağını tencerede eritin. Yağ kızınca ciğerleri 10 dakika kavurun.
Fıstıkları da ekleyerek sararıncaya kadar kavurmayı sürdürün.
Et suyunu karıp bir taşını kaynatın.
Yıkanıp süzülmüş kuşüzümlerini, tuzu ve biberi katarak karıştırıp, pirinci salın.
Ateşi kısın, kapağını kapatarak pirinçler suyunu çekinceye kadar yaklaşık 10 dakika daha pişirip, pilavı ateşten alın.
Pişen pilava tahta bir kaşıkla pirinçleri ezmemeye özen göstererek dereotu ve maydanozu karıştırın, kuşhanelere boşaltarak servis yapın.
Limon ve Portakal Soslu Fırında Tavuk
Limon ve Portakal Soslu Fırında Tavuk
Limon ve Portakal Soslu Fırında Tavuk Kullanılan Malzemeler
* 6 Adet Tavuk Baget
* 2 Adet Tavuk Göğsü
* 2 Adet Kan Portakalı
* 2 Adet Mandalina
* 1 Adet Lime (Yeşil Limon)
Limon ve Portakal Soslu Fırında Tavuk Baharat Sosu İçin:
* 1 Tatlı Kaşığı Rendelenmiş Zencefil
* 2 Adet Yıldız Anason
* 1 Adet Çubuk Tarçın
* 1/2 Su Bardağı Zeytinyağı
* 2 Çorba Kaşığı Nar Ekşisi
* Tuz
Limon ve Portakal Soslu Fırında Tavuk Yapılış Tarifi
Baharat sosu için zencefil, yıldız anason ve tarçını bir kaba alıp üzerine zeytinyağı, nar ekşisi ve tuz ilave edip yarım saat bekletin.
Portakal, mandalina ve limeyi dilimleyip pişirme kağıdı serilmiş bir fırın tepsisine dizin.
Tavuk parçalarını baharatlı sosa bulayın ve narenciyelerin üzerine yerleştirin.
Tepsinin üzerini önce pişirme kağıdı sonra alüminyum folyo ile kapatın.
Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 30 dakika pişirin.
Sürenin sonunda pişirme kağıdı ve folyoyu alıp tavuklar iyice kızarana dek pişirin.
Evliya Çelebinin Ve Yabancı Seyyahların Kayıtlarında Osmanlı Saray Mutfağında “kümes hayvanları” Hakkında Bazı Dipnotlar;
Osmanlıda beyaz et; Osmanlı da Kırsal kesimde bol miktarda yoğurt ve ürünleri tüketilirdi ve ayrıca şehirlerde ise yine bol miktarda kümes hayvanlarında tavuk tüketilmesine rağmen, kırsalda yaşayan halkın tavuktan ziyade daha çok kırmızı eti tercih ettiği de bir gerçek..!
Kâtiplerin sofrasında görülen diğer bir tatlı çeşidi ise zırba idi. Görünen o ki, zırba badem, bal (‘asel), nişasta, zencefil, incir, zerdali ve kırmızı kuru üzüm (meviz-i sürh) ile yapılan bir çeşit muhallebiydi. Kâtiplerin önüne hangi et yemeğinin geleceği pek belli değildi. Onlara sunulan şurba-i makiyan kırk tavuktan, paşaların çorbası ise on dört tavuktan yapılmıştı;
Ancak ehl-i divan üyelerinin başka kümes hayvanlarından yiyip yemedikleri belirtilmemiş.
Toplam 132 güvercinin, 90 ni vezirlere, 32’si ağalara, ıo’u ise darüssa’ade ağalarına ayrılmış, 16 kaz ile 33 ördek paşalar ile belirtilen diğer gruplardan biri arasında paylaştırılmış, aslan payı yine vezirlere düşmüştü. Şerbet konusu belirsiz kalıyor; öğrenebildiğimiz tek şey şerbetin 48 kıyye (yak. 61.6 kg) şeker içerdiği ve bürokratlara ikram edildiğidir.
Özel yemek çeşitlerinin listeye eklenmesiyle, yemeğin ve katılımcıların yüksek statüsü iyice vurgulanmaktadır.
Danenin yanı sıra tatlılar, özellikle de zerde, statü göstergeleridir; zerde bugün bile düğün kahvaltısının geleneksel unsuru sayılır. Bir zamanlar düğünün ertesi günü ikram edilen paça da vezirlerin yüksek rütbesine işaret ediyor olmalıdır. Başta güvercin olmak üzere kümes hayvanları da sadece mutlu azınlığın ayrıcalığıydı.
Bu iki ziyafetin düzeni esas itibariyle kurban bayramı için verilen ziyafete benziyor.
Elbette, kurban bayramında sunulan çeşitlerin tümü daha önceki listelerde görülmüyor. Keklik, kaz ve balık çorbası bu listelerde yer almıyor; meyve ya da meyve dolmalarını da bulamıyoruz. Ayrıca, tatlı ve et yemekleri sayısı da daha az. Ancak, kaz ve keklik dışında kümes hayvanları açısından neredeyse hiçbir fark yok; aynı durum pilav, börek ve aşlar için de geçerli.
Fatih Sultan Mehmed’in mutfağına ait muhasebe defterlerinde değişik balık türlerine rastlamak mümkünse de, daha sonraki dönemlerde balığın pek rağbette olmadığı görülüyor. Erdel elçisine verilen ziyafetlerin yanı sıra saray mensupları için düzenlenen ziyafetlerde de balık bulunduğuna göre, bunu özel bir anlamı olmaksızın ikram çeşitlerine yapılan bir ek olarak görmeliyiz.
ANADOLU MUTFAĞIBalık bütün Hıristiyan toplumlarında inanç nedeniyle tüketilmesine rağmen Batı’nm gösterişçi tüketiminde de asla popüler bir yiyecek olmamış, hafif bir yemek olarak etin düşük bir alternatifi sayılmıştır.
Osmanlılarin pek çoğuna göre de balığın sadece lüks tüketimi zenginleştirici bir unsur olarak kalıp, itibar açısından asla et ve tavukla boy ölçüşecek duruma gelememesinin benzer nedenleri olabilir. Resmi yemeklerin şu ana kadar ele almadığımız önemli unsurlarından biri de tavuk ve diğer kümes hayvanlarıydı.
Aslında, en azından şerhlerde kimi kez “perhiz-i paşayan” olarak geçen şurba-ı makiyan biçiminde bile olsa, içinde tavuk bulunmayan tek vezir sofrası yok. Üstelik, vezirlere sunulan sıradan mönülerde yer alan kebap ve yahnilerin tam yüzde ellisi tavuk veya güvercinden yapılmış; divan yemeklerinde kümes hayvanlarının payı daha da büyük.
Küçük ziyafetlerde, tavuk ve diğer kümes hayvanları et yemekleri arasında aslan payına sahip. Defterimizde Receb 1074/29 Ocak- 27 Şubat 1664 dönemini kapsayan listeye göre, sarayda 13.516 adet tavuk tüketilmişti; bu da 346’sı vezirlere ayrılmış olmak üzere günde 450’den fazla tavuk demekti.
Saraya yılda 155.059 adet tavuk alındığını gösteren daha ileri tarihli bir belge de bu rakamları destekliyor, ki bu da günde ortalama 425 tavuk anlamına gelir. Anlaşılan 18. ve 19. yüzyıllarda, kümes hayvanı, özellikle de tavuk tüketimi neredeyse bir tutkuya dönüşmüştü. Elbette, bu gıda maddesi diğer et çeşitlerinden biraz daha pahalı olması nedeniyle daha itibarlıydı.
Muhtemelen Abbasi sarayında da tercih tavuktan yanaydı, dolayısıyla eski bir İslam, hatta belki İslam öncesi saray geleneği olarak algılanabilir. Daha eski tarihli mutfak defterlerine baktığımızda, en azından II. Mehmed zamanından itibaren, Osmanlı hükümdarlarının ve maiyetindekilerin kümes hayvanlarına rağbet etmiş olduklarını görürüz. Yaklaşık yüz yıl sonraya, 981/1573-74 yılma ait muhasebe defterine göre, kümes hayvanı tercihi keklik, yaban kazı (angıt) ve orman tavuğunu (bedenos) da kapsıyordu.
Limon ve Portakal Soslu Fırında Tavuk Kullanılan Malzemeler
* 6 Adet Tavuk Baget
* 2 Adet Tavuk Göğsü
* 2 Adet Kan Portakalı
* 2 Adet Mandalina
* 1 Adet Lime (Yeşil Limon)
Limon ve Portakal Soslu Fırında Tavuk Baharat Sosu İçin:
* 1 Tatlı Kaşığı Rendelenmiş Zencefil
* 2 Adet Yıldız Anason
* 1 Adet Çubuk Tarçın
* 1/2 Su Bardağı Zeytinyağı
* 2 Çorba Kaşığı Nar Ekşisi
* Tuz
Limon ve Portakal Soslu Fırında Tavuk Yapılış Tarifi
Baharat sosu için zencefil, yıldız anason ve tarçını bir kaba alıp üzerine zeytinyağı, nar ekşisi ve tuz ilave edip yarım saat bekletin.
Portakal, mandalina ve limeyi dilimleyip pişirme kağıdı serilmiş bir fırın tepsisine dizin.
Tavuk parçalarını baharatlı sosa bulayın ve narenciyelerin üzerine yerleştirin.
Tepsinin üzerini önce pişirme kağıdı sonra alüminyum folyo ile kapatın.
Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 30 dakika pişirin.
Sürenin sonunda pişirme kağıdı ve folyoyu alıp tavuklar iyice kızarana dek pişirin.
Evliya Çelebinin Ve Yabancı Seyyahların Kayıtlarında Osmanlı Saray Mutfağında “kümes hayvanları” Hakkında Bazı Dipnotlar;
Osmanlıda beyaz et; Osmanlı da Kırsal kesimde bol miktarda yoğurt ve ürünleri tüketilirdi ve ayrıca şehirlerde ise yine bol miktarda kümes hayvanlarında tavuk tüketilmesine rağmen, kırsalda yaşayan halkın tavuktan ziyade daha çok kırmızı eti tercih ettiği de bir gerçek..!
Kâtiplerin sofrasında görülen diğer bir tatlı çeşidi ise zırba idi. Görünen o ki, zırba badem, bal (‘asel), nişasta, zencefil, incir, zerdali ve kırmızı kuru üzüm (meviz-i sürh) ile yapılan bir çeşit muhallebiydi. Kâtiplerin önüne hangi et yemeğinin geleceği pek belli değildi. Onlara sunulan şurba-i makiyan kırk tavuktan, paşaların çorbası ise on dört tavuktan yapılmıştı;
Ancak ehl-i divan üyelerinin başka kümes hayvanlarından yiyip yemedikleri belirtilmemiş.
Toplam 132 güvercinin, 90 ni vezirlere, 32’si ağalara, ıo’u ise darüssa’ade ağalarına ayrılmış, 16 kaz ile 33 ördek paşalar ile belirtilen diğer gruplardan biri arasında paylaştırılmış, aslan payı yine vezirlere düşmüştü. Şerbet konusu belirsiz kalıyor; öğrenebildiğimiz tek şey şerbetin 48 kıyye (yak. 61.6 kg) şeker içerdiği ve bürokratlara ikram edildiğidir.
Özel yemek çeşitlerinin listeye eklenmesiyle, yemeğin ve katılımcıların yüksek statüsü iyice vurgulanmaktadır.
Danenin yanı sıra tatlılar, özellikle de zerde, statü göstergeleridir; zerde bugün bile düğün kahvaltısının geleneksel unsuru sayılır. Bir zamanlar düğünün ertesi günü ikram edilen paça da vezirlerin yüksek rütbesine işaret ediyor olmalıdır. Başta güvercin olmak üzere kümes hayvanları da sadece mutlu azınlığın ayrıcalığıydı.
Bu iki ziyafetin düzeni esas itibariyle kurban bayramı için verilen ziyafete benziyor.
Elbette, kurban bayramında sunulan çeşitlerin tümü daha önceki listelerde görülmüyor. Keklik, kaz ve balık çorbası bu listelerde yer almıyor; meyve ya da meyve dolmalarını da bulamıyoruz. Ayrıca, tatlı ve et yemekleri sayısı da daha az. Ancak, kaz ve keklik dışında kümes hayvanları açısından neredeyse hiçbir fark yok; aynı durum pilav, börek ve aşlar için de geçerli.
Fatih Sultan Mehmed’in mutfağına ait muhasebe defterlerinde değişik balık türlerine rastlamak mümkünse de, daha sonraki dönemlerde balığın pek rağbette olmadığı görülüyor. Erdel elçisine verilen ziyafetlerin yanı sıra saray mensupları için düzenlenen ziyafetlerde de balık bulunduğuna göre, bunu özel bir anlamı olmaksızın ikram çeşitlerine yapılan bir ek olarak görmeliyiz.
ANADOLU MUTFAĞIBalık bütün Hıristiyan toplumlarında inanç nedeniyle tüketilmesine rağmen Batı’nm gösterişçi tüketiminde de asla popüler bir yiyecek olmamış, hafif bir yemek olarak etin düşük bir alternatifi sayılmıştır.
Osmanlılarin pek çoğuna göre de balığın sadece lüks tüketimi zenginleştirici bir unsur olarak kalıp, itibar açısından asla et ve tavukla boy ölçüşecek duruma gelememesinin benzer nedenleri olabilir. Resmi yemeklerin şu ana kadar ele almadığımız önemli unsurlarından biri de tavuk ve diğer kümes hayvanlarıydı.
Aslında, en azından şerhlerde kimi kez “perhiz-i paşayan” olarak geçen şurba-ı makiyan biçiminde bile olsa, içinde tavuk bulunmayan tek vezir sofrası yok. Üstelik, vezirlere sunulan sıradan mönülerde yer alan kebap ve yahnilerin tam yüzde ellisi tavuk veya güvercinden yapılmış; divan yemeklerinde kümes hayvanlarının payı daha da büyük.
Küçük ziyafetlerde, tavuk ve diğer kümes hayvanları et yemekleri arasında aslan payına sahip. Defterimizde Receb 1074/29 Ocak- 27 Şubat 1664 dönemini kapsayan listeye göre, sarayda 13.516 adet tavuk tüketilmişti; bu da 346’sı vezirlere ayrılmış olmak üzere günde 450’den fazla tavuk demekti.
Saraya yılda 155.059 adet tavuk alındığını gösteren daha ileri tarihli bir belge de bu rakamları destekliyor, ki bu da günde ortalama 425 tavuk anlamına gelir. Anlaşılan 18. ve 19. yüzyıllarda, kümes hayvanı, özellikle de tavuk tüketimi neredeyse bir tutkuya dönüşmüştü. Elbette, bu gıda maddesi diğer et çeşitlerinden biraz daha pahalı olması nedeniyle daha itibarlıydı.
Muhtemelen Abbasi sarayında da tercih tavuktan yanaydı, dolayısıyla eski bir İslam, hatta belki İslam öncesi saray geleneği olarak algılanabilir. Daha eski tarihli mutfak defterlerine baktığımızda, en azından II. Mehmed zamanından itibaren, Osmanlı hükümdarlarının ve maiyetindekilerin kümes hayvanlarına rağbet etmiş olduklarını görürüz. Yaklaşık yüz yıl sonraya, 981/1573-74 yılma ait muhasebe defterine göre, kümes hayvanı tercihi keklik, yaban kazı (angıt) ve orman tavuğunu (bedenos) da kapsıyordu.
Beyaz Mısır Çorbası Tarifi - Ordu Mutfağı
Beyaz Mısır Çorbası Tarifi - Ordu Mutfağı
Beyaz Mısır Çorbası Tarifi Malzemesi:
* 2,5 Su Bardağı Beyaz Mısır Yarması,
* 1 Su Bardağı Kuru Fasulye,
* Tuz,
* Tereyağ Veya Sıvıyağ,
* Yoğurt,
* Pul Biber,
* Nane
Beyaz Mısır Çorbası Tarifi Hazırlanış Tarifi :
Akşamdan ayıklanan mısır ve fasulye derin bir tencerede ıslatılır.
Ertesi günü mısır ve fasulye karışımı yumuşayıncaya kadar pişirilir.
Piştikten sonra ayrı bir servis kabına alınır.
Servis yapılacağı sırada önce yoğurt çorbanın üzerine dökülür.
Daha sonra, küçük bir tavada yağ ,nane ve pul biber kızdırılarak yoğurdun üzerine dökülür.
Servis yapılır.
Evliya Çelebinin Kayıtlarında Ve Osmanlıda Saray Mutfağından Osmanlıda Mısır Hakkında Bazı Dipnotlar;
Mısırlıların subya dedikleri pirinç bozası, tarçın, karanfil, küçük hindistan cevizi ve şeker konularak içiliyordu [X 193]. Mısır' da odun az bulunduğundan yemeklere çabuk pişmelerini sağlayan natron (boraks) konuluyordu. Bu yüzden Mısır yemekleri lezzetsizdi ve sürekli natronlu yemek yiyenlerin sağlığı bozuluyordu [X 195, 204]. Mısır ekmek fırınlarında tezek, çörek fırınlarında bakla samanı, leblebi kabuğu, bıçkıcı talaşı gibi maddeler yakıt olarak kullanılıyordu [X 195].
Osmanlıda ilk zamanlarda mısır Mısır’dan girdiği için mısır buğdayı olarak anılmaya başlanıyor ve daha sonra mısır diye adlandırılıyor. Daha sonra İtalyanların grano turco-Türk tohumu’ Fransızlar ise ‘blé turc ,Türk buğdayı’ demişlerdir..!
Osmanlı zamanında İstanbul’da sofraların zenginliği pilav çeşitlerine dayalıydı. en çok tercih edilen pirinçler, Mısır pirinci, Filibe pirinci, 16. Yy. da sınırlı miktarda Kastamonu pirinci ve İran pirincin ‘den oluşmaktaydı..!
Amerika kıtasında Osmanlıya ilk gelen ürün “kavata ismiyle” domates tir ve zamanında yeşil olarak tüketilmiştir. ve takiben patates, fasulye, mısır da Amerika kıtasından gelmiştir. Domates, ilk defa 1692'lerde İstanbul NARK defterlerinde kayda geçmiştir..
Bölgesel Mutfaklar ve Yöresel Mutfaklarımızdan Ordu Mutfağı Nedir? Ordu Mutfağının Özellikleri Nelerdir? Ordu Yemeklerini Biliyormusunuz? Tüm Bunların Cevabını Türk Aşçı Haberleri Olarak Sizler İcin Araştırdık.
Ordu mutfağı, yörenin coğrafi özelliklerine göre şekillenmiştir. Ordu’nun balık, sebze, meyve yönünden zengin Karadeniz kıyısında,dağ - yayla ve deniz kültürünün iç içe olduğu bir yörede bulunması mutfağını zenginleştirmiştir. Balıkçılık, fındık, mısır tarımına, arıcılık ve yaylacılığa bağlı ekonomi Ordu mutfağının oluşmasında önemli etkendir.
İl içerisinde kıyı kuşağı ve kıyı ardı (yüksek kesimler) gibi alt yörelerde coğrafi koşullardaki değişikliğe bağlı olarak halkın yiyecek ve içeceklerinde farklılıklar görülmektedir. Kıyı kuşağı yağışlı ve ılıman iklime sahip olduğundan bitkisel ve hayvansal (özellikle balık) temelli beslenmektedir. Özellikle Perşembe, Gülyalı ve Fatsave Ünye ilçeleri balık, bal, et, köfte ve ekmeği ile ünlüdür. Perşembe Karadeniz’in doğal liman özelliğine sahip nadir kıyılarına sahiptir.
