23 Kasım 2019 Cumartesi

Grib'e Şifa Yemeklerimiz...

Grib'e Şifa Yemeklerimiz... "Şef Ömür AKKOR"
Birçok kişi kış günlerinin başlamasıyla soğuk algınlığı ve gribin pençesinde... Bağışıklık sistemini doğal yöntemlerle güçlendiren birbirinden farklı 9 tarifi sizler için derledik!

Son günlerde hepimizin gündeminde oldukça önemli bir yere sahip olan “grip” hususunda sağlık uzmanların önerdiği gribe karşı özellikle tüketilmesi gereken yiyecekler listesine birlikte göz atarsak; nar, kırmızı biber, sarımsak, ceviz içi, lahana, bal, mantar, kırmızı et, yeşil ve kuru soğan, badem, yoğurt gibi ürünlerin bağışıklık sistemini güçlendirdiği, bunu da Grib'e Şifa grip çeşitlerine karşı bizi koruduğu ortaya konulmuştur.

Bizler de bunların her birini birbirine katarak yapılan yeni tariflerin hangisinin en etkili olduğunu araştırarak epeyce vakit kaybetmekteyiz.

Sirkencübin (Mevlevi Mutfağı/Konya)
Dört tatlı kaşığı bal, dört tatlı kaşığı üzüm sirkesi, dört su bardağı su ile hazırlanan bir şerbettir. Sirke, bal ve su karıştırılıp soğuk olarak servis edilir. 16. yüzyılda Hacı Paşa tarafından yazılmış olan “Müntahab-ı Şifa”da geçmektedir. Mevlana Celallettin Rumi “bal ile sirke ölçüsü aynı olmaz ise sirkencübin güzel olmaz demiştir.”

Çorti Aşı (Bitlis, Hakkâri ve Muş Mutfakları)
Lahana turşusu, kemikli kuzu eti, nohut, dövme (buğday), sarımsak ve biberle hazırlanır. Yalnız kullanılan lahana turşusu salamura lahana turşusudur sirkeyle yapılmaz. Çorti aşını yapmak için büyük bir tencerenin içine tüm malzeme konur ve etler iyice pişene kadar pişirilir. Nar kullanılan tarifi de vardır narın kabukları da içine atılır. Bu yörelerde lahana turşusunun adına çorti denir. Yemek ismini buradan almıştır.

Badem Çorbası (Edirne Sarayı Osmanlı Mutfağı)
Bu yemek Şah Cihangir ve Beyazıt’ın 1539 yılında Edirne’de düzenlenen sünnet töreni ziyafetinde yer almıştır. Haşlanmış ve yumuşatılmış bademleri havanda dövün. Tencerede tereyağı ve unu karıştırıp kavurun üzerine yeterince süt, su ve bademi ilave edip bir taşım kaynatın. Çorba pişmeye yakın Hindistan cevizi ekleyip altını kapatın. Diğer tarafta tereyağını eritip et suyu ve maydanozla karıştırın ve çorbanın üzerine dökerek servis edin. Orijinal tarifte üzerine nar taneleri de serpilir.

Şiveydiz (Gaziantep ve Kilis Mutfakları)
Tencereye kuşbaşı kuzu eti konularak hafifçe tavlanır, tuz ve su ilave edilerek haşlanmaya bırakılır. Et piştikten sonra içine önceden haşlanmış nohut ilave edilir. 2 cm’lik şeritler halinde doğranmış taze sarımsak ve taze soğan et ve nohuda ilave edilir. Biraz piştikten sonra bir tencereye süzme yoğurt, yumurta ve un konularak hafif ateşte sürekli karıştırılarak dumanı çıkana kadar pişirilir. Hazırlanan yoğurt ağır ağır diğer tencereye dökülür ve servis edilir.

Cevizli Bat (Tokat Mutfağı)
Yeşil mercimek haşlanır ve soğutulur. İki avuç ceviz içi, haşlanmış mercimek, domates, yeşil soğan, kuru soğan, reyhan, dereotu, nane, zeytinyağı, domates ve biber salçası, tuz ve karabiberle karıştırılıp asma yapraklarına sarılarak pişirilmeden servis edilir.

Nardan Aşı (Diyarbakır Mutfağı)
İnce bulgurdan un, tuz, kuru nane ve pul biberle yoğrularak misket büyüklüğünde köfteler yapılır. Bolca kuru soğan ve yeşil soğan tencerede kavrulur. Bu yemeğin en önemli özelliği soğanının bol olmasıdır. Soğanlar kavrulunca salçası ve parça kuzu eti eklenir. Etlerde birkaç kez çevrildikten sonra tencereye su eklenip kaynamaya bırakılır. Kaynayan tencerenin üzerine süzgeç konulur ve süzgecin içine de nar taneleri doldurulur. Yemek kaynadıkça nar suyunu bırakır. Pişmeye yakın narların üzerine biraz su dökülür ve narlar üstünden alınır