Bölge genelinde Perşembe kıyılarında olta ve ağlar ile avlanan mezgit balığı çok talep görmektedir. Beyaz etli mezgit balığının tavası ve buğulaması lezzetli bir şekilde yapılır. Her tür balığın avlandığı Perşembe’de son yıllarda kültür balıkçılığı da gelişmiştir. Buna bağlı olarak hamsi, levrek ve somon balığı günümüzde sofralarda çok sık görülmektedir. Yükseklere çıkıldıkça iklimin nispeten sertleştiği (kar daha fazla yağmakta, daha uzun yerde kalmakta vs.) yayla kültürüne geçilmektedir.
Mesudiye, Kabadüz, Kumru, Gölköy, Korgan, Gürgentepe, Aybastı, Kabataş, Akkuş yörelerinde yaylalara bağlı olarak yapılan hayvancılık uzun yıllardır temel geçim kaynaklarından biridir. Bu nedenle etlihamurlu, mısır, patates ve buğday ürünlerinin bu yörelerde sofraya gelme sıklığı fazladır. Kıyı kuşağında sığır eti, yükseklerde özellikle yaylalarında ise koyun eti tüketimi daha fazladır. Kapalı toplum yapısına sahip yüksek rakımlı coğrafyalarda yakın zamana kadar geleneksel mutfak kültürünün korunduğu görülmektedir.
Ordu mutfağı, tarihsel gelişim süreci içerisinde aldığı göçlerle zenginlik ve çeşitlilik kazanmıştır. Yörede yaşayanların örf ve adetleri, gelenek ve görenekleri ile şekillenmektedir. Özellikle gürcü yemekleri ile Ordu mutfağı zenginleşmiştir. Ordu mutfağına, balık ve sebze yemekleri, turşu kavurmaları, doğada kendiliğinden yetişen yöreye özgü bitkilerden yapılan yemekler, hamur işleri ve evde açılan özellikle fındıkla yapılan tatlılar hakimdir.
Beyaz Mısır Çorbası Tarifi Malzemesi:
* 2,5 Su Bardağı Beyaz Mısır Yarması,
* 1 Su Bardağı Kuru Fasulye,
* Tuz,
* Tereyağ Veya Sıvıyağ,
* Yoğurt,
* Pul Biber,
* Nane
Beyaz Mısır Çorbası Tarifi Hazırlanış Tarifi :
Akşamdan ayıklanan mısır ve fasulye derin bir tencerede ıslatılır.
Ertesi günü mısır ve fasulye karışımı yumuşayıncaya kadar pişirilir.
Piştikten sonra ayrı bir servis kabına alınır.
Servis yapılacağı sırada önce yoğurt çorbanın üzerine dökülür.
Daha sonra, küçük bir tavada yağ ,nane ve pul biber kızdırılarak yoğurdun üzerine dökülür.
Servis yapılır.
Evliya Çelebinin Kayıtlarında Ve Osmanlıda Saray Mutfağından Osmanlıda Mısır Hakkında Bazı Dipnotlar;
Mısırlıların subya dedikleri pirinç bozası, tarçın, karanfil, küçük hindistan cevizi ve şeker konularak içiliyordu [X 193]. Mısır' da odun az bulunduğundan yemeklere çabuk pişmelerini sağlayan natron (boraks) konuluyordu. Bu yüzden Mısır yemekleri lezzetsizdi ve sürekli natronlu yemek yiyenlerin sağlığı bozuluyordu [X 195, 204]. Mısır ekmek fırınlarında tezek, çörek fırınlarında bakla samanı, leblebi kabuğu, bıçkıcı talaşı gibi maddeler yakıt olarak kullanılıyordu [X 195].
Osmanlıda ilk zamanlarda mısır Mısır’dan girdiği için mısır buğdayı olarak anılmaya başlanıyor ve daha sonra mısır diye adlandırılıyor. Daha sonra İtalyanların grano turco-Türk tohumu’ Fransızlar ise ‘blé turc ,Türk buğdayı’ demişlerdir..!
Osmanlı zamanında İstanbul’da sofraların zenginliği pilav çeşitlerine dayalıydı. en çok tercih edilen pirinçler, Mısır pirinci, Filibe pirinci, 16. Yy. da sınırlı miktarda Kastamonu pirinci ve İran pirincin ‘den oluşmaktaydı..!
Amerika kıtasında Osmanlıya ilk gelen ürün “kavata ismiyle” domates tir ve zamanında yeşil olarak tüketilmiştir. ve takiben patates, fasulye, mısır da Amerika kıtasından gelmiştir. Domates, ilk defa 1692'lerde İstanbul NARK defterlerinde kayda geçmiştir..
Bölgesel Mutfaklar ve Yöresel Mutfaklarımızdan Ordu Mutfağı Nedir? Ordu Mutfağının Özellikleri Nelerdir? Ordu Yemeklerini Biliyormusunuz? Tüm Bunların Cevabını Türk Aşçı Haberleri Olarak Sizler İcin Araştırdık.
Ordu mutfağı, yörenin coğrafi özelliklerine göre şekillenmiştir. Ordu’nun balık, sebze, meyve yönünden zengin Karadeniz kıyısında,dağ - yayla ve deniz kültürünün iç içe olduğu bir yörede bulunması mutfağını zenginleştirmiştir. Balıkçılık, fındık, mısır tarımına, arıcılık ve yaylacılığa bağlı ekonomi Ordu mutfağının oluşmasında önemli etkendir.
İl içerisinde kıyı kuşağı ve kıyı ardı (yüksek kesimler) gibi alt yörelerde coğrafi koşullardaki değişikliğe bağlı olarak halkın yiyecek ve içeceklerinde farklılıklar görülmektedir. Kıyı kuşağı yağışlı ve ılıman iklime sahip olduğundan bitkisel ve hayvansal (özellikle balık) temelli beslenmektedir. Özellikle Perşembe, Gülyalı ve Fatsave Ünye ilçeleri balık, bal, et, köfte ve ekmeği ile ünlüdür. Perşembe Karadeniz’in doğal liman özelliğine sahip nadir kıyılarına sahiptir.
Bölge genelinde Perşembe kıyılarında olta ve ağlar ile avlanan mezgit balığı çok talep görmektedir. Beyaz etli mezgit balığının tavası ve buğulaması lezzetli bir şekilde yapılır. Her tür balığın avlandığı Perşembe’de son yıllarda kültür balıkçılığı da gelişmiştir. Buna bağlı olarak hamsi, levrek ve somon balığı günümüzde sofralarda çok sık görülmektedir. Yükseklere çıkıldıkça iklimin nispeten sertleştiği (kar daha fazla yağmakta, daha uzun yerde kalmakta vs.) yayla kültürüne geçilmektedir.
Mesudiye, Kabadüz, Kumru, Gölköy, Korgan, Gürgentepe, Aybastı, Kabataş, Akkuş yörelerinde yaylalara bağlı olarak yapılan hayvancılık uzun yıllardır temel geçim kaynaklarından biridir. Bu nedenle etlihamurlu, mısır, patates ve buğday ürünlerinin bu yörelerde sofraya gelme sıklığı fazladır. Kıyı kuşağında sığır eti, yükseklerde özellikle yaylalarında ise koyun eti tüketimi daha fazladır. Kapalı toplum yapısına sahip yüksek rakımlı coğrafyalarda yakın zamana kadar geleneksel mutfak kültürünün korunduğu görülmektedir.
Ordu mutfağı, tarihsel gelişim süreci içerisinde aldığı göçlerle zenginlik ve çeşitlilik kazanmıştır. Yörede yaşayanların örf ve adetleri, gelenek ve görenekleri ile şekillenmektedir. Özellikle gürcü yemekleri ile Ordu mutfağı zenginleşmiştir. Ordu mutfağına, balık ve sebze yemekleri, turşu kavurmaları, doğada kendiliğinden yetişen yöreye özgü bitkilerden yapılan yemekler, hamur işleri ve evde açılan özellikle fındıkla yapılan tatlılar hakimdir.
Terbiyeli Ekşili Köfte Tarifi
Yöresel Mutfaklardan Terbiyeli Ekşili Köfte Tarifi
Terbiyeli Ekşili Köfte Tarifi'nin Malzemesi
* 1 kg. koyun kıyması
* 200 gr. soğan (ince kıyılmış)
* 100 gr. pirinç (ayıklanıp, yıkanmış)
* 1,5 bağ maydanoz (ince kıyılmış)
* tuz
* taze çekilmiş karabiber
* 300 gr. domates (ince dilimlenmiş), (3 orta boy)
* 500 mg et suyu (2 su bardağı)
* 100 mi. eritilmiş tereyağı (1/2 su bardağı)
* 1/2 adet limon (suyu)
Geleneksel Türk Mutfağından Terbiyeli Ekşili Köfte' nin Yapılış Tarifi
Kıymanın içine soğanı, pirinci, ince kıyılmış maydanozu, tuzu ve biberi katıp, yoğurarak köfte harcı hazırlayın.
Hazırladığınız bu harçtan kuşbazından biraz daha iri parçalar koparıp iki avucunuzun arasında yuvarlayarak parmak biçiminde köfteler elde edin.
Kalan doğranmamış maydanozların yansını sığ bir tencerenin dibine döşeyin.
Köfteleri maydanozların üzerine tek sıra ya da en çok iki sıra olarak dizin.
Domates dilimlerini ve kalan dal maydanozları köftelerin araşma, eğer tek kat ise üzerine yerleştirin.
Et suyunu bir taşım kaynatıp köftelerin üzerine sıcak et suyunu dökün.
Köfteleri kısık ateşe oturtup, eritilmiş tereyağını ve limon suyunu gezdirin.
Kapağını kapatıp, yaklaşık 1 saat pişirin.
Pişme süresi içinde suyu çök azalırsa biraz et suyu ile pişme süresini tamamlatın.
Tencereyi ateşten alıp, biraz ılınmaya bırakın.
İlk kaynadığını atan köfteleri sahanlara aktarıp, sıcak olarak servis yapın.
Türk Aşçı Haberleri İlgili Tarif İçin Alternatif Tavsiye;
Sizler için İnternet üzerinde yapmış olduğumuz bir araştırmada takipçilerimize layık bulduğumuz “Terbiyeli Ekşili Köfte Tarifi” ile ilgili alternatif bir videonun sunumundan da faydalanabilirsiniz.
Pilavlar Menüsünden Lüfer Pilavı Tarifi "5 kişilik"
Pilavlar Menüsünden Lüfer Pilavı Tarifi "5 kişilik"
Lüfer Pilavı Tarifi'nin Malzemeleri :
* 450 gr. baldo pirinci (2 su bardağı)
* 3 adet lüfer 250 gr.' Lık (temizlenmiş)
* tuz
* 150 ml. zeytinyağı
* 750 ml. su (3 su bardağı)
* 1 çay kş tarçın.
Lüfer Pilavı Tarifi'nin Yapılışı ;
Pirinci ayıklayın. Soğuk su ile üç su yıkayıp bulanık. nişastalı suyunu dökün. Yıkama suyu berraklaşınca pirinci bir süzgece çıkarıp süzdürün. Balıkları soğuk su ile yıkayıp. süzgece çıkarın ve tuzlayın.
Bir tencerede zeytinyağını hafifçe kızdırın. Sıçramaması için dikkatlice kenardan suyu ekleyip bir taşım kaynatın. Tuzunu ekip, pirinçleri salın ve üzerlerine hazırladığınız balıkları dizin. Tencerenin kapağını kapatın. Ateşi kısarak pilavı 15 dakika pişirip ateşten alın.
Pişen pilavı 10 dakika dinlenmeye bırakın. Bu süre sonunda kapağını açıp, balıkları tencereden bir tabağa alın. Pilavı tahta bir kaşıkla, pirinçleri ezmemeye özen göstererek karıştırdıktan sonra sahanlara boşaltın. Üzerlerine balıkları dizip, tarçın serperek servis yapın.
Türk Mutfağında Pilav Geleneği;
Osmanlı yemek kültüründe özellikle saray mutfağında incelikli lezzetlere sahip pilav türlerininsunumları törensel nitelikler taşır.
Pilav; çorbaların, et ve sebze yemeklerinin, dolmaların, meyve ve tatlının arkasından sofraya getirilir ve yemek pilavla tamamlanır. Aynı gelenek bugün Türkiye'nin kimi bölgelerinde güncelliğini korumaktadır. Yemeğin bitiminde sofraya getirilen büyük bir tabak dolusu pilav "sözkesen" adını alır ve yemeğin sona erdiğini sembolize eder.
Kasım 1539'da, Kanuni Süleyman'ın oğulları Bayezid ve Cihangir'in sünnet düğünlerinde verilen yemekler "ziyafet defteri" ne ayrıntılarıyla kaydedilmiştir. Sade pilav başta olmak üzere; erişte pilavı, sarı pilav (safranlı), yeşil pilav (pazı ya da ıspanak suyu ile boyanmış), kızıl pilav (pekmezli), şehriye pilavı, nar ekşili pilav ve unlu pilav tören yemeğinin önemli bölümünü oluşturan pilav çeşitleridir.
Ünlü gezgin Evliya Çelebi 17. Yüzyıldaki Seyahatnamesinde safranlı pilav, dutlu pilav, narlı pilav, ödağaçlı pilav, amberli pilav, köfteli pilav, fıstıklı pilav, dövülmüş bademli pilav ve üzümlü pilav çeşitlerinden söz eder. 18. yüzyıla gelindiğinde sebzeli pilavların, deniz ürünleriyle hazırlanan pilav çeşitlerinin saray mutfağında aranan tatlar olduğu görülmektedir.
Böbrek Kavurma Tarifi
Osmanlı ve Türk Mutfağı ve Geleneksel Türk Mutfağında Hem besleyici hem lezzetli böbrek kavurma… nefis ve lezzetli sakatat yemeği tarifini denedikten sonra asla vazgeçemeyeceğiniz bayram yemekleri ve Yöresel Mutfaklarımızdan böbrek kavurma tarifi...
Böbrek Kavurma Tarifi
Böbrek Kavurma Kullanılan Malzemeler
* 8 adet kuzu Böbrek
* 2 adet soğan
* 3 çorba kaşığı zeytinyağı
* 1 adet kırmızı biber
* 1 adet sivri biber
* Kekik,
* kimyon,
* pulbiber,
* tuz
Böbrek Kavurma Yapılış Tarifi
Kuzu Böbreklerini küçük küpler halinde doğrayın.
Daha sonra üzerini geçecek kadar su ekleyip 10 dakika bekletin.
Süzüp kurulayın. Yemeklik doğranmış soğanı zeytinyağında kavurun.
Üzerine ince kıyılmış biberleri ekleyin.
Bir-iki dakika sonra yüreği katın.
10 dakika karıştırarak kavurun.
Tuzunu katın.
Servisten hemen önce üzerine baharatları serpin.
Böbrek Kavurma Püf Noktası
Yemeğin pişerken sulanmasını önlemek için mutlaka geniş bir tavada pişirin.
Türk Aşçı Haberleri İlgili Tarif İçin Alternatif Tavsiye;
Sizler için İnternet üzerinde yapmış olduğumuz bir araştırmada takipçilerimize layık bulduğumuz “Böbrek Sote Nasıl Yapılır?” ile ilgili alternatif bir videonun sunumundan da faydalanabilirsiniz.
Türk Aşçı Haberleri Olarak;
Türk aşçı haberleri olarak sizler için hazırlamış olduğumuz bu nefis ve lezzetli yemek tariflerini denediğinizde sayfanın en altında bulunan yorumlar düşüncelerinizi yazarak bizimle paylaşırsanız seviniriz.
Hangi Sakatat Neye İyi Gelir? Sakatatların faydaları nelerdir?
Karaciğerin Faydaları Nelerdir?
Vücudun gün içerisinde ihtiyacı olan A ve B12 vitaminlerinin 2 kat fazla alınmasını saklar. Ancak uzmanlar karaciğerin hafta da bir kez tüketilmesi gerektiğini vurguluyor.Özellikle kronik hastalığı olan kişilerde bu besinlerin göstereceği etkiler tam olarak bilinmemektedir.
Böbregin Faydaları Nelerdir?
inek ve kuzu böbreklerinde yüklü miktarda selenyum ve oksidatif maddeleri bulunur. Bu maddeler kansere karşı bağışlık sistemini güçlendirir. Aynı zamanda sinir hücrelerini yenileyerek stres gibi psikolojik sorunların yaşanma riskini azaltır.
Beyın Ve Dilin Faydaları Nelerdir?
Balıkta bulunan omega-3 vitamininin 3 katı inek, kuzu ve keçi gibi hayvanların beyninde bulunur. Bu hayvanların dili de aynı zamanda B12 vitamini bakımından zengindir. Özellikle uzmanlar gelişim çağındaki çocukların ve hamilelerin bu organları tüketmesi gerektiğini belirtiyor.
İşkembe, Dalak Ve Taşlıgın Faydaları Nelerdir?
İşkembe içerdiği yüksek miktarda selenyum sayesinde troid hastalığına karşı vücudu korur. Ancak kalori oranı yüksek olduğundan ayda en fazla iki defa tüketilmesi yeterlidir. B2, B3 ve demir bakımından da zengin olan dalak ve taşlık, hem cilt hem de gözdeki hasara uğramış hücreleri yeniler ve kansızlığı giderir.
Kemik Suyunun Faydaları Nelerdir?
Lif bakımından zengin olan kemik suyu bağırsak ve mide rahatsızlıklarının önüne geçer. Aynı zamanda kemiklerimizi de güçlendirerek kanser hücrelerine karşı korur.
Paça Çorbasının Faydaları Nelerdir?
Uzmanların kemiği kırılmış hastalarına önerdiği doğal tedavi yöntemlerinden biridir. D vitamini sayesinde özellikle kış aylarında yaşanan gribal enfeksiyona karşı vücuda enerji saklar.
Böbrek Kavurma Tarifi
Böbrek Kavurma Kullanılan Malzemeler
* 8 adet kuzu Böbrek
* 2 adet soğan
* 3 çorba kaşığı zeytinyağı
* 1 adet kırmızı biber
* 1 adet sivri biber
* Kekik,
* kimyon,
* pulbiber,
* tuz
Böbrek Kavurma Yapılış Tarifi
Kuzu Böbreklerini küçük küpler halinde doğrayın.
Daha sonra üzerini geçecek kadar su ekleyip 10 dakika bekletin.
Süzüp kurulayın. Yemeklik doğranmış soğanı zeytinyağında kavurun.
Üzerine ince kıyılmış biberleri ekleyin.
Bir-iki dakika sonra yüreği katın.
10 dakika karıştırarak kavurun.
Tuzunu katın.
Servisten hemen önce üzerine baharatları serpin.
Böbrek Kavurma Püf Noktası
Yemeğin pişerken sulanmasını önlemek için mutlaka geniş bir tavada pişirin.
Türk Aşçı Haberleri İlgili Tarif İçin Alternatif Tavsiye;
Sizler için İnternet üzerinde yapmış olduğumuz bir araştırmada takipçilerimize layık bulduğumuz “Böbrek Sote Nasıl Yapılır?” ile ilgili alternatif bir videonun sunumundan da faydalanabilirsiniz.
Türk Aşçı Haberleri Olarak;
Türk aşçı haberleri olarak sizler için hazırlamış olduğumuz bu nefis ve lezzetli yemek tariflerini denediğinizde sayfanın en altında bulunan yorumlar düşüncelerinizi yazarak bizimle paylaşırsanız seviniriz.
Hangi Sakatat Neye İyi Gelir? Sakatatların faydaları nelerdir?
Karaciğerin Faydaları Nelerdir?
Vücudun gün içerisinde ihtiyacı olan A ve B12 vitaminlerinin 2 kat fazla alınmasını saklar. Ancak uzmanlar karaciğerin hafta da bir kez tüketilmesi gerektiğini vurguluyor.Özellikle kronik hastalığı olan kişilerde bu besinlerin göstereceği etkiler tam olarak bilinmemektedir.
Böbregin Faydaları Nelerdir?
inek ve kuzu böbreklerinde yüklü miktarda selenyum ve oksidatif maddeleri bulunur. Bu maddeler kansere karşı bağışlık sistemini güçlendirir. Aynı zamanda sinir hücrelerini yenileyerek stres gibi psikolojik sorunların yaşanma riskini azaltır.
Beyın Ve Dilin Faydaları Nelerdir?
Balıkta bulunan omega-3 vitamininin 3 katı inek, kuzu ve keçi gibi hayvanların beyninde bulunur. Bu hayvanların dili de aynı zamanda B12 vitamini bakımından zengindir. Özellikle uzmanlar gelişim çağındaki çocukların ve hamilelerin bu organları tüketmesi gerektiğini belirtiyor.
İşkembe, Dalak Ve Taşlıgın Faydaları Nelerdir?
İşkembe içerdiği yüksek miktarda selenyum sayesinde troid hastalığına karşı vücudu korur. Ancak kalori oranı yüksek olduğundan ayda en fazla iki defa tüketilmesi yeterlidir. B2, B3 ve demir bakımından da zengin olan dalak ve taşlık, hem cilt hem de gözdeki hasara uğramış hücreleri yeniler ve kansızlığı giderir.
Kemik Suyunun Faydaları Nelerdir?
Lif bakımından zengin olan kemik suyu bağırsak ve mide rahatsızlıklarının önüne geçer. Aynı zamanda kemiklerimizi de güçlendirerek kanser hücrelerine karşı korur.
Paça Çorbasının Faydaları Nelerdir?
Uzmanların kemiği kırılmış hastalarına önerdiği doğal tedavi yöntemlerinden biridir. D vitamini sayesinde özellikle kış aylarında yaşanan gribal enfeksiyona karşı vücuda enerji saklar.
Osmanlı ve Türk Mutfağından Dipnotlar_09
Napolyon’un isteğinden mi kaynaklandığı ya da Osmanlı ikramının bir özelliği mi olduğunu bilemediğimiz sebze ve meyve ağırlıklı ziyafet sofralarının yanı sıra Osmanlı saray mutfağının günlük sofrasındaki yemeklerin çeşit çokluğu dikkat çekicidir. Ancak bütün bu yemek çeşitlerinin çokluğundan, havyar - istakoz gibi deniz mahsullerinden söz ederken tam aksi bir kanıyla İstanbul’un İsveç Elçiliğinde görevli olan M. De M. D’Ohsson gibi “...pek az balık yerler hele midye, İstakoz, karides v.s. asla sofralarında görülmez...”
Sözlerinin yer aldığı eserler ele alanlarda vardır. Bunlardan İngiliz gezgin Fynes Moryson ise eserinde “...yemeklerin çeşidi azdır...” bunlar balık bile yemezler... yemek sanatları da yoktur sade yemeklerle yetinirler, padişah bile sadece pirinç (pilav olsa gerek) yer ve su içer...” ifadesini kullanmıştır.
Aslında padişahın içmesi; içecek olarak yalnız bulunduğundan, başka bir içeceğin olmadığından dolayı söz konusu olan bir olgu gibi görünmektedir. Ancak D’Ohsson eserinde “...müslümanlar içecekleri şeyler hususunda da yiyeceklerinde olduğu gibi titizdir... Şerbetin orta halliler için basit, zenginler için teferruatlı çeşitleri vardır... büyük şahsiyetlerin evinde yıllık muhtelif şerbetleri hazırlamakla görevli kimseler vardır....
Sarayda sırf şerbet, reçel v.s nin hazırlanması için özel bir büro vardır. Buraya “Gülhane” denir...Hazırlanan şerbet özleri kristal sürahilerde muhafaza edilir. Bir bardak suya bunlardan bir iki kaşık karıştıran müslümanlar en nefis içeceği hazırlamış olurlar... bu şerbetlere koku ve tat vermesi için şekerin yanısıra misk, amber, meyve parçaları gibi maddeler konurdu... Demekle Moryson’un aksine suyun dışında çok çeşitli içeceklerin söz konusu olduğunu ortaya koymaktadır.
Bütün müslüman şehirlerinde “şerbetçi”, “şekerci” dükkanları, limonatacılar ve reçelciler vardır. Bunlarda çok çeşitli, zengin şekerleme ve nefis meşrubat bulmak mümkündür. Osmanlı mutfağı denilince yemek sanatı, yemek kültürü, sofra zenginliği, yemek çeşitliliği akla gelmektedir.
Daha önce de değinmiş olduğumuz, çekirdeksiz limon suyu çıkarmak toz dondurma toz et ve buzdan kâselerde hoşaf servisi gibi basit örneklerini verdiğimiz sofra buluşları da bir yemek kültürü geleneğinin açık işareti sayılmaktadır.Hangi konuda olursa olsun geçmişi, bulunduğu güne ve geleneğe yansıyan bir kültür birikimi, köklü toplumların varlığına işaret eder. Yemek kültürü de, köklü geleneksel öğretileri kurallaşmış ve aktarılmakta olan kültürün elemanı olarak, toplumların sahip olduğu değerlerdendi
Osmanlı toplumunu, yemek kültüründen bile yoksun, medeniyetsiz ya da en azından medeniyet karşıtı, medeniyeti hazmedememiş bir unsur olarak gören, kimi batılı yazar ve araştırmacıların da bu konu üzerinde yeniden düşürmeleri amacıyla, bir-iki sofra kuralı, yemek çeşitliliği ve geleneksel mutfak düzeni konularında gelişigüzel bir bilgilendirme şeklinde algılanabilecek olan bu küçük araştırmamız aslında Osmanlı toplumunun sadece yemek-mutfak kültürünün bile başlıbaşına çok çeşitli sosyolojik olguları içeren yerleşik bir düzenin ifadesi olduğuna dikkat çekmek için kaleme alınmıştır
Tarihi Bir Yemek Tarifi : Eksi aş (fatih sultan Mehmet hanin sofrasından) 75 gr. pirinç 400 gr kara uzum kurusu 75 gr kızıl uzum 75 kuru incir (uzum büyüklüğünde doğra) 75 gr ekşi siyah erik kurusu (uzum büyüklüğünde doğra) 35 gr sade yağ 4 gr nane tursusu 30 dakika ıslatılan pirinç 3 perde yıkanır ve sade yağda iyice kavrulur.
Pirinçler kavrulduktan sonra, ilik suda 20 dakika bekletilen kuru meyveler suyu süzülmüş olarak ilave edilir ve biraz daha kavrulur. Üzerini basar koruk suyu verilir ve pilav gibi pişirilir.(lapa olacaktır. Pilava oranla daha az su verilecektir.) 30 dakika bekletildikten sonra üzerine taze nane tursusu doğranarak servis edilir
Çevgani Mücveri Tarifi
Osmanlı Mutfağının En Lezzetli Yemekleriden ; Çevgani Mücveri Osmanlı Saray mutfağının klasiklerindendir. Çevgani Mücveri'nin en iyi tarifini Türk Aşçı Haberleri sayfasında okuyabilirsiniz...
Osmanlı Mutfağının En Lezzetli Yemekleriden ; Çevgani Mücverİ Osmanlı Saray mutfağının klasiklerindendir. Çevgani Mücveri'nin en iyi tarifini Türk Aşçı Haberleri sayfasında okuyabilirsiniz.
Çevgani Mücveri Tarifi
Çevgani Mücveri Kullanılan Malzemeler
* 1 Kg. Yağsız Koyun Eti (İnce Kıyılmış)
* 4 Adet Yumurta
* 15 Gr. Un (2 Çorba Kş.)
* 1 Bağ Maydanoz (İnce Kıyılmış)
* 100 Gr. Tereyağı (6,5 Çorba Kş.)
* Taze Çekilmiş Karabiber
* Tuz
Çevgani Mücveri Tarifi Yapılış Tarifi
Eti bir karıştırma kabına koyup, yumurtalar ve unla birlikte çırparak karıştırın.
Maydanozu, tuzu ve biberi ekleyin.
Tavada yağı kızdırın.
Metal bir çorba kaşığını suya sokup çıkarın.
Islatılmış kaşık ile hazırladığınız sulu mücver hamurundan kaşık kaşık alıp yağa dökün.
Tavayı böylece doldurup, mücverleri her iki yanı da altın sarısı renk alıncaya kadar kızartın.
Kızaran mücverleri süzdürerek tavadan alıp, üstüne havlu kağıt serilen tabağa çıkarın.
Tavada kalan sulu mücver hamuru bitinceye kadar bu işlemi sürdürün.
Kızaran bütün mücverleri bir tabağa aktarıp, sıcak olarak servis yapın.
Evliya Çelebi'nin Diliyle 17. Yüzyıl Yiyecek Manzaraları
Evliya Çelebi, toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik yapısını yansıtan bir ayna olan bu yemek kültürünü, renkli bir dille anlatır. İstanbul ve saray mutfağındaki yemeklerle yetişmiş olan Evliya, aynı zamanda gittiği her yerde çekinmeden değişik yemekler tatmıştır. Bu, yemeğe meraklı olmasının yanı sıra, onun kendi çevresinin kalıplarını aşmış seyyah kişiliğinin de bir ölçütüdür.
Şehir tasvirlerinde o şehirdeki ünlü yemeklere özellikle yer vermiştir. Sadece bir defasında bir yemekten iğrenir, o da bir Çerkez'in ölmüş babasının cesedinde yuvalanan arıların yaptığı baldır [VII 285-6].
Domuz eti dışında birçok et çeşidini yediği görülür:
Sudan'da deve etini yediği gibi zürafa etini de dener. Ev sahibinin sunduğu zürafa kebabını "inşallah helal"dir temennisiyle yiyip çok beğenir. Kırım'da avladıkları "fil kadar" yaban mandasının kebabı [VII 2-3] ve Defterzade Mehmed Paşa'nın hizmetindeyken avlanan keklik, turaç, sülün gibi kuşlar ve ahu kebabları da yediği etler arasında sayılabilir [II 190].
Evliya Çelebi, balığı da sever, hatta birçok Osmanlı'nın yemekten çekindiği yılan balığını [Deveciyan 214] nefis bulur; defne yaprağıyla pişirildiğini ve "misk ve amber gibi rayihası" olduğunu söyler [Vlll 325]. Bursa yaylalarında avlanan alabalıkları da tereyağında pişirir [II 21].
Daha önce bilmediği her türlü meyve ve sebzeyi dener;
görünüşlerini, tatlarını ve yetiştirme şekillerini anlatır. Amerika'dan getirilip Amsterdam'da yetiştirilen ve adının hunza olduğunu söylediği meyve için verdiği bilgiler, bunun papaya (Carica papaya, geç Osmanlı döneminde inebe-i hindi olarak biliniyordu) olabileceğini düşündürüyor:
"Adam kellesi" kadar boyu, içindeki incir darısı gibi tohumu, yumuşak sarı renkli eti, tatlı lezzeti bu meyvenin tarifine uymaktadır [Davidson 575]. Sadece dışını saran lahana gibi kat kat yapraklar papa yada bulunmaz. Evliya Çelebi bu egzotik meyveyi çiğ yemekle kalmaz, kavun zerdesi misali pirinç ile zerdesini yaptırır.
Yiyenler "bu taam-ı lezız ancak cennette olur" diye hayran kalır [VI 223-4]. Evliya, gittiği her yerin lezzetli yiyecek ve yemeklerinin hakkını verir. Fakat gezdikçe Osmanlı mutfağının değerini daha da iyi anlayıp "Taam devlet-i Osman'dadır" sonucuna varır [VII 110]. İran'da pilav, birkaç çorba ve büryandan başka yemek olmadığını söyler [IV 178].
Avusturya'dayken mutfağın zayıflığından yakınır: "Cümle kefere perhiz ile çatal demir ucuyla elli dirhem taam ve elli dirhem şarab yeyüp içerler" [VII 110].
Avusturya'da en çok şaşırdığı şey ise sarayda kendilerine hiçbir ikramda bulunulmaması olmuştur: "Ne su ve ne şerbet ve ne kahve ve ne bir lokma taam" verilmemişti [VII 115]. Elçilik heyeti ancak konaklarına dönünce karınlarını doyurabilmiştir [VII 116]. Kendisi alkolİü içkiler ve kahve içmediği halde bunlar hakkında bol bol bilgi vermektedir.
İçki içenlere karşı da hoşgörülü davranır. Ona şarap içirmeye çalışan sarhoş bir Boşnak askerin yanından ancak "gaza malı olduğundan içmeyenin kafir sayılacağı" şeklinde tehdit derecesinde ısrar etmesi üzerine "Du'alar sizi gazıler" deyip ayrılır [V 255].
Mücver'in Tarihi Nedir?
Mücver, sofralarımızın vazgeçilmezlerinden biridir. İster kızartarak ister fırında dilediğiniz gibi yapabilirsiniz. Peki mücverin tarihini hiç merak ettiniz mi?
Mücver her ne kadar bir kabak ile yapılan yemek olarak bilinse de Osmanlı'da yemek pişirme tekniklerinden biri olarak görülmektedir. O zamanlarda kayıtlara ''mücmer'' olarak geçilse de günümüzde ''mücver'' olarak bilinmektedir.
Biz her zaman kabak ile yapıldığına şahit olsak ve yapsak da Osmanlı zamanında kabak kullanılarak yapılmış tarifine rastlanmamaktadır. Osmanlı mutfağında daha çok patlıcan, kadayıf, yumurta, kıyma, ciğer ve taze fasulye ile yapılanlar vardır.
Günümüzde göz şeklinde yapılan yumurta tavası olarak bilinen bu tavalar Osmanlıda zamanında ''mücver tavası'' olarak bilinmekteydi.
Eski dönemde yazıları yemek kitaplarında mücver genel olarak köfte tariflerinin olduğu kısımlarda olurdu. Yumurta ve kıymanın da kullanılmasıyla bir nevi köfte olarak da sayılmaktaydı. Kitaplarda köfteler kısmında olsa da mücverin her zaman ayrı bir bölüm olmaktaydı. Günümüzde yazılan şimdi ki kitaplarda ayrı bir bölümü bulunmamaktadır.
Mücver genel de kızartma olarak yapılmaktadır, son zamanlarda fırında hafif yağ ile pişirilmeye başlanmıştır.
Bu yöntemle daha sağlıklı bir şekilde yenmeye başlanmıştır. Sadece kabak ve bir kaç yeşil sebzeyle yapılan mücver, Osmanlı zamanlarında yapılan çeşitlerini de eklemek kültürel yemek mirasımızın gelecek kuşaklara taşınması konusunda çok önemlidir.
24 Ekim 2019 Perşembe
Has Paça 'sı Tarifi
Geleneksel mutfaklarımızda, Türk mutfağında ve Osmanlı saray mutfağında asırların unutturamadığı lezzet “Has Paçası” nasıl yapılır?...
Geleneksel mutfaklarımızda, Türk mutfağında ve Osmanlı saray mutfağında asırların unutturamadığı nefis lezzet “Has Paçası” nasıl yapılır? Has Paçasının faydaları nelerdir?
Osmanlı Saray Mutfağında çorbanın yeri ve önemi nelerdir? Osmanlı Mutfağı Tarihinde sofraların “baş tacı” hangi çorbalar yapılırdı ? Türk Aşçı Haberleri olarak sizler için hazırladık…
Has Paça 'sı Tarifi
Has Paçası Kullanılan Malzemeler
* 20 Tane Kuzu Paçası
* 2 Diş Sarımsak
* 2 Yemek Kaşığı Üzüm Sirkesi
* 3 Limonun Suyu
* 2 Yemek Kaşığı Zeytinyağı
* 1 Soğan
* 1 Yemek Kaşığı Buğday Unu
* 1 Havuç
* 1 Defne Yaprağı
* Deniz Tuzu
* 1 Yemek Kaşığı Tereyağı
* Toz Beyaz Biber
* İnce Kıyılmış Maydanoz
* Dilimlenmiş Çavdar Ekmeği
* 2 Diş Sarımsak
Has Paçası Yapılış Tarifi
Paçaları iyice temizleyip yıkayın.
Harlı ateş üzerinde her yerlerini tütsüleyin.
Üzerini 1 parmak geçecek kadar su ilave edip kaynatın.
Suyunu süzüp paçaları başka bir tencereye alın.
İnce kıyılmış sarımsak, doğradığınız havuç, soğan ve defne yaprağını ekleyerek üzerini 4 parmak geçecek kadar suda en az 1 saat kaynatın.
Paçalar kemikten ayrılıncaya kadar pişirip kaynatılan suyu daha sonra kullanılmak üzere ayırın.
Paçaların etli kısımlarını kemikten ayırın. İyice ısıttığınız zeytinyağında unu kavurun.
Orta ateşte, daha önce ayırdığınız sıcak paça suyuna yavaş yavaş unlu karışımı ilave edin.
5 dakika karıştırarak kıvamlı bir karışım elde edin.
Paça etleri, ince dövülmüş sarımsaklı sirkeyi ilave edin.
Limon suyu, tuz ve karabiberle tatlandırın. 10 dakika daha pişirin.
Çavdar ekmeğini dilimleyip kızartın.
Ekmeklerin üzerine paça suyu gezdirin.
“İsterseniz paçalıları da üzerine koyarak o şekilde de yiyebilirsiniz.”
İsteğe göre eritilmiş tereyağı, ince kıyılmış maydanoz servis yapın.
Not;
Türk Aşçı Haberleri olarak sizler için hazırlamış olduğumuz bu tarifi denediğinizde yorumlar bölümünde düşüncelerinizi bizimle paylaşırsanız çok seviniriz.
Her Derde Deva Paça “Faruk ŞÜYÜN”
Kaynak; www.dunya.com
Osmanlı saray mutfağında paça çorbası kuzu, keçi ve koyun paçasından yapılıyordu.
Saray mutfağında paçadan çeşitli yemekler de hazırlanıyordu. Bunların arasında "kelle paça", "işkembeli paça", "landü", "zerenduni", "sirkeli paça, "paça böreği", "paça çorbası", "paça dondurması", "paça yahnisi", "paça tiridi", "terbiyeli paça", "paça dolması", "paça pilakisi" yer alıyordu.
Paçanın dondurması da yapılıyordu. Bunun için kaynatılan paçanın tutkallı suyundan yararlanılıyordu.
Paça, Mısır Çarşısı'nın kapılarından birine de adını vermişti: "Paçacılar Kapısı".
Bir İstanbul yemeği
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A. Ş.’nin yayınları arasından çıkan Nilgün Tatlı imzalı “İstanbul’un 100 Yemeği”nden alıntılarla devam edelim. Tatlı, önce çorbaların İstanbul yemek kültüründeki öneminden söz ediyor:
“İstanbul yemek kültüründe çorbaların yeri her zaman ayrı olmuştur. Ülkemizde pişen 300 çeşit çorba, 15. ve 19. yüzyılları arasında tavuklu çorbalar, sebzeli çorbalar, baklagilli - tahıllı ve hamurlu çorbalar, etli - sakatatlı çorbalar, deniz ürünleri çorbası, sütlü - yoğurtlu çorbalar ve narenciye ekşili, kuru meyve ve koruk suyundan yapılmış çorbalar olarak gruplandırılabilir.
İstanbul’un önde gelen çorbaları ise
pirinçli tavuk çorbası, tavuklu nohut çorbası, sade tavuk çorbası, limon suyu - yumurtalı çorba, nar ekşili tavuk çorbası, bademli - terbiyeli tavuk çorbası, turunç ekşili ve limon ekşili tavuk çorbası, yoğurt terbiyeli tavuk çorbası, sebzeli çorba, maydanozlu çorba, kadın tuzluğu çorbası, hıyar çorbası, şalgam çorbası, havuç çorbası, taze bakla çorbası, badem çorbası, oğulotu çorbası, lahana çorbası, patates ezmeli çorba, peynirli lahana çorbası, koruklu kabak çorbası, nardenk çorbası, nane çorbası, pazı çorbası, sumak çorbası, şehriye çorbası, buğday çorbası, nohut çorbası, mercimek çorbası, pirinç çorbası, tarhana çorbası, tatar çorbası, kesme hamur çorbası, makarna çorbası (şehriye), ak çorba, ekşili loğusa çorbası, işkembe çorbası, has paça çorbası, terbiyeli ciğer çorbası, kelle paça çorbası, terbiyeli kelle çorbası, et sulu çorba, kuzu içi çorbası, köfteli çorba, koyun eti çorbası, yoğurtlu çorba, buğdaylı balık çorbası, kefal çorbası, balık çorbasıdır.
Geçmiş dönemlerde düğünlerde paça çorbası ikram edilmiştir.”
Envai çeşit
Sonra, paçayla neler yapıldığını anlatıyor:
“İstanbul mutfağında, paçadan sadece kelle paça çorbası değil işkembeli paça, paça böreği, sirkeli paça, paça yahnisi, terbiyeli paça, paça dolması, paça dondurması gibi yemekler de yapılmıştır. Paça ve dondurma birlikte düşünülemese de bu türü ile paça İstanbul mutfağına özgü bir yemek olarak mutfaklarda yerini almıştır. Paça, içerisine yumurta akı konup kaynatılır, daha sonra jöle kıvamını alınca bıçakla baklava şeklinde kesilip kar dolu sinilerin üzerine oturtulur, üzerine arzuya göre tarçın ve limon suyu konup ikram edilir ve sıcak havalarda tüketilirdi. ‘Beykoz Paça Dondurması’ İstanbul’un en meşhur paça dondurması olmuştur.”
Sultanların sofrasından eksik olmadığını söylüyor:
“Fatih Sultan Mehmet’in de sofrasında bolca tüketilen kelle paça Sultanların sofrasından eksik olmamıştır. II. Mahmut döneminde çok rağbet gören ve o dönemlerde çorbacıların baş tacı olan kelle paça günümüzde de itibarını korumaktadır.
Sakatatlar sınıfında yer alan paça özellikle gelişme çağındaki çocuklar için son derece faydalıdır. Özellikle kemik gelişiminde, vücudun kan yapmasına yardımcı olur, mineral, fosfor, B2, demir, kalsiyum, protein vb. içerdiği için uzmanlar tarafından tavsiye edilmektedir.”
Turşusu da var
Paça, hayvancılıkla uğraşılan her yerde önemli bir besin kaynağı olmuş. Tabii saklamak da önemli böyle bir lezzeti. Örneğin, Çorum’un İskilip İlçesi’nde kelle paça, bol sarımsak ve sirkeyle pişirilip küplere doldurularak halen kış turşusu olarak kullanılıyor. Bu da binlerce yıllık bir gelenek…
Paça üzerine kalem oynatanlardan birisi de yemek kültürü yazarlarından Engin Akın, şöyle diyor:
“(…) Kelle ve paça çeşitleri, bunlar üzerine ihtisaslaşmış kişiler tarafından pişiriliyordu sarayda. Hatta ihtisas sahası daha da daraltılmıştı. Kelle ayrı paça ayrı aşçılar tarafından ele alınırdı. Saray mutfağında koyun başı, yani "şercin" tabir edilen kelleleri pişirmek için "şercini" adında; "darçin" tabir edilen paça içinse "darçini" adındaki uzman kişiler bulunurdu.
Bu lezzetlerin bugüne kadar gelebilmelerinin nedeni, üzerlerinde böylesine hassaslaşmış olmamız.”
Paçaya yorum getirenlerden Mehmet Yaşin, “Ben paçaların kralı olan ‘Beykoz Paçası’nı çok severim. Annemin yaptığı terbiyeli paça tiridine ekmek doğramaya da bayılırdım. Ama annemin vefatından sonra, onunki kadar lezzetli tiride rastlamadım.
Ayrıca, paça etiyle hazırlanan paça böreğine de asla hayır diyemem. Nohutlu paça yahnisi, paça dolması, donma paça, paça pilakisi, yoğurtlu paça, tatma şansını yakaladığım ve sevdiğim yemekler arasında yer alır. Son zamanlarda terbiyeli paça çorbasından başka çeşide rastlayamamak beni çok üzüyor.” diyor.
Geleneksel mutfaklarımızda, Türk mutfağında ve Osmanlı saray mutfağında asırların unutturamadığı nefis lezzet “Has Paçası” nasıl yapılır? Has Paçasının faydaları nelerdir?
Osmanlı Saray Mutfağında çorbanın yeri ve önemi nelerdir? Osmanlı Mutfağı Tarihinde sofraların “baş tacı” hangi çorbalar yapılırdı ? Türk Aşçı Haberleri olarak sizler için hazırladık…
Has Paça 'sı Tarifi
Has Paçası Kullanılan Malzemeler
* 20 Tane Kuzu Paçası
* 2 Diş Sarımsak
* 2 Yemek Kaşığı Üzüm Sirkesi
* 3 Limonun Suyu
* 2 Yemek Kaşığı Zeytinyağı
* 1 Soğan
* 1 Yemek Kaşığı Buğday Unu
* 1 Havuç
* 1 Defne Yaprağı
* Deniz Tuzu
* 1 Yemek Kaşığı Tereyağı
* Toz Beyaz Biber
* İnce Kıyılmış Maydanoz
* Dilimlenmiş Çavdar Ekmeği
* 2 Diş Sarımsak
Has Paçası Yapılış Tarifi
Paçaları iyice temizleyip yıkayın.
Harlı ateş üzerinde her yerlerini tütsüleyin.
Üzerini 1 parmak geçecek kadar su ilave edip kaynatın.
Suyunu süzüp paçaları başka bir tencereye alın.
İnce kıyılmış sarımsak, doğradığınız havuç, soğan ve defne yaprağını ekleyerek üzerini 4 parmak geçecek kadar suda en az 1 saat kaynatın.
Paçalar kemikten ayrılıncaya kadar pişirip kaynatılan suyu daha sonra kullanılmak üzere ayırın.
Paçaların etli kısımlarını kemikten ayırın. İyice ısıttığınız zeytinyağında unu kavurun.
Orta ateşte, daha önce ayırdığınız sıcak paça suyuna yavaş yavaş unlu karışımı ilave edin.
5 dakika karıştırarak kıvamlı bir karışım elde edin.
Paça etleri, ince dövülmüş sarımsaklı sirkeyi ilave edin.
Limon suyu, tuz ve karabiberle tatlandırın. 10 dakika daha pişirin.
Çavdar ekmeğini dilimleyip kızartın.
Ekmeklerin üzerine paça suyu gezdirin.
“İsterseniz paçalıları da üzerine koyarak o şekilde de yiyebilirsiniz.”
İsteğe göre eritilmiş tereyağı, ince kıyılmış maydanoz servis yapın.
Not;
Türk Aşçı Haberleri olarak sizler için hazırlamış olduğumuz bu tarifi denediğinizde yorumlar bölümünde düşüncelerinizi bizimle paylaşırsanız çok seviniriz.
Her Derde Deva Paça “Faruk ŞÜYÜN”
Kaynak; www.dunya.com
Osmanlı saray mutfağında paça çorbası kuzu, keçi ve koyun paçasından yapılıyordu.
Saray mutfağında paçadan çeşitli yemekler de hazırlanıyordu. Bunların arasında "kelle paça", "işkembeli paça", "landü", "zerenduni", "sirkeli paça, "paça böreği", "paça çorbası", "paça dondurması", "paça yahnisi", "paça tiridi", "terbiyeli paça", "paça dolması", "paça pilakisi" yer alıyordu.
Paçanın dondurması da yapılıyordu. Bunun için kaynatılan paçanın tutkallı suyundan yararlanılıyordu.
Paça, Mısır Çarşısı'nın kapılarından birine de adını vermişti: "Paçacılar Kapısı".
Bir İstanbul yemeği
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A. Ş.’nin yayınları arasından çıkan Nilgün Tatlı imzalı “İstanbul’un 100 Yemeği”nden alıntılarla devam edelim. Tatlı, önce çorbaların İstanbul yemek kültüründeki öneminden söz ediyor:
“İstanbul yemek kültüründe çorbaların yeri her zaman ayrı olmuştur. Ülkemizde pişen 300 çeşit çorba, 15. ve 19. yüzyılları arasında tavuklu çorbalar, sebzeli çorbalar, baklagilli - tahıllı ve hamurlu çorbalar, etli - sakatatlı çorbalar, deniz ürünleri çorbası, sütlü - yoğurtlu çorbalar ve narenciye ekşili, kuru meyve ve koruk suyundan yapılmış çorbalar olarak gruplandırılabilir.
İstanbul’un önde gelen çorbaları ise
pirinçli tavuk çorbası, tavuklu nohut çorbası, sade tavuk çorbası, limon suyu - yumurtalı çorba, nar ekşili tavuk çorbası, bademli - terbiyeli tavuk çorbası, turunç ekşili ve limon ekşili tavuk çorbası, yoğurt terbiyeli tavuk çorbası, sebzeli çorba, maydanozlu çorba, kadın tuzluğu çorbası, hıyar çorbası, şalgam çorbası, havuç çorbası, taze bakla çorbası, badem çorbası, oğulotu çorbası, lahana çorbası, patates ezmeli çorba, peynirli lahana çorbası, koruklu kabak çorbası, nardenk çorbası, nane çorbası, pazı çorbası, sumak çorbası, şehriye çorbası, buğday çorbası, nohut çorbası, mercimek çorbası, pirinç çorbası, tarhana çorbası, tatar çorbası, kesme hamur çorbası, makarna çorbası (şehriye), ak çorba, ekşili loğusa çorbası, işkembe çorbası, has paça çorbası, terbiyeli ciğer çorbası, kelle paça çorbası, terbiyeli kelle çorbası, et sulu çorba, kuzu içi çorbası, köfteli çorba, koyun eti çorbası, yoğurtlu çorba, buğdaylı balık çorbası, kefal çorbası, balık çorbasıdır.
Geçmiş dönemlerde düğünlerde paça çorbası ikram edilmiştir.”
Envai çeşit
Sonra, paçayla neler yapıldığını anlatıyor:
“İstanbul mutfağında, paçadan sadece kelle paça çorbası değil işkembeli paça, paça böreği, sirkeli paça, paça yahnisi, terbiyeli paça, paça dolması, paça dondurması gibi yemekler de yapılmıştır. Paça ve dondurma birlikte düşünülemese de bu türü ile paça İstanbul mutfağına özgü bir yemek olarak mutfaklarda yerini almıştır. Paça, içerisine yumurta akı konup kaynatılır, daha sonra jöle kıvamını alınca bıçakla baklava şeklinde kesilip kar dolu sinilerin üzerine oturtulur, üzerine arzuya göre tarçın ve limon suyu konup ikram edilir ve sıcak havalarda tüketilirdi. ‘Beykoz Paça Dondurması’ İstanbul’un en meşhur paça dondurması olmuştur.”
Sultanların sofrasından eksik olmadığını söylüyor:
“Fatih Sultan Mehmet’in de sofrasında bolca tüketilen kelle paça Sultanların sofrasından eksik olmamıştır. II. Mahmut döneminde çok rağbet gören ve o dönemlerde çorbacıların baş tacı olan kelle paça günümüzde de itibarını korumaktadır.
Sakatatlar sınıfında yer alan paça özellikle gelişme çağındaki çocuklar için son derece faydalıdır. Özellikle kemik gelişiminde, vücudun kan yapmasına yardımcı olur, mineral, fosfor, B2, demir, kalsiyum, protein vb. içerdiği için uzmanlar tarafından tavsiye edilmektedir.”
Turşusu da var
Paça, hayvancılıkla uğraşılan her yerde önemli bir besin kaynağı olmuş. Tabii saklamak da önemli böyle bir lezzeti. Örneğin, Çorum’un İskilip İlçesi’nde kelle paça, bol sarımsak ve sirkeyle pişirilip küplere doldurularak halen kış turşusu olarak kullanılıyor. Bu da binlerce yıllık bir gelenek…
Paça üzerine kalem oynatanlardan birisi de yemek kültürü yazarlarından Engin Akın, şöyle diyor:
“(…) Kelle ve paça çeşitleri, bunlar üzerine ihtisaslaşmış kişiler tarafından pişiriliyordu sarayda. Hatta ihtisas sahası daha da daraltılmıştı. Kelle ayrı paça ayrı aşçılar tarafından ele alınırdı. Saray mutfağında koyun başı, yani "şercin" tabir edilen kelleleri pişirmek için "şercini" adında; "darçin" tabir edilen paça içinse "darçini" adındaki uzman kişiler bulunurdu.
Bu lezzetlerin bugüne kadar gelebilmelerinin nedeni, üzerlerinde böylesine hassaslaşmış olmamız.”
Paçaya yorum getirenlerden Mehmet Yaşin, “Ben paçaların kralı olan ‘Beykoz Paçası’nı çok severim. Annemin yaptığı terbiyeli paça tiridine ekmek doğramaya da bayılırdım. Ama annemin vefatından sonra, onunki kadar lezzetli tiride rastlamadım.
Ayrıca, paça etiyle hazırlanan paça böreğine de asla hayır diyemem. Nohutlu paça yahnisi, paça dolması, donma paça, paça pilakisi, yoğurtlu paça, tatma şansını yakaladığım ve sevdiğim yemekler arasında yer alır. Son zamanlarda terbiyeli paça çorbasından başka çeşide rastlayamamak beni çok üzüyor.” diyor.
Taflan (Kiraz) Tuzlusu Tarifi
Taflanın faydaları 'Gençliğin anahtarı' olarak anılan taflan, görünümüyle kirazı andıran Doğu Doğu Karadeniz'in kıymetli kara yemişi. Doğal insülin yerini tutan taflan, içerdiği yüksek...
Taflan (Kiraz) Tuzlusu Tarifi
Kullanılacak Malzemeler
* 1 Kg Kiraz
* 1 Su Bardağı Kaya Tuzu
* Su
Taflan (Kiraz) Tuzlusu Yapılış Aşamaları
Kirazlar yıkanır, sapları koparılır.
Cam kavanoza yerleştirilir.
Üstüne tuz ve alabildiğince su konur.
Serin ve kuru bir yerde saklanır.
Taflan (Kiraz) Tuzlusu Not:
Ölçü istenilen oranda artırılabilir. "Geleneksel Türk Mutfağı, Yöresel Yemekler, Yöresel Mutfaklar, Osmanlı Saray Mutfağı, Osmanlı Yemek Kültürü, İştah Açıcılar"
Türk Aşçı Haberlerinden İlgili Tarif İçin Alternatif Tavsiye;
Sizler yapmış olduğumuz bir araştırmada nefis yemek tarifini ve uygulamasını uygun bulduğumuz “Taflan (Kiraz) Tuzlusu Tarifi” ile ilgili alternatif bir videonun sunumundan da faydalanabilirsiniz.
Türk Aşçı Haberleri Olarak;
Türk aşçı haberleri olarak sizler için hazırlamış olduğumuz bu nefis ve lezzetli yemek tarifini denediğinizde sayfanın en altında bulunan yorumlar düşüncelerinizi yazarak bizimle paylaşırsanız seviniriz.
Taflanın faydaları
'Gençliğin anahtarı' olarak anılan taflan, görünümüyle kirazı andıran Doğu Karadeniz'in kıymetli kara yemişi.
Doğal insülin yerini tutan taflan, içerdiği yüksek orandaki antioksidansayesinde gençliğin anahtarı olarak anılır.
Zengin antioksidan içeriği cilt bozukluklarını engellediği gibi alzheimer rahatsızlığını da engeller.
Üreme hormonları yetersizliği, kansızlık, sindirim sistemi bozukluklarına, prostat kanserine fayda sağlar.
İdrar söktürücü özelliği de bulunan kara yemiş, bronşit ve öksürük gibi rahatsızlıklar içinde organik bir tedavi şeklidir.
Doğal bir sinir yatıştırıcısı da olan taflanın saymakla bitmeyen faydalarının yanı sıra birde tehlikesi var.
Bilinen bir yan etkisinin bulunmasa da fazla tüketmek yada yanlış tüketmek sağlık açısından tehlike arz edebilir.
Özellikle taflanın yapraklarının taze tüketilmesi yiyen kişiyi zehirleyebilir.
Taflan (Kiraz) Tuzlusu Tarifi
Kullanılacak Malzemeler
* 1 Kg Kiraz
* 1 Su Bardağı Kaya Tuzu
* Su
Taflan (Kiraz) Tuzlusu Yapılış Aşamaları
Kirazlar yıkanır, sapları koparılır.
Cam kavanoza yerleştirilir.
Üstüne tuz ve alabildiğince su konur.
Serin ve kuru bir yerde saklanır.
Taflan (Kiraz) Tuzlusu Not:
Ölçü istenilen oranda artırılabilir. "Geleneksel Türk Mutfağı, Yöresel Yemekler, Yöresel Mutfaklar, Osmanlı Saray Mutfağı, Osmanlı Yemek Kültürü, İştah Açıcılar"
Türk Aşçı Haberlerinden İlgili Tarif İçin Alternatif Tavsiye;
Sizler yapmış olduğumuz bir araştırmada nefis yemek tarifini ve uygulamasını uygun bulduğumuz “Taflan (Kiraz) Tuzlusu Tarifi” ile ilgili alternatif bir videonun sunumundan da faydalanabilirsiniz.
Türk Aşçı Haberleri Olarak;
Türk aşçı haberleri olarak sizler için hazırlamış olduğumuz bu nefis ve lezzetli yemek tarifini denediğinizde sayfanın en altında bulunan yorumlar düşüncelerinizi yazarak bizimle paylaşırsanız seviniriz.
Taflanın faydaları
'Gençliğin anahtarı' olarak anılan taflan, görünümüyle kirazı andıran Doğu Karadeniz'in kıymetli kara yemişi.
Doğal insülin yerini tutan taflan, içerdiği yüksek orandaki antioksidansayesinde gençliğin anahtarı olarak anılır.
Zengin antioksidan içeriği cilt bozukluklarını engellediği gibi alzheimer rahatsızlığını da engeller.
Üreme hormonları yetersizliği, kansızlık, sindirim sistemi bozukluklarına, prostat kanserine fayda sağlar.
İdrar söktürücü özelliği de bulunan kara yemiş, bronşit ve öksürük gibi rahatsızlıklar içinde organik bir tedavi şeklidir.
Doğal bir sinir yatıştırıcısı da olan taflanın saymakla bitmeyen faydalarının yanı sıra birde tehlikesi var.
Bilinen bir yan etkisinin bulunmasa da fazla tüketmek yada yanlış tüketmek sağlık açısından tehlike arz edebilir.
Özellikle taflanın yapraklarının taze tüketilmesi yiyen kişiyi zehirleyebilir.
Kızılcahamam Testi Kapama
Geleneksel Türk mutfağı, Modern Türk mutfağı ve Akdeniz mutfağından nefis yemekleri ile bilinen Örnek Türk Şefi, “Yılmaz Seçim”in kaleminden özel bir..
Geleneksel Türk mutfağı, Modern Türk mutfağı ve Akdeniz mutfağından nefis yemekleri ile bilinen Örnek Türk Şefi, “Yılmaz Seçim” in kaleminden özel bir tarif olan “Kızılcahamam Testi Kapama Tarifini” Türk Aşçı Haberleri olarak sizler için derledik.
Osmanlı saray mutfağında ve yöresel mutfaklarımızda da çalışmaları ile bilinen ünlü Şef Yılmaz Seçim’e mutfağımıza vermiş olduğu destek ve ilgili araştırmaları için teşekkür eder, profesyonel kariyerinde ve hayatında başarılar dileriz..
Şeflerin Özel Tariflerinden;
Kızılcahamam Testi Kapama Tarifi "Şef Yılmaz Seçim”
Kızılcahamam Testi Kapama Kullanılacak Malzemeler
* 1 Orta Boy Testi
* 700 Gram Kuzu Eti
* 1 Tutam Tane Karabiber
* 1 Çay Kaşığı Pul Biber
* 7-8 Adet Arpacık Soğan
* 6-7 Diş Sarımsak
* 3 Su Bardağı Pirinç
* Tuz
Kızılcahamam Testi Kapama Yapılış Tarifi
Etleri iri kuşbaşı halinde doğrayın.
Terbiyesi yapılarak sarımsak ve arpacık soğanla beraber testiye doldurun.
Testiyi ters çevirerek bakır bir kaba yerleştirin.
Etrafına et parçaları koyun.
Bu şekilde etin pişip pişmediği anlaşılır.
Testinin etrafına suyu ilave edin ve pişmeye bırakın.
Sonrasında pilavı, artan etin suyu ile pişirin...
Türk Aşçı Haberleri Not;
Türk aşçı haberleri olarak sizler için hazırlamış olduğumuz bu nefis ve lezzetli yemek tariflerini denediğinizde yorumlar bölümünde sizlere daha iyi hizmet edebilmek amacı ile düşüncelerinizi bizimle paylaşırsanız seviniriz.
Geleneksel Türk mutfağı, Modern Türk mutfağı ve Akdeniz mutfağından nefis yemekleri ile bilinen Örnek Türk Şefi, “Yılmaz Seçim” in kaleminden özel bir tarif olan “Kızılcahamam Testi Kapama Tarifini” Türk Aşçı Haberleri olarak sizler için derledik.
Osmanlı saray mutfağında ve yöresel mutfaklarımızda da çalışmaları ile bilinen ünlü Şef Yılmaz Seçim’e mutfağımıza vermiş olduğu destek ve ilgili araştırmaları için teşekkür eder, profesyonel kariyerinde ve hayatında başarılar dileriz..
Şeflerin Özel Tariflerinden;
Kızılcahamam Testi Kapama Tarifi "Şef Yılmaz Seçim”
Kızılcahamam Testi Kapama Kullanılacak Malzemeler
* 1 Orta Boy Testi
* 700 Gram Kuzu Eti
* 1 Tutam Tane Karabiber
* 1 Çay Kaşığı Pul Biber
* 7-8 Adet Arpacık Soğan
* 6-7 Diş Sarımsak
* 3 Su Bardağı Pirinç
* Tuz
Kızılcahamam Testi Kapama Yapılış Tarifi
Etleri iri kuşbaşı halinde doğrayın.
Terbiyesi yapılarak sarımsak ve arpacık soğanla beraber testiye doldurun.
Testiyi ters çevirerek bakır bir kaba yerleştirin.
Etrafına et parçaları koyun.
Bu şekilde etin pişip pişmediği anlaşılır.
Testinin etrafına suyu ilave edin ve pişmeye bırakın.
Sonrasında pilavı, artan etin suyu ile pişirin...
Türk Aşçı Haberleri Not;
Türk aşçı haberleri olarak sizler için hazırlamış olduğumuz bu nefis ve lezzetli yemek tariflerini denediğinizde yorumlar bölümünde sizlere daha iyi hizmet edebilmek amacı ile düşüncelerinizi bizimle paylaşırsanız seviniriz.
Geleneksel Türk Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağı Ve Yöresel Mutfak lardan En İyi 7 Nefis Kebab Tarifi…
Yöresel Mutfaklardan Tepsi kebabı, Osmanlı Yemek Kültüründen Oruk Kebabı, Osmanlı ve Türk Mutfağından...
Geleneksel Türk Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağı Ve Yöresel Mutfaklardan En İyi 7 Nefis Kebab Tarifleri…
Geleneksel Türk Mutfağından Terbiyeli Dana Şiş Kebab, Osmanlı Saray Mutfağından Kayısılı Kuzu Kebabı, Yöresel Mutfaklardan Tepsi kebabı, Osmanlı Yemek Kültüründen Oruk Kebabı, Osmanlı ve Türk Mutfağından Patlıcan Kebabı, Yoğurtlu Şiş Kebap, Yöresel kebaplardan Kağıt Kebabı... Türk Aşçı Haberleri olarak işte sizler için hazırladığımız kebab tarifleri...
Kağıt Kebabı ;
Hazırlanan kebabın yanmaz kağıdın içine konulmak suretiyle bir miktar daha pişirilmesiyle yapılır. Kağıt kebabın lezzetli olması için yağsız kuzu etinin ince dilimler halinde kesilmesi ve uzun süre hafif ateşte pişirilmesi gerekir. Kağıt kebabın kalitesini pişirilme süresi belirler. Kağıt ne kadar yanmaz olursa olsun fırında fazla kalmamalıdır. Kağıt bir süre sonra kokusunu yemeğe vermeye başlar.
Kâğıt Kebabı Osmanlı saray mutfağında, Osmanlı ve Türk Mutfağı, Geleneksel Türk Mutfağı, Yöresel Yemekler, Yöresel Mutfaklar da tercih edilen kebap tarifleri içerisindedir.
Geleneksel Türk Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağı Ve Yöresel Mutfaklardan En İyi 7 Nefis Kebab Tarifi… Kağıt Kebabı Tarifi -01-
Kağıt Kebabı Tarifi Kullanilan Malzemeler
* 600 g kuşbaşı dana eti (kuzu eti de kullanabilirsiniz)
* 2 adet orta boy havuç
* 2 adet orta boy patates
* 2 adet domates
* 1 yemek kaşığı domates salçası
* Yarım çay bardağın kadar sıvı yağ
* Bir kase arpacık soğan (20 tane kadar)
* 1 çay kaşığı karabiber
* 1 tatlı kaşığı kekik
* Tuz
Kağıt Kebabı Yapılış Tarifi
Sıvı yağı tencerede kızdırın, soyup temizlemiş olduğunuz soğanları ve kuşbaşı doğranmış etleri tencereye alın.
Tencerenin kapağını kapatabilirsiniz.
Etler suyunu saldıktan sonra salçayı ve 1 su bardağı sıcak suyu ilave edin.
Güzelce karıştırdıktan sonra tencerenin kapağını kapatarak pişirmeye devam edin. Etler yumuşayana kadar yaklaşık 8-9 dk yemeğiniz pişsin.
Bu arada patatesleri ve kabuğu soyulmuş domatesleri küp küp doğrayın, havuçları da minik küpler halinde doğrayın.
Yumuşamış etlere patates, domates ve havuç eklenerek karıştırılır.
Sebzeler yumuşayana tencerenin kapağı kapalı bir şekilde pişirmeye devam edin.
Karabiber, kekik ve tuzu ekleyip 3-4 dk daha kaynatın. Yemeği ocaktan alın.
Yaklaşık 30cm x 30cm boyutundaki yağlı kağıtlara birer kişilik porsiyonlar koyarak, fotoğraftaki gibi katlayın.
Önce uzun kenarları üst üste getirin ardından kenarları katlayın. kat yerleri alta gelecek şekilde tepsiye yerleştirin. 190 derecede ısıttığınız fırında 20-25dk kadar tutun.
Kağıt kebabı püf noktaları
Sebzelerle etin pişme süresi farklı olduğu için ilk olarak etleri sotelemelisiniz. İkisini aynı anda koyduğunuz zaman sebzeler erken et ise geç pişecektir.
Arpacık soğan yerine büyük soğanı yemeklik doğrayıpta ekleyebilirsiniz.
Kağıt Kebabı Tarifi -02-
Kağıt Kebabı Tarifi Kullanilan Malzemeler
* Yarım kg kuşbaşı koyun eti (veya dana eti)
* Bir adet küp küp doğranıp kızartılmış havuç (mahallî deyişle keşşir)
* İki orta boy soğan
* Bir yemek kaşığı salça
* Bir kâse haşlanmış bezelye
* Bir kâse küp küp doğranmış ve kızartılmış patates (mahallî deyişle patata, keme)
* İki - üç yemek kaşığı sıvıyağ
* Yağlı kâğıt
* Tuz,
* karabiber,
* kekik
Kağıt Kebabı Yapılış Tarifi (Hatay, Antakya)
Etler küçük küçük doğranır, yıkanır ve ateşe konulur. Gerekirse su ilave ederek yumuşayıncaya kadar pişirilir. Sıvıyağ ve yemeklik doğranan soğanlar eklenir. Soğanların rengi dönünce salça konulup bir - iki çevrilir. Bezelye, patates ve havuçlar ilave edilir. Tuz, karabiber ve kekik konulur. Beş - on dakika kadar kısık ateşte pişirilir ve altı kapatılır.
Kağıt kebabı nasıl katlanır?
Yağlı kağıt, her biri yirmi beş - otuz santimlik kare olacak şekilde hazırlanır. Yağlı kâğıtların orta kısmına bu karışımdan konularak kapatılır. Birleşme yeri alta gelecek şekilde yağlanmış fırın tepsisine konulur.
Kağıt kebabı nasıl pişirilir? Kağıt kebabı kaç dakikada pişer?
Kâğıt Kebabı önceden ısıtılmış 200 derecedeki fırında on beş - yirmi dakika kadar pişirilir.
Kağıt Kebabı Yapılışı ile Alakalı Diğer Hususlar ve Püf Noktaları:
Kağıt kebabı kıymalı ve kağıt kebabı tavuklu yapım şekilleri de vardır. Tavuklu kağıt kebabı da güzel bir tercih olabilir.
Kağıt kebabı hangi yöreye ait? Kağıt kebabı nerenin?
Her ne kadar kağıt kebabı Antakya, Hatay tarifi olarak meşhur olmuşsa da Malatya ve Elazığ kağıt kebabı da mahalli olarak yapılmaktadır.
Kağıt Kebabı Sunumu:
Kağıt kebabı menüsü hazırlarken “Kağıt kebabı yanına ne gider?” diye düşünülür. Pirinç veya bulgur pilavı, salata veya ayran kebabın yanına yakışacaktır.
Geleneksel Türk Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağı Ve Yöresel Mutfaklardan En İyi 7 Nefis Kebab Tarifi… Yoğurtlu Şiş Kebap Tarifi
Yoğurtlu Şiş Kebap Kullanılan Malzemeler
* 750 Gram Kuzu Eti
* 200 Gram Yoğurt
* 1 Adet Soğan
* 2 Diş Sarımsak
* 6-7 Sap Maydanoz
* 1 Su Bardağı Domates Sosu
* 3 Adet Tırnak Pide
* 1 Tatlı Kaşığı Sumak
* 2-3 Yemek Kaşığı Et Suyu
* Pul Biber
* Tuz
Yoğurtlu Şiş Kebap Yapılış Tarifi
Kuşbaşı doğranmış Etleri sumak, pul biber, rende soğan sarımsak, tuz ile terbiye edip şişlere geçirin.
Izgarada ortanın biraz üzerinde pişirin.
Pideleri ızgara ateşinde kıtırlaştırın.
Domates sosunu ısıtın.
Pideleri servis tabağına koyun ve et suyu ile ıslatın.
Üzerine şişleri koyun.
En üste domates sos, kıyılmış maydanoz ve yoğurt gezdirip servis edin.
Evliya Çelebinin Ve Yabancı Seyyahların Kayıtlarında Osmanlıda Saray Mutfağında “Kebab”
Hakkında Bazı Dipnotlar;
Evliya Çelebinin Domuz eti dışında birçok et çeşidini yediği görülür:
Sudan'da deve etini yediği gibi zürafa etini de dener. Ev sahibinin sunduğu zürafa kebabını "inşallah helal"dir temennisiyle yiyip çok beğenir.
Kırım'da avladıkları "fil kadar" yaban mandasının kebabı [VII 2-3] ve Defterzade Mehmed Paşa'nın hizmetindeyken avlanan keklik, turaç, sülün gibi kuşlar ve ahu kebabları da yediği etler arasında sayılabilir [II 190].
İstanbul'un bozahanelerinde sunulan sakatat çeşitleri [I 247], Rum balık aşçılarının pişirdikleri deniz ürünleri ve perhiz sırasında pişirdikleri çeşitli etsiz sebze yemekleri, Şam'ın kahvehanelerinde satılan çay, salep, süt, palude gibi içecekleri Muhteşem bir mutfak teşkilatıyla seyahat eden ve büyük bir gurme olan Defterdarzade Mehmed Paşa'nın aşçılarıyla ilgili anlatılanlar, saray çevresi mutfağının üstün niteliğini yansıtıyor.
Eldiven takmak mecburiyetinde olan bu aşçıların her biri ayrı bir konuda uzmandır: hamurcu, kebapçı, köfte kebapçı, yahnici, tatlıcı, çorbacı, dolmacı ve kıymacı. Yeni ve lezzetli bir yemek icad eden aşçılar da ödüllendiriliyor, giysisi, eli veya tırnağı kirli bulunanlar iki yüz kızılcık değneği yiyordu.
Dolmacı ve kıymacı ve köfte kebabcıların kullandıkları etlere sinek konmaması için sık balık ağından özel çadırlarda saklanıyordu. Evliya, Defterdarzade Mehmed Paşa'nın mutfağında pişen nefis yemekler için "bir vüzera sofrasında görmedim" diyor [II 190-191].
KÖFTE TARİFLERİDefterdarzade Mehmed Paşa'nın sofrasında, Osmanlı mutfağının temel yemeklerinden olan dolma ve baklava gibi hamurişleri yer alırken, Bitlis Hanı'nın Melek Ahmed Paşa'ya verdiği ziyafette bu yemeklerin olmaması ve sunulan pilavların çokluğu, İran mutfağının etkisini gösteriyor. Onaltı çeşit pilav, birçok çorba ve kebablardan sonra, birçok sıcak içecek ve en son çeşitli reçel ve murabbalar sunulmuştu [IV 76].
Kazanılan savaşlardan sonra askerlere ziyafet vermek gelenekti. Evliya Çelebi, İstanbul fethinden sonra verilen ziyafet sırasında, Fatih Sultan Mehmed'in çaşnigirbaşı gibi kemerine peştemal takarak askerlerine üç gün üç gece hizmet ettiğini anlatıyor [I 44].
Lehistan'a karşı yapılan savaştan sonra Melek Ahmed Paşa, Tatar askerleri memleketlerine dönmeden önce onlara koyun kebabı, pilav, zerde, çorba, yahni ve ekmekten oluşan bir yağma ziyafeti vermiş [V 87]. Altı bin sahan içinde çayıra konulan yemeklere hücum eden askerler, tıkabasa karınlarını doyurduktan sonra kalpaklarına da yemek doldurup götürmüşler.
Evliya Çelebi ve arkadaşları kışın Kırım'da yolculuk yaparken, Azak'tan aldıkları söğüş koyun eti ve ekmek soğuktan donunca yaban donbayı avlamışlar. Fakat Kalmuklar'dan korktuklarından ateş yakıp donbayı pişirdikten sonra geceye kadar beklemek zorunda kalmışlar [VII 2 -3].
Bursa yaylalarında daha şanslıydılar. Sobran' da ağla avladıkları alabalıkları tereyağında pişirmekten başka, yörüklerin hediye ettikleri koyunları kebab yaptılar; Bakacak'ta keklik, balık ve kuzu kebabı yediler [II 20-21].
Geleneksel Türk Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağı Ve Yöresel Mutfaklardan En İyi 7 Nefis Kebab Tarifi… Patlıcan Kebabı tarifi
Patlıcan Kebabı kullanılan Malzemeler
* 1 kilo patlıcan (kemer patlıcanı).
Patlıcan Kebabı Köftesi İçin
* Yarım Kilo Kuzu-Dana Karışık Kıyma,
* Yarım Demet Maydanoz,
* 4-5 Diş Sarımsak,
* 1 Adet Büyük Soğan,
* 2 Yemek Kaşığı Zeytinyağı,
* Karabiber,
* Tuz.
Patlıcan Kebabı Garnitürü İçin
* Domates,
* Sivri Biber.
Patlıcan Kebabı Hazırlanış Tarifi
Patlıcanları 3 parmak genişliğinde doğrayalım.
Fırın tepsisine bir kaç damla zeytin yağı damlatalım ve tepsiyi yağlayalım.
Patlıcanların şeklini bozmadan (patlıcanlar bölünmemiş gibi) tepsiye dizelim.
Önceden ısıtılmış 230° fırında 40 dakika pişirelim.(patlıcanların inceliğine ve fırının pişirme hızına göre pişirme süresi değişiklik gösterebilir)
Robota sarımsağı, maydanozu, soğanı koyalım ve robottan geçirelim.
Herhangi bir kabın içine robottan geçirdiğimiz malzemeleri, kıymayı, zeytin yağını, karabiberi, tuzu koyalım ve güzelce yoğuralım.
Harçtan küçük parçalar koparalım ve elimizle yuvarlak şekil verelim.
Patlıcan dilimlerinin arasına köfteleri yerleştirip, patlıcanları birbirine yaslayalım.
Kalan boşluklara domates, sivri biber yerleştirelim.
Köfteli Patlıcan Kebabımızı tekrar 220° fırına koyalım ve köfteler pişene kadar bekleyip, servise sunalım. Afiyet olsun.
"Kebap" kelimesinden yola çıkarak tanımlamalara ve tarihsel dönemlerde aldığı anlama bakıldığında kebap ateşin bulunduğu andan bu yana var denebilir.
Kebap, Türk Dil Kurumu sözlüğü ne göre doğrudan doğruya ateşte veya kap içinde susuz olarak pişirilmiş et anlamına geliyor. (Oysa bugün hepimizin anladığı kebap tanımın içinde ise domates ve biber de yer alıyor) Ateşin bulunduğu ve et pişirilmek için kullanıldığı dönemlerde yani ilk kebap pişirildiği dönemlerde insanların etin pişmesini ateşin etrafında beklemesinin sofra kültürünün oluşmasında temel olduğu uzmanların yorumları arasında geçiyor.
Kebap kelimesi sümer dilinde ise közlemek gibi bir anlama gelen "kabuba" kelimesinden gelir. Kimi kaynaklara göre ise kebap arap kökenli olan et yemeklerine verilen genel tanım olarak yer alıyor. Bu açıklamalardan Anadolu’ ya kebabın gelişinin ise arap ülkelerinden ekip biçmek için Adana' ya göç eden fellahlar tarafından olduğu anlatılıyor.
Tüm bunların yanında pers hükumdarı Darius’ un savaşa gitmeden önce kızarmış et parçalarını kalın bir şişe geçirerek askerlerine güç gösterisi yaptığıda bazı tarih kitaplarında yazılanlar arasında. O dönemde de kebap yani diğer tanımıyla kızarmış et, kuvvet ve zenginlik göstergesi anlamına geliyor. Ve kebap şişe geçirilmiş et parçaları anlamında kullanılıyor.
İnsanlık tarihinde yeme içme kültürü çok aşamalı geçişlerle oluşmuş kebapta buna paralel gelişmiştir.
İlk göçer toplumlarda insanların toplayıcılık yaptığı görülür özellikle kadınlar doğadan topladıkları otlarla yaşamaya çalışmışlardır avlanmayı öğrenene kadar. Erkekler fizik güçleri artınca avlanmaya başlamış avlandıkları etleri önce çiğ yemiş daha sonra ateşinde bulunmasıyla deneme yanılma yöntemiyle etleri pişirerek yemeye başlamışlardır. Buna göre baharatların kullanımı kebaptan önce başlamıştır denilebilir.
İnsan toplulukları inanışlarına göre tanrılarına kurban kesmeye başladıklarında et yeme ve et pişirme teknikleri artmaya başlamıştır. Bugün kıyma dediğimiz et dövme ve ufak parçalara ayırma tekniği de bu dönemde gelişmiştir. Kıyma kebabının tarihi de oldukça eskidir…
Kebap pişirme tekniğinin bu dönemde başladığını söylemek yanlış olmaz. Bugün yeme içme kültürü içerisindeki kebap insanlık tarihinde ateşin bulunmasıyla başlamış, baharat kullanımı ve et pişirme tekniklerinin artmasıyla gelişmiştir. Kıyma türevi kebaplar ve sebzeli kebaplar bu dönemlerde doğmuş olup gelişerek bugünkü halini almıştır. Kebap içerisinde yer alan baharatların varlığı ise yukarıda da bahsedildiği gibi çok daha eskidir. Kebap tarihsel dönemlere göre incelendiğinde o dönemin içinde bulunduğu şartlara göre şekillenmiştir.
Türk Mutfağı' nda Kebap
Türk mutfağında kebap önemli bir yere sahip olmakla beraber hak ettiği yeri belki de ancak son yıllarda kazanmış durumda. Son yıllarda kebap lokantalarının kendilerini geliştirmesi ve şık restoranlar haline dönüşmesi kebapların sunumundaki değişiklikler elbette ki bunlarda etkili olmuştur. Kebap tarihi geçmişinin ve lezzetinin yanı sıra sunumu ile de dünya mutfaklarının önemli şeflerinin dikkatini çekiyor.
Son dönemde kırmızı et ile ilgili tartışmalar devam ederken uzmanların kırmızı etin ölçüsünde yenmesi halinde çok önemli bir gıda maddesi olduğunu,kuvvet verici özelliği nedeniyle önemli bir besin maddesi olduğunu eksikliğinin ciddi sorunlar doğurabileceğini anlatıyorlar.Kebap, sunumu da göz önüne alındığında eşlik eden sebzeler ve yeşillikler ile daha sağlıklı bir hale geliyor.Özellikle de kebapların yanına eşlik eden soğan ve sarımsak son dönemlerde doğal antibiyotik olarak dört mevsim boyunca kullanılıyor.Diğer kebap çeşitlerinde kullanılan nar ekşisi,meyveler,sebzeler tek tek incelendiğinde kebap kombinasyonunun sağlıklı olduğu görülüyor.
Anadolu' da Kebap
Daha çok bölgede toplanan otlar kebap ile çeşnilendirilmiştir. Öyle ki bakıldığında Güney Doğu Anadolu bölgesi ele alındığında fiziki olarak çok yakın şehirlerde bile kebap farklı baharatlarla tatlandırılmıştır. Kebap isimlerinin Adana Kebabı, Urfa Kebabı, Antep usulü kebap olarak adlandırılması örnek verilebilir. Kullanılan acı da zamanla kebap isimleri için belirleyici olmuştur. Acılı kebap, acısız kebap..vs.
Zaman içinde bakliyatlar devreye girmiş ince bulgurun içine katıldığı Simit kebabı (Oruk kebabı) bunlardan biridir.
Osmanlı' da Kebap
Osmanlı Saray Mutfağı konu olduğu zaman en büyük tartışma konularından biri de Osmanlı döneminde sarat mutfağında Kebap olup olmadığı. Bugün hepimizin zihninde yer alan "kebap" et ve yanında domates, biber, soğan, maydanoz kimi zaman da turp ile servis edilirken Saray Mutfağındaki kebap tanımı çok daha farklı.Farklı olmasının da haklı nedenleri var çünkü saray mutfağına domates, biber oldukça geç girmiştir. Kaynaklara bakıldığında Fatih döneminden sonra mutfakta yer aldığı görülüyor.
Osmanlı Saray Mutfağında olan kebaplardan biri ise yine yazılı kaynaklara göre Süd Kebabı yine bir şiş yardımıyla etin yavaş yavaş pişirilmesi ve pişerken etin yağının altta içi pirinç dolu tencere akması ve pilavında bu şekilde pişmesi olarak anlatılıyor.
Yazının başında da anlatılan "Kebap" tanımı düşünüldüğünde kızararak pişirilmiş et olması yapılan yemeği Kebap olması adına yeterli oluyor. Her kebap tabağında domates, biber..vs olması gerekmiyor.
Bunun yanında Osmanlı Saray Mutfağına ait kaynaklarda kebap ile ilgili en ilginç noktalardan biri de kimi zaman etlerin şiş yerine patlıcanın sapına geçirilerek pişirilerek kebap yapılması. Buna bir örnekte defne yaprağının sapına et parçalarının geçirilerek pişirilip kebap yapılması.
Günümüzde mutfak kültürleri incelendiğinde Kebap bölge olarak oldukça geniş bir coğrafya ya ait bulunmakta, yöresel ve bölgesel farklılıklar göstermekte. Kebap pişiriminde yer alan farklılıklar kebap çeşitlerini oluşturmuş bulunmakta. Sebzelerin, baharatların, yeşilliklerin, meyvalarının kullanımı sayesinde onlarca kebap çeşidi bulunmakta.
Altı ezmeli kıyma kebabı, altı ezmeli kuşbaşı kebabı, çoban kebabı, domatesli kebap, patlıcan kebabı, soğan kebabı, sarımsak kebabı, keme kebabı, yeni dünya kebabı, elma kebabı, ekşili elma kebabı, ayva kebabı, mantar kebabı, kıyma kebabı, yoğurtlu kebap, kuşbaşı kebabı, terbiyeli kebap, simit kebabı, vişne kebabı çeşitlerden sadece bazıları.
Geleneksel Türk Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağı Ve Yöresel Mutfaklardan En İyi 7 Nefis Kebab Tarifi… Oruk Kebabı Tarifi
Oruk Kebabı Kullanılan Malzemeler
* 1 Su Bardağı Köftelik İnce Bulgur
* 750 G Kuzu Kıyma
* 5 Diş Sarımsak
* 2 Yemek Kaşığı Dolmalık Fıstık
* 1 Su Bardağı Ceviz İçi
* Tuz
* Karabiber
* Kırmızı Pul Biber
* Nane
Oruk Kebabı Yapılış Tarifi
Bulguru geniş bir kaseye alın.
Üzerine sıcak su ilave edip şişmesi için 10 dakika kadar bekletin.
Şişen bulgura kıyma, ezilmiş sarımsak, dolmalık fıstık, ince kırılmış ceviz içi, tuz ve baharatları ekleyip yoğurun.
Harçtan parçalar kopartıp parmak şeklinde köfteler yapın.
Köfteleri yağlı kağıt serili fırın tepsisine dizin.
Üzerlerine zeytinyağı gezdirin.
Önceden ısıtılmış 200 derece fırında 30 dakika pişirin.
Sıcak servis yapın.
Tepsi kebabı Yöresel Mutfaklarımızdan öncelikte Hatay da daha sonra Türkiye’nin bir çok yerinde tercih edilen bir fırın kebabıdır. Geleneksel Türk Mutfağı ve Yöresel Yemeklerimizde Kendine özgü bir karışım ve pişirme tekniği olan “Tepsi kebabı” tüketen kişiler tarafından da büyük beğeni almaktadır.
Geleneksel Türk Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağı Ve Yöresel Mutfaklardan En İyi 7 Nefis Kebab Tarifi… Tepsi kebabı tarifi
Tepsi kebabı kullanılan malzemeler
Yarım kg orta yağlı kıyma (Kıymayı birkaç kez kıyma makinesinde çektirirseniz daha lezzetli olur)
* 1 tane kuru soğan
* 1 tane yeşil biber
* ¾ demet maydanoz
* 1 diş sarımsak
* 1 çay kaşığı karabiber
* 1 çay kaşığı kekik
* 1 tatlı kaşığı pul biber
* 2 çay kaşığı tuz
Tepsi kebabı Üzerini Süslemek İçin
* 1 tane domates
* 1 tane soğan
* 2 tane çarliston biber
Tepsi kebabı Sosu İçin
* 1 yemek kaşığı biber salçası
* 1 yemek kaşığı domates salçası
* Yarım çay bardağı sıvı yağ
Tepsi kebabı Yapılış Tarifi
Evinizde robot varsa mutfaktaki en iyi yardımcınız yanınızda demektir.
Soğan, maydanoz ve yeşil biberi robotta çekiniz.
Eğer robotunuz yoksa bunları çok ince olacak şekilde doğrayınız.
Kıymayı derin bir kaba alın.
Üzerine robottan geçirdiğiniz malzemeleri ve baharatları ekleyin.
Bu harcı iyice yoğurun.
Kebabınızın şekli bozuk olsun istemiyorsanız yoğurma işlemine dikkat edin.
Hazırlanan karışımı orta boy yuvarlak bir fırın tepsisine yayın.
Hiç boşluk kalmayacak şekilde tepsinin her tarafını kapatın.
Üzerini süslemek için domatesi dörde bölüp kıymanın üzerine dağıtın.
Biberlerin saplarını alıp ortan 2’ye bölüp domateslerin aralarına sıralayın.
Soğanı da soyup 4 parçaya ayırarak aynı şekilde sıralayın.
Salçayı sıvı yağ ile karıştırarak, tepsinin her tarafına gezdirin.
Daha önceden ısıttığımız fırında, 200 derecede pişirin.
40 dakika gibi bir sürede tepsi kebabımız hazır olacaktır.
Afiyet olsun.
Kebap keyfini evinizde yaşamanın en güzel hallerinden olan tepsi kebabı yapımı çok kolay.
Görüntüsü ve lezzetiyle dışarıda yediğiniz tepsi kebabından hiçbir farkı yok.
Çok pratik bu tarif ile özel misafirlerinizi ağırlamak hiç de zor olmayacak.
Hatay Mutfağı Hakkında Bir Kaç Bilgi?
‘Medeniyetler şehri’ olarak anılan Hatay, doğu ve batı arasında bir köprü görevi üstlenmiştir. Türkiye toprakları içinde en eski yerleşim yerlerinden biridir. Bu özelliğiyle de tarihi boyunca çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Binlerce yıllık tarihin bir getirisi olarak kültürel birikimi de oldukça geniş olan şehir, arasında bulunduğu Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin özelliklerini kendine has bir üslupla yorumlar.
Hatay mutfağında da durum farklı değildir. Şehrin gerek tarihi birikimi gerekse de coğrafi özellikleri mutfak kültüründe de kendini hissettirmektedir. Bu durum ise Hatay’ı adeta ziyafetler şehrine dönüştürmüştür.
Hatay mutfağını en basit şekilde anlatmak gerekirse Türk mutfağı ve Arap mutfağının bir karışımıdır. Ortadoğu ve Akdeniz arasında kültürel bir geçiş bölgesi olan şehir, asırlar boyu ev sahipliği yaptığı halkların ve verimli topraklarının da katkısıyla zengin bir mutfak kültürü gelişmiştir.
Bunca kültürden etkilenmesine rağmen Hatay mutfağının en belirgin özelliği, yemeklerin kendine has yöntemlerle hazırlanmasıdır. Baharat ve ekşi bu mutfağın olmazsa olmazıdır. Et ya da sebze ağırlıklı olduğu söylenemez.
Her ikisi de aynı oranda kullanılır. Ancak zeytinyağı ve zeytinyağlıların önemli bir yer tuttuğu söylenebilir. Yabani otlar, tariflerde sık kullanılır. Kekik ve fesleğen bunlardan en yaygın olanlarıdır. Öte yandan iç ve kuyruk yağları da Hatay mutfağına ait tariflerde fazlaca kullanılır.
Geleneksel Türk Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağı Ve Yöresel Mutfaklardan En İyi 7 Nefis Kebab Tarifi… Kayısılı Kuzu Kebabı Tarifi
Kayısılı Kuzu Kebabı Kullanılan Malzemeler
* 1 Kilogram Kuzu Şiş
* 10 Adet Kuru Kayısı
* 10 Adet Çarliston Biber
* 8 Adet Domates
Kayısılı Kuzu Kebabı Terbiyesi İçin:
* 3 Adet Kuru Soğan
* 2 Adet Domates
* 1 Tatlı Kaşığı Karabiber
* 1 Tatlı Kaşığı Tuz
Kayısılı Kuzu Kebabı Hazırlanış Tarifi
Kayısıları 15-20 dakika suda bekletin. Süzdükten sonra dörde bölün.
Kuru soğanları çok ince doğrayın ya da rendeleyin.
Domatesleri de çok ince doğrayın ve etleri bu karışımın içine atın.
Tuzunu ve karabiberini de serptikten sonra elinizle karıştırıp ağzını kapatarak buzdolabına koyun.
Şişlerin en altına eti geçirin.
Üzerine 2-3 santimetre kalınlığında doğranmış biberlerden bir tane, onun üzerine dörde bölünmüş domateslerden bir tane, son olarak da kayısılardan bir tane dizin.
Tek bir şişe bu sıralamayı iki kez yapın.
İkinci kayısının üzerine bir et geçirip kapatın.
Fırın ızgarasında veya mangalda pişirdiğiniz etleri bulgur pilavıyla birlikte servis edebilirsiniz.
Bulgur Pilavı Tarifi
Bulgur Pilavı Nasıl Yapılır?
Bulgur Pilavı Kullanılan Malzemeler
* 1 Su Bardağı Bulgur
* 3 Adet Domates
* 2 Adet Soğan
* 2 Adet Sivri Biber
* 50 Gr Margarin-Tereyağı
* Yarım Yemek Kaşığı Salça
* 2 Bardak Su Veya Et Suyu
* Tuz
Bulgur Pilavı Hazırlanış Tarifi
Margarini bir tencerede kızdırın.
Soğanları ister halka halka ister küp küp kesin ve yağa atıp pembeleştirin.
Üzerine halka şeklinde doğranmış siviri biberleri ilave edin.
Biraz kavurun ve rendelemiş olduğunuz domatesleri bir iki karıştırdıktan sonra da salçasını ilave edin.
Son olarak bulguru yıkayıp ekleyin.
Kavurduktan sonra suyunu ilave edin ve kapağını kapatın.
Piştikten sonra pilavınızı birkaç dk demlendirin öyle servis yapın..
Osmanlı ve Türk Mutfağı ile saray mutfağında sığır eti pek kullanılmazdı. Balkanlardan gelen kuzu etleri tercih edilir, ama bu kuzular Anadolu’ya geçmez İstanbul’da tüketilirdi. Kuzu eti Anadolu mutfak kültüründe tercih edilen en önemli kırmızı et idi. Geleneksel Türk Mutfağında son dönemde “dana eti” de tercih edilen etler arasına girdi.
Türk Aşçı Haberleri olarak Geleneksel Türk Mutfağında dana etinden yapılan Nefis et yemeklerinden olan nefis “Terbiyeli Dana Şiş Kebab” tarifini hazırladık. Yorumlarınızı eksik etmeyiniz lütfen.
Bonfile Nedir, Bonfile Eti Hayvanın Neresidir ve Bonfile Eti Nasıl Pişirilir?
Et önemli bir protein kaynağıdır. Ancak bazen insanlar et alırken bonfile nedir, bonfile eti hayvanın neresidir bilmezler. Bu da bazen insanların kandırılmasına da yol açabilmektedir. Bonfile diye hayvanın daha ucuz, lezzetsiz yeri verilebilmektedir. Bonfile, hayvanların sırt kısmında bulunan yumuşak, az yağlı et parçasıdır.
Hayvanın en güzel eti bonfile olduğundan hem lezzetli hem de maliyeti fazladır. Büyükbaş veya küçükbaş hayvanlarda bulunan bonfile isteğe göre farklı şekillerde pişirilmektedir. Bonfileler çok pişmiş, orta pişmiş ve az pişmiş olarak soframıza gelmektedir. Hayvanların en güzel yeri olan bonfileler birçok insanın damak tadına hitap etmektedir.
Bonfile nasıl pişirilir, merak edenlere kısaca anlatalım. Bonfile etinin kullanılacak yemeğe göre pişirilme teknikleri vardır. Sosla hazırlanan bonfileler şerit şeklinde kesilip, iyice soslandıktan sonra yemek olarak pişirilip soframıza gelir. Eğer ki lezzetli bonfile etimizi mangalda yapacaksak o zaman bonfile parçalarımızı daha iyi keserek mangal partisine hazırlamalıyız. Eğer bonfilelerimizi yağsız tavada veya yağda kızartacaksak o zaman bonfileleri ince ince dövdürmekte yarar vardır.
İri bonfile parçaları rosto olarak da pişirilebilmektedir. Bonfile hayvanın en lezzetli yeri olduğundan her türlü pişirilme tekniğinden harikalar yaratır. Ana yemeklerinizde bonfile oldukça lezzetli ve göze hitap eden bir seçim olacaktır. Bonfilenin yanına alternatif lezzet olarak damak zevkinizle bütünleşen değişik sebze veya pürelerle farklı sunum şekilleri yakalayabilirsiniz.
Geleneksel Türk Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağı Ve Yöresel Mutfaklardan En İyi 7 Nefis Kebab Tarifi… Terbiyeli Dana Şiş Kebab Tarifi
Terbiyeli Dana Şiş Kebab kullanılan Malzemeler;
* 500 gr dana bonfıle
* Et yağı
* Çöp şiş
* Krema
* Zeytinyağı
* Tane bilye kekik
* Tane karabiber
* Soya sosu
* Taze biberiye
* Taze kekik
* Tane kişniş
Terbiyeli Dana Şiş Kebab Yapılış tarifi
Dana bonfileyi ve et yağlarını çöp şişlere takılabilecek boyutta, küp şekerden biraz daha büyük olacak şekilde doğrayın.
Diğer tarafta bir kabın içerisinde;
* 2 su bardağı zeytinyağı,
* 1 ufak boy krema
* çekilmiş tane karabiberleri karıştırın.
Taze kişnişleri ve bilye kekikleri elinizle ufalayarak sosa ekleyin.
Yarım çay bardağı soya sosunu tuz yerine terbiye ye ekledikten sonra taze biberiye ve kekikleri de koyarak işlemi tamamlayın.
Artık etleri içerisinde dinlendireceğimiz ve lezzetlerine lezzet katacağınız sırrımız hazır.
Etleri güzelce hazırladığınız terbiye ile buluşturun ve ağzı kapalı bir şekilde 4 ile 12 saat arasında dinlenmeye bırakın.
Ne kadar uzun süre dinlendirirseniz etlerin bu sosu daha çok çekmesini sağlarsınız.
Dinlenme işlemi bittikten sonra etleri ve yağı 3’e 1 oranında şişe dizip ızgarada pişirmeye hazır hale getirebilirsiniz.
Terbiyeli Dana Şiş Kebab Not:
Sıvı karışımının içerisindeki zeytinyağı ve krema dengesini istediğiniz yoğunluğa göre ayarlayabilirsiniz.
Kıvam olarak ne çok sıvı ne çok yoğun yani boza kıvamında olmalı.
Soya sosunu iste damak tadınıza uygun olarak ayarlayarak tuzluluk oranını değiştirebilirsiniz.
Bonfile Hayvanın Neresidir?
Çoğunlukla büyükbaş hayvanlardan alınan bonfile, hayvanın sırt kısmında sokumun yanında yer almaktadır. Sokum ve antrikotun daha derininden sıyrılarak alınan bonfile, hemen hemen en yağsız ve sinirsiz bölge kabul edilmektedir. Ayrıca saf et olduğu için bonfilede kemik bulunmamaktadır. Arzunuza göre farklı lezzetlerle bir araya gelen bonfileyi restoranlarda yiyebilirsiniz. Bunun yanında et pişirme tekniklerine hakim olan herkes evde kendi sofrasında bonfile lezzetini tadabilir.
Geleneksel Türk Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağı Ve Yöresel Mutfaklardan En İyi 7 Nefis Kebab Tarifleri…
Geleneksel Türk Mutfağından Terbiyeli Dana Şiş Kebab, Osmanlı Saray Mutfağından Kayısılı Kuzu Kebabı, Yöresel Mutfaklardan Tepsi kebabı, Osmanlı Yemek Kültüründen Oruk Kebabı, Osmanlı ve Türk Mutfağından Patlıcan Kebabı, Yoğurtlu Şiş Kebap, Yöresel kebaplardan Kağıt Kebabı... Türk Aşçı Haberleri olarak işte sizler için hazırladığımız kebab tarifleri...
Kağıt Kebabı ;
Hazırlanan kebabın yanmaz kağıdın içine konulmak suretiyle bir miktar daha pişirilmesiyle yapılır. Kağıt kebabın lezzetli olması için yağsız kuzu etinin ince dilimler halinde kesilmesi ve uzun süre hafif ateşte pişirilmesi gerekir. Kağıt kebabın kalitesini pişirilme süresi belirler. Kağıt ne kadar yanmaz olursa olsun fırında fazla kalmamalıdır. Kağıt bir süre sonra kokusunu yemeğe vermeye başlar.
Kâğıt Kebabı Osmanlı saray mutfağında, Osmanlı ve Türk Mutfağı, Geleneksel Türk Mutfağı, Yöresel Yemekler, Yöresel Mutfaklar da tercih edilen kebap tarifleri içerisindedir.
Geleneksel Türk Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağı Ve Yöresel Mutfaklardan En İyi 7 Nefis Kebab Tarifi… Kağıt Kebabı Tarifi -01-
Kağıt Kebabı Tarifi Kullanilan Malzemeler
* 600 g kuşbaşı dana eti (kuzu eti de kullanabilirsiniz)
* 2 adet orta boy havuç
* 2 adet orta boy patates
* 2 adet domates
* 1 yemek kaşığı domates salçası
* Yarım çay bardağın kadar sıvı yağ
* Bir kase arpacık soğan (20 tane kadar)
* 1 çay kaşığı karabiber
* 1 tatlı kaşığı kekik
* Tuz
Kağıt Kebabı Yapılış Tarifi
Sıvı yağı tencerede kızdırın, soyup temizlemiş olduğunuz soğanları ve kuşbaşı doğranmış etleri tencereye alın.
Tencerenin kapağını kapatabilirsiniz.
Etler suyunu saldıktan sonra salçayı ve 1 su bardağı sıcak suyu ilave edin.
Güzelce karıştırdıktan sonra tencerenin kapağını kapatarak pişirmeye devam edin. Etler yumuşayana kadar yaklaşık 8-9 dk yemeğiniz pişsin.
Bu arada patatesleri ve kabuğu soyulmuş domatesleri küp küp doğrayın, havuçları da minik küpler halinde doğrayın.
Yumuşamış etlere patates, domates ve havuç eklenerek karıştırılır.
Sebzeler yumuşayana tencerenin kapağı kapalı bir şekilde pişirmeye devam edin.
Karabiber, kekik ve tuzu ekleyip 3-4 dk daha kaynatın. Yemeği ocaktan alın.
Yaklaşık 30cm x 30cm boyutundaki yağlı kağıtlara birer kişilik porsiyonlar koyarak, fotoğraftaki gibi katlayın.
Önce uzun kenarları üst üste getirin ardından kenarları katlayın. kat yerleri alta gelecek şekilde tepsiye yerleştirin. 190 derecede ısıttığınız fırında 20-25dk kadar tutun.
Kağıt kebabı püf noktaları
Sebzelerle etin pişme süresi farklı olduğu için ilk olarak etleri sotelemelisiniz. İkisini aynı anda koyduğunuz zaman sebzeler erken et ise geç pişecektir.
Arpacık soğan yerine büyük soğanı yemeklik doğrayıpta ekleyebilirsiniz.
Kağıt Kebabı Tarifi -02-
Kağıt Kebabı Tarifi Kullanilan Malzemeler
* Yarım kg kuşbaşı koyun eti (veya dana eti)
* Bir adet küp küp doğranıp kızartılmış havuç (mahallî deyişle keşşir)
* İki orta boy soğan
* Bir yemek kaşığı salça
* Bir kâse haşlanmış bezelye
* Bir kâse küp küp doğranmış ve kızartılmış patates (mahallî deyişle patata, keme)
* İki - üç yemek kaşığı sıvıyağ
* Yağlı kâğıt
* Tuz,
* karabiber,
* kekik
Kağıt Kebabı Yapılış Tarifi (Hatay, Antakya)
Etler küçük küçük doğranır, yıkanır ve ateşe konulur. Gerekirse su ilave ederek yumuşayıncaya kadar pişirilir. Sıvıyağ ve yemeklik doğranan soğanlar eklenir. Soğanların rengi dönünce salça konulup bir - iki çevrilir. Bezelye, patates ve havuçlar ilave edilir. Tuz, karabiber ve kekik konulur. Beş - on dakika kadar kısık ateşte pişirilir ve altı kapatılır.
Kağıt kebabı nasıl katlanır?
Yağlı kağıt, her biri yirmi beş - otuz santimlik kare olacak şekilde hazırlanır. Yağlı kâğıtların orta kısmına bu karışımdan konularak kapatılır. Birleşme yeri alta gelecek şekilde yağlanmış fırın tepsisine konulur.
Kağıt kebabı nasıl pişirilir? Kağıt kebabı kaç dakikada pişer?
Kâğıt Kebabı önceden ısıtılmış 200 derecedeki fırında on beş - yirmi dakika kadar pişirilir.
Kağıt Kebabı Yapılışı ile Alakalı Diğer Hususlar ve Püf Noktaları:
Kağıt kebabı kıymalı ve kağıt kebabı tavuklu yapım şekilleri de vardır. Tavuklu kağıt kebabı da güzel bir tercih olabilir.
Kağıt kebabı hangi yöreye ait? Kağıt kebabı nerenin?
Her ne kadar kağıt kebabı Antakya, Hatay tarifi olarak meşhur olmuşsa da Malatya ve Elazığ kağıt kebabı da mahalli olarak yapılmaktadır.
Kağıt Kebabı Sunumu:
Kağıt kebabı menüsü hazırlarken “Kağıt kebabı yanına ne gider?” diye düşünülür. Pirinç veya bulgur pilavı, salata veya ayran kebabın yanına yakışacaktır.
Geleneksel Türk Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağı Ve Yöresel Mutfaklardan En İyi 7 Nefis Kebab Tarifi… Yoğurtlu Şiş Kebap Tarifi
Yoğurtlu Şiş Kebap Kullanılan Malzemeler
* 750 Gram Kuzu Eti
* 200 Gram Yoğurt
* 1 Adet Soğan
* 2 Diş Sarımsak
* 6-7 Sap Maydanoz
* 1 Su Bardağı Domates Sosu
* 3 Adet Tırnak Pide
* 1 Tatlı Kaşığı Sumak
* 2-3 Yemek Kaşığı Et Suyu
* Pul Biber
* Tuz
Yoğurtlu Şiş Kebap Yapılış Tarifi
Kuşbaşı doğranmış Etleri sumak, pul biber, rende soğan sarımsak, tuz ile terbiye edip şişlere geçirin.
Izgarada ortanın biraz üzerinde pişirin.
Pideleri ızgara ateşinde kıtırlaştırın.
Domates sosunu ısıtın.
Pideleri servis tabağına koyun ve et suyu ile ıslatın.
Üzerine şişleri koyun.
En üste domates sos, kıyılmış maydanoz ve yoğurt gezdirip servis edin.
Evliya Çelebinin Ve Yabancı Seyyahların Kayıtlarında Osmanlıda Saray Mutfağında “Kebab”
Hakkında Bazı Dipnotlar;
Evliya Çelebinin Domuz eti dışında birçok et çeşidini yediği görülür:
Sudan'da deve etini yediği gibi zürafa etini de dener. Ev sahibinin sunduğu zürafa kebabını "inşallah helal"dir temennisiyle yiyip çok beğenir.
Kırım'da avladıkları "fil kadar" yaban mandasının kebabı [VII 2-3] ve Defterzade Mehmed Paşa'nın hizmetindeyken avlanan keklik, turaç, sülün gibi kuşlar ve ahu kebabları da yediği etler arasında sayılabilir [II 190].
İstanbul'un bozahanelerinde sunulan sakatat çeşitleri [I 247], Rum balık aşçılarının pişirdikleri deniz ürünleri ve perhiz sırasında pişirdikleri çeşitli etsiz sebze yemekleri, Şam'ın kahvehanelerinde satılan çay, salep, süt, palude gibi içecekleri Muhteşem bir mutfak teşkilatıyla seyahat eden ve büyük bir gurme olan Defterdarzade Mehmed Paşa'nın aşçılarıyla ilgili anlatılanlar, saray çevresi mutfağının üstün niteliğini yansıtıyor.
Eldiven takmak mecburiyetinde olan bu aşçıların her biri ayrı bir konuda uzmandır: hamurcu, kebapçı, köfte kebapçı, yahnici, tatlıcı, çorbacı, dolmacı ve kıymacı. Yeni ve lezzetli bir yemek icad eden aşçılar da ödüllendiriliyor, giysisi, eli veya tırnağı kirli bulunanlar iki yüz kızılcık değneği yiyordu.
Dolmacı ve kıymacı ve köfte kebabcıların kullandıkları etlere sinek konmaması için sık balık ağından özel çadırlarda saklanıyordu. Evliya, Defterdarzade Mehmed Paşa'nın mutfağında pişen nefis yemekler için "bir vüzera sofrasında görmedim" diyor [II 190-191].
KÖFTE TARİFLERİDefterdarzade Mehmed Paşa'nın sofrasında, Osmanlı mutfağının temel yemeklerinden olan dolma ve baklava gibi hamurişleri yer alırken, Bitlis Hanı'nın Melek Ahmed Paşa'ya verdiği ziyafette bu yemeklerin olmaması ve sunulan pilavların çokluğu, İran mutfağının etkisini gösteriyor. Onaltı çeşit pilav, birçok çorba ve kebablardan sonra, birçok sıcak içecek ve en son çeşitli reçel ve murabbalar sunulmuştu [IV 76].
Kazanılan savaşlardan sonra askerlere ziyafet vermek gelenekti. Evliya Çelebi, İstanbul fethinden sonra verilen ziyafet sırasında, Fatih Sultan Mehmed'in çaşnigirbaşı gibi kemerine peştemal takarak askerlerine üç gün üç gece hizmet ettiğini anlatıyor [I 44].
Lehistan'a karşı yapılan savaştan sonra Melek Ahmed Paşa, Tatar askerleri memleketlerine dönmeden önce onlara koyun kebabı, pilav, zerde, çorba, yahni ve ekmekten oluşan bir yağma ziyafeti vermiş [V 87]. Altı bin sahan içinde çayıra konulan yemeklere hücum eden askerler, tıkabasa karınlarını doyurduktan sonra kalpaklarına da yemek doldurup götürmüşler.
Evliya Çelebi ve arkadaşları kışın Kırım'da yolculuk yaparken, Azak'tan aldıkları söğüş koyun eti ve ekmek soğuktan donunca yaban donbayı avlamışlar. Fakat Kalmuklar'dan korktuklarından ateş yakıp donbayı pişirdikten sonra geceye kadar beklemek zorunda kalmışlar [VII 2 -3].
Bursa yaylalarında daha şanslıydılar. Sobran' da ağla avladıkları alabalıkları tereyağında pişirmekten başka, yörüklerin hediye ettikleri koyunları kebab yaptılar; Bakacak'ta keklik, balık ve kuzu kebabı yediler [II 20-21].
Geleneksel Türk Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağı Ve Yöresel Mutfaklardan En İyi 7 Nefis Kebab Tarifi… Patlıcan Kebabı tarifi
Patlıcan Kebabı kullanılan Malzemeler
* 1 kilo patlıcan (kemer patlıcanı).
Patlıcan Kebabı Köftesi İçin
* Yarım Kilo Kuzu-Dana Karışık Kıyma,
* Yarım Demet Maydanoz,
* 4-5 Diş Sarımsak,
* 1 Adet Büyük Soğan,
* 2 Yemek Kaşığı Zeytinyağı,
* Karabiber,
* Tuz.
Patlıcan Kebabı Garnitürü İçin
* Domates,
* Sivri Biber.
Patlıcan Kebabı Hazırlanış Tarifi
Patlıcanları 3 parmak genişliğinde doğrayalım.
Fırın tepsisine bir kaç damla zeytin yağı damlatalım ve tepsiyi yağlayalım.
Patlıcanların şeklini bozmadan (patlıcanlar bölünmemiş gibi) tepsiye dizelim.
Önceden ısıtılmış 230° fırında 40 dakika pişirelim.(patlıcanların inceliğine ve fırının pişirme hızına göre pişirme süresi değişiklik gösterebilir)
Robota sarımsağı, maydanozu, soğanı koyalım ve robottan geçirelim.
Herhangi bir kabın içine robottan geçirdiğimiz malzemeleri, kıymayı, zeytin yağını, karabiberi, tuzu koyalım ve güzelce yoğuralım.
Harçtan küçük parçalar koparalım ve elimizle yuvarlak şekil verelim.
Patlıcan dilimlerinin arasına köfteleri yerleştirip, patlıcanları birbirine yaslayalım.
Kalan boşluklara domates, sivri biber yerleştirelim.
Köfteli Patlıcan Kebabımızı tekrar 220° fırına koyalım ve köfteler pişene kadar bekleyip, servise sunalım. Afiyet olsun.
"Kebap" kelimesinden yola çıkarak tanımlamalara ve tarihsel dönemlerde aldığı anlama bakıldığında kebap ateşin bulunduğu andan bu yana var denebilir.
Kebap, Türk Dil Kurumu sözlüğü ne göre doğrudan doğruya ateşte veya kap içinde susuz olarak pişirilmiş et anlamına geliyor. (Oysa bugün hepimizin anladığı kebap tanımın içinde ise domates ve biber de yer alıyor) Ateşin bulunduğu ve et pişirilmek için kullanıldığı dönemlerde yani ilk kebap pişirildiği dönemlerde insanların etin pişmesini ateşin etrafında beklemesinin sofra kültürünün oluşmasında temel olduğu uzmanların yorumları arasında geçiyor.
Kebap kelimesi sümer dilinde ise közlemek gibi bir anlama gelen "kabuba" kelimesinden gelir. Kimi kaynaklara göre ise kebap arap kökenli olan et yemeklerine verilen genel tanım olarak yer alıyor. Bu açıklamalardan Anadolu’ ya kebabın gelişinin ise arap ülkelerinden ekip biçmek için Adana' ya göç eden fellahlar tarafından olduğu anlatılıyor.
Tüm bunların yanında pers hükumdarı Darius’ un savaşa gitmeden önce kızarmış et parçalarını kalın bir şişe geçirerek askerlerine güç gösterisi yaptığıda bazı tarih kitaplarında yazılanlar arasında. O dönemde de kebap yani diğer tanımıyla kızarmış et, kuvvet ve zenginlik göstergesi anlamına geliyor. Ve kebap şişe geçirilmiş et parçaları anlamında kullanılıyor.
İnsanlık tarihinde yeme içme kültürü çok aşamalı geçişlerle oluşmuş kebapta buna paralel gelişmiştir.
İlk göçer toplumlarda insanların toplayıcılık yaptığı görülür özellikle kadınlar doğadan topladıkları otlarla yaşamaya çalışmışlardır avlanmayı öğrenene kadar. Erkekler fizik güçleri artınca avlanmaya başlamış avlandıkları etleri önce çiğ yemiş daha sonra ateşinde bulunmasıyla deneme yanılma yöntemiyle etleri pişirerek yemeye başlamışlardır. Buna göre baharatların kullanımı kebaptan önce başlamıştır denilebilir.
İnsan toplulukları inanışlarına göre tanrılarına kurban kesmeye başladıklarında et yeme ve et pişirme teknikleri artmaya başlamıştır. Bugün kıyma dediğimiz et dövme ve ufak parçalara ayırma tekniği de bu dönemde gelişmiştir. Kıyma kebabının tarihi de oldukça eskidir…
Kebap pişirme tekniğinin bu dönemde başladığını söylemek yanlış olmaz. Bugün yeme içme kültürü içerisindeki kebap insanlık tarihinde ateşin bulunmasıyla başlamış, baharat kullanımı ve et pişirme tekniklerinin artmasıyla gelişmiştir. Kıyma türevi kebaplar ve sebzeli kebaplar bu dönemlerde doğmuş olup gelişerek bugünkü halini almıştır. Kebap içerisinde yer alan baharatların varlığı ise yukarıda da bahsedildiği gibi çok daha eskidir. Kebap tarihsel dönemlere göre incelendiğinde o dönemin içinde bulunduğu şartlara göre şekillenmiştir.
Türk Mutfağı' nda Kebap
Türk mutfağında kebap önemli bir yere sahip olmakla beraber hak ettiği yeri belki de ancak son yıllarda kazanmış durumda. Son yıllarda kebap lokantalarının kendilerini geliştirmesi ve şık restoranlar haline dönüşmesi kebapların sunumundaki değişiklikler elbette ki bunlarda etkili olmuştur. Kebap tarihi geçmişinin ve lezzetinin yanı sıra sunumu ile de dünya mutfaklarının önemli şeflerinin dikkatini çekiyor.
Son dönemde kırmızı et ile ilgili tartışmalar devam ederken uzmanların kırmızı etin ölçüsünde yenmesi halinde çok önemli bir gıda maddesi olduğunu,kuvvet verici özelliği nedeniyle önemli bir besin maddesi olduğunu eksikliğinin ciddi sorunlar doğurabileceğini anlatıyorlar.Kebap, sunumu da göz önüne alındığında eşlik eden sebzeler ve yeşillikler ile daha sağlıklı bir hale geliyor.Özellikle de kebapların yanına eşlik eden soğan ve sarımsak son dönemlerde doğal antibiyotik olarak dört mevsim boyunca kullanılıyor.Diğer kebap çeşitlerinde kullanılan nar ekşisi,meyveler,sebzeler tek tek incelendiğinde kebap kombinasyonunun sağlıklı olduğu görülüyor.
Anadolu' da Kebap
Daha çok bölgede toplanan otlar kebap ile çeşnilendirilmiştir. Öyle ki bakıldığında Güney Doğu Anadolu bölgesi ele alındığında fiziki olarak çok yakın şehirlerde bile kebap farklı baharatlarla tatlandırılmıştır. Kebap isimlerinin Adana Kebabı, Urfa Kebabı, Antep usulü kebap olarak adlandırılması örnek verilebilir. Kullanılan acı da zamanla kebap isimleri için belirleyici olmuştur. Acılı kebap, acısız kebap..vs.
Zaman içinde bakliyatlar devreye girmiş ince bulgurun içine katıldığı Simit kebabı (Oruk kebabı) bunlardan biridir.
Osmanlı' da Kebap
Osmanlı Saray Mutfağı konu olduğu zaman en büyük tartışma konularından biri de Osmanlı döneminde sarat mutfağında Kebap olup olmadığı. Bugün hepimizin zihninde yer alan "kebap" et ve yanında domates, biber, soğan, maydanoz kimi zaman da turp ile servis edilirken Saray Mutfağındaki kebap tanımı çok daha farklı.Farklı olmasının da haklı nedenleri var çünkü saray mutfağına domates, biber oldukça geç girmiştir. Kaynaklara bakıldığında Fatih döneminden sonra mutfakta yer aldığı görülüyor.
Osmanlı Saray Mutfağında olan kebaplardan biri ise yine yazılı kaynaklara göre Süd Kebabı yine bir şiş yardımıyla etin yavaş yavaş pişirilmesi ve pişerken etin yağının altta içi pirinç dolu tencere akması ve pilavında bu şekilde pişmesi olarak anlatılıyor.
Yazının başında da anlatılan "Kebap" tanımı düşünüldüğünde kızararak pişirilmiş et olması yapılan yemeği Kebap olması adına yeterli oluyor. Her kebap tabağında domates, biber..vs olması gerekmiyor.
Bunun yanında Osmanlı Saray Mutfağına ait kaynaklarda kebap ile ilgili en ilginç noktalardan biri de kimi zaman etlerin şiş yerine patlıcanın sapına geçirilerek pişirilerek kebap yapılması. Buna bir örnekte defne yaprağının sapına et parçalarının geçirilerek pişirilip kebap yapılması.
Günümüzde mutfak kültürleri incelendiğinde Kebap bölge olarak oldukça geniş bir coğrafya ya ait bulunmakta, yöresel ve bölgesel farklılıklar göstermekte. Kebap pişiriminde yer alan farklılıklar kebap çeşitlerini oluşturmuş bulunmakta. Sebzelerin, baharatların, yeşilliklerin, meyvalarının kullanımı sayesinde onlarca kebap çeşidi bulunmakta.
Altı ezmeli kıyma kebabı, altı ezmeli kuşbaşı kebabı, çoban kebabı, domatesli kebap, patlıcan kebabı, soğan kebabı, sarımsak kebabı, keme kebabı, yeni dünya kebabı, elma kebabı, ekşili elma kebabı, ayva kebabı, mantar kebabı, kıyma kebabı, yoğurtlu kebap, kuşbaşı kebabı, terbiyeli kebap, simit kebabı, vişne kebabı çeşitlerden sadece bazıları.
Geleneksel Türk Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağı Ve Yöresel Mutfaklardan En İyi 7 Nefis Kebab Tarifi… Oruk Kebabı Tarifi
Oruk Kebabı Kullanılan Malzemeler
* 1 Su Bardağı Köftelik İnce Bulgur
* 750 G Kuzu Kıyma
* 5 Diş Sarımsak
* 2 Yemek Kaşığı Dolmalık Fıstık
* 1 Su Bardağı Ceviz İçi
* Tuz
* Karabiber
* Kırmızı Pul Biber
* Nane
Oruk Kebabı Yapılış Tarifi
Bulguru geniş bir kaseye alın.
Üzerine sıcak su ilave edip şişmesi için 10 dakika kadar bekletin.
Şişen bulgura kıyma, ezilmiş sarımsak, dolmalık fıstık, ince kırılmış ceviz içi, tuz ve baharatları ekleyip yoğurun.
Harçtan parçalar kopartıp parmak şeklinde köfteler yapın.
Köfteleri yağlı kağıt serili fırın tepsisine dizin.
Üzerlerine zeytinyağı gezdirin.
Önceden ısıtılmış 200 derece fırında 30 dakika pişirin.
Sıcak servis yapın.
Tepsi kebabı Yöresel Mutfaklarımızdan öncelikte Hatay da daha sonra Türkiye’nin bir çok yerinde tercih edilen bir fırın kebabıdır. Geleneksel Türk Mutfağı ve Yöresel Yemeklerimizde Kendine özgü bir karışım ve pişirme tekniği olan “Tepsi kebabı” tüketen kişiler tarafından da büyük beğeni almaktadır.
Geleneksel Türk Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağı Ve Yöresel Mutfaklardan En İyi 7 Nefis Kebab Tarifi… Tepsi kebabı tarifi
Tepsi kebabı kullanılan malzemeler
Yarım kg orta yağlı kıyma (Kıymayı birkaç kez kıyma makinesinde çektirirseniz daha lezzetli olur)
* 1 tane kuru soğan
* 1 tane yeşil biber
* ¾ demet maydanoz
* 1 diş sarımsak
* 1 çay kaşığı karabiber
* 1 çay kaşığı kekik
* 1 tatlı kaşığı pul biber
* 2 çay kaşığı tuz
Tepsi kebabı Üzerini Süslemek İçin
* 1 tane domates
* 1 tane soğan
* 2 tane çarliston biber
Tepsi kebabı Sosu İçin
* 1 yemek kaşığı biber salçası
* 1 yemek kaşığı domates salçası
* Yarım çay bardağı sıvı yağ
Tepsi kebabı Yapılış Tarifi
Evinizde robot varsa mutfaktaki en iyi yardımcınız yanınızda demektir.
Soğan, maydanoz ve yeşil biberi robotta çekiniz.
Eğer robotunuz yoksa bunları çok ince olacak şekilde doğrayınız.
Kıymayı derin bir kaba alın.
Üzerine robottan geçirdiğiniz malzemeleri ve baharatları ekleyin.
Bu harcı iyice yoğurun.
Kebabınızın şekli bozuk olsun istemiyorsanız yoğurma işlemine dikkat edin.
Hazırlanan karışımı orta boy yuvarlak bir fırın tepsisine yayın.
Hiç boşluk kalmayacak şekilde tepsinin her tarafını kapatın.
Üzerini süslemek için domatesi dörde bölüp kıymanın üzerine dağıtın.
Biberlerin saplarını alıp ortan 2’ye bölüp domateslerin aralarına sıralayın.
Soğanı da soyup 4 parçaya ayırarak aynı şekilde sıralayın.
Salçayı sıvı yağ ile karıştırarak, tepsinin her tarafına gezdirin.
Daha önceden ısıttığımız fırında, 200 derecede pişirin.
40 dakika gibi bir sürede tepsi kebabımız hazır olacaktır.
Afiyet olsun.
Kebap keyfini evinizde yaşamanın en güzel hallerinden olan tepsi kebabı yapımı çok kolay.
Görüntüsü ve lezzetiyle dışarıda yediğiniz tepsi kebabından hiçbir farkı yok.
Çok pratik bu tarif ile özel misafirlerinizi ağırlamak hiç de zor olmayacak.
Hatay Mutfağı Hakkında Bir Kaç Bilgi?
‘Medeniyetler şehri’ olarak anılan Hatay, doğu ve batı arasında bir köprü görevi üstlenmiştir. Türkiye toprakları içinde en eski yerleşim yerlerinden biridir. Bu özelliğiyle de tarihi boyunca çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Binlerce yıllık tarihin bir getirisi olarak kültürel birikimi de oldukça geniş olan şehir, arasında bulunduğu Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin özelliklerini kendine has bir üslupla yorumlar.
Hatay mutfağında da durum farklı değildir. Şehrin gerek tarihi birikimi gerekse de coğrafi özellikleri mutfak kültüründe de kendini hissettirmektedir. Bu durum ise Hatay’ı adeta ziyafetler şehrine dönüştürmüştür.
Hatay mutfağını en basit şekilde anlatmak gerekirse Türk mutfağı ve Arap mutfağının bir karışımıdır. Ortadoğu ve Akdeniz arasında kültürel bir geçiş bölgesi olan şehir, asırlar boyu ev sahipliği yaptığı halkların ve verimli topraklarının da katkısıyla zengin bir mutfak kültürü gelişmiştir.
Bunca kültürden etkilenmesine rağmen Hatay mutfağının en belirgin özelliği, yemeklerin kendine has yöntemlerle hazırlanmasıdır. Baharat ve ekşi bu mutfağın olmazsa olmazıdır. Et ya da sebze ağırlıklı olduğu söylenemez.
Her ikisi de aynı oranda kullanılır. Ancak zeytinyağı ve zeytinyağlıların önemli bir yer tuttuğu söylenebilir. Yabani otlar, tariflerde sık kullanılır. Kekik ve fesleğen bunlardan en yaygın olanlarıdır. Öte yandan iç ve kuyruk yağları da Hatay mutfağına ait tariflerde fazlaca kullanılır.
Geleneksel Türk Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağı Ve Yöresel Mutfaklardan En İyi 7 Nefis Kebab Tarifi… Kayısılı Kuzu Kebabı Tarifi
Kayısılı Kuzu Kebabı Kullanılan Malzemeler
* 1 Kilogram Kuzu Şiş
* 10 Adet Kuru Kayısı
* 10 Adet Çarliston Biber
* 8 Adet Domates
Kayısılı Kuzu Kebabı Terbiyesi İçin:
* 3 Adet Kuru Soğan
* 2 Adet Domates
* 1 Tatlı Kaşığı Karabiber
* 1 Tatlı Kaşığı Tuz
Kayısılı Kuzu Kebabı Hazırlanış Tarifi
Kayısıları 15-20 dakika suda bekletin. Süzdükten sonra dörde bölün.
Kuru soğanları çok ince doğrayın ya da rendeleyin.
Domatesleri de çok ince doğrayın ve etleri bu karışımın içine atın.
Tuzunu ve karabiberini de serptikten sonra elinizle karıştırıp ağzını kapatarak buzdolabına koyun.
Şişlerin en altına eti geçirin.
Üzerine 2-3 santimetre kalınlığında doğranmış biberlerden bir tane, onun üzerine dörde bölünmüş domateslerden bir tane, son olarak da kayısılardan bir tane dizin.
Tek bir şişe bu sıralamayı iki kez yapın.
İkinci kayısının üzerine bir et geçirip kapatın.
Fırın ızgarasında veya mangalda pişirdiğiniz etleri bulgur pilavıyla birlikte servis edebilirsiniz.
Bulgur Pilavı Tarifi
Bulgur Pilavı Nasıl Yapılır?
Bulgur Pilavı Kullanılan Malzemeler
* 1 Su Bardağı Bulgur
* 3 Adet Domates
* 2 Adet Soğan
* 2 Adet Sivri Biber
* 50 Gr Margarin-Tereyağı
* Yarım Yemek Kaşığı Salça
* 2 Bardak Su Veya Et Suyu
* Tuz
Bulgur Pilavı Hazırlanış Tarifi
Margarini bir tencerede kızdırın.
Soğanları ister halka halka ister küp küp kesin ve yağa atıp pembeleştirin.
Üzerine halka şeklinde doğranmış siviri biberleri ilave edin.
Biraz kavurun ve rendelemiş olduğunuz domatesleri bir iki karıştırdıktan sonra da salçasını ilave edin.
Son olarak bulguru yıkayıp ekleyin.
Kavurduktan sonra suyunu ilave edin ve kapağını kapatın.
Piştikten sonra pilavınızı birkaç dk demlendirin öyle servis yapın..
Osmanlı ve Türk Mutfağı ile saray mutfağında sığır eti pek kullanılmazdı. Balkanlardan gelen kuzu etleri tercih edilir, ama bu kuzular Anadolu’ya geçmez İstanbul’da tüketilirdi. Kuzu eti Anadolu mutfak kültüründe tercih edilen en önemli kırmızı et idi. Geleneksel Türk Mutfağında son dönemde “dana eti” de tercih edilen etler arasına girdi.
Türk Aşçı Haberleri olarak Geleneksel Türk Mutfağında dana etinden yapılan Nefis et yemeklerinden olan nefis “Terbiyeli Dana Şiş Kebab” tarifini hazırladık. Yorumlarınızı eksik etmeyiniz lütfen.
Bonfile Nedir, Bonfile Eti Hayvanın Neresidir ve Bonfile Eti Nasıl Pişirilir?
Et önemli bir protein kaynağıdır. Ancak bazen insanlar et alırken bonfile nedir, bonfile eti hayvanın neresidir bilmezler. Bu da bazen insanların kandırılmasına da yol açabilmektedir. Bonfile diye hayvanın daha ucuz, lezzetsiz yeri verilebilmektedir. Bonfile, hayvanların sırt kısmında bulunan yumuşak, az yağlı et parçasıdır.
Hayvanın en güzel eti bonfile olduğundan hem lezzetli hem de maliyeti fazladır. Büyükbaş veya küçükbaş hayvanlarda bulunan bonfile isteğe göre farklı şekillerde pişirilmektedir. Bonfileler çok pişmiş, orta pişmiş ve az pişmiş olarak soframıza gelmektedir. Hayvanların en güzel yeri olan bonfileler birçok insanın damak tadına hitap etmektedir.
Bonfile nasıl pişirilir, merak edenlere kısaca anlatalım. Bonfile etinin kullanılacak yemeğe göre pişirilme teknikleri vardır. Sosla hazırlanan bonfileler şerit şeklinde kesilip, iyice soslandıktan sonra yemek olarak pişirilip soframıza gelir. Eğer ki lezzetli bonfile etimizi mangalda yapacaksak o zaman bonfile parçalarımızı daha iyi keserek mangal partisine hazırlamalıyız. Eğer bonfilelerimizi yağsız tavada veya yağda kızartacaksak o zaman bonfileleri ince ince dövdürmekte yarar vardır.
İri bonfile parçaları rosto olarak da pişirilebilmektedir. Bonfile hayvanın en lezzetli yeri olduğundan her türlü pişirilme tekniğinden harikalar yaratır. Ana yemeklerinizde bonfile oldukça lezzetli ve göze hitap eden bir seçim olacaktır. Bonfilenin yanına alternatif lezzet olarak damak zevkinizle bütünleşen değişik sebze veya pürelerle farklı sunum şekilleri yakalayabilirsiniz.
Geleneksel Türk Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağı Ve Yöresel Mutfaklardan En İyi 7 Nefis Kebab Tarifi… Terbiyeli Dana Şiş Kebab Tarifi
Terbiyeli Dana Şiş Kebab kullanılan Malzemeler;
* 500 gr dana bonfıle
* Et yağı
* Çöp şiş
* Krema
* Zeytinyağı
* Tane bilye kekik
* Tane karabiber
* Soya sosu
* Taze biberiye
* Taze kekik
* Tane kişniş
Terbiyeli Dana Şiş Kebab Yapılış tarifi
Dana bonfileyi ve et yağlarını çöp şişlere takılabilecek boyutta, küp şekerden biraz daha büyük olacak şekilde doğrayın.
Diğer tarafta bir kabın içerisinde;
* 2 su bardağı zeytinyağı,
* 1 ufak boy krema
* çekilmiş tane karabiberleri karıştırın.
Taze kişnişleri ve bilye kekikleri elinizle ufalayarak sosa ekleyin.
Yarım çay bardağı soya sosunu tuz yerine terbiye ye ekledikten sonra taze biberiye ve kekikleri de koyarak işlemi tamamlayın.
Artık etleri içerisinde dinlendireceğimiz ve lezzetlerine lezzet katacağınız sırrımız hazır.
Etleri güzelce hazırladığınız terbiye ile buluşturun ve ağzı kapalı bir şekilde 4 ile 12 saat arasında dinlenmeye bırakın.
Ne kadar uzun süre dinlendirirseniz etlerin bu sosu daha çok çekmesini sağlarsınız.
Dinlenme işlemi bittikten sonra etleri ve yağı 3’e 1 oranında şişe dizip ızgarada pişirmeye hazır hale getirebilirsiniz.
Terbiyeli Dana Şiş Kebab Not:
Sıvı karışımının içerisindeki zeytinyağı ve krema dengesini istediğiniz yoğunluğa göre ayarlayabilirsiniz.
Kıvam olarak ne çok sıvı ne çok yoğun yani boza kıvamında olmalı.
Soya sosunu iste damak tadınıza uygun olarak ayarlayarak tuzluluk oranını değiştirebilirsiniz.
Bonfile Hayvanın Neresidir?
Çoğunlukla büyükbaş hayvanlardan alınan bonfile, hayvanın sırt kısmında sokumun yanında yer almaktadır. Sokum ve antrikotun daha derininden sıyrılarak alınan bonfile, hemen hemen en yağsız ve sinirsiz bölge kabul edilmektedir. Ayrıca saf et olduğu için bonfilede kemik bulunmamaktadır. Arzunuza göre farklı lezzetlerle bir araya gelen bonfileyi restoranlarda yiyebilirsiniz. Bunun yanında et pişirme tekniklerine hakim olan herkes evde kendi sofrasında bonfile lezzetini tadabilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Et Nedir? Et Çeşitleri Nelerdir? Et'in Özellikleri...
Et Nedir? Et Çeşitleri Nelerdir? Et'in Özellikleri... Türk aşçı haberleri ve güncel mutfak haberleri olarak aşçılık kütüphanesinde ...
-
Et Nedir? Et Çeşitleri Nelerdir? Et'in Özellikleri... Türk aşçı haberleri ve güncel mutfak haberleri olarak aşçılık kütüphanesinde ...
-
Küncü & Susam Nedir? Küncü Nedir, Özellikleri Nelerdir, Hangi Yöreye Aittir? Kavrulmuş susam mı çiğ susam mı? Susam günde ne kadar tük...
-
Beyaz Mısır Çorbası Tarifi - Ordu Mutfağı Beyaz Mısır Çorbası Tarifi Malzemesi: * 2,5 Su Bardağı Beyaz Mısır Yarması, * 1 Su Bardağ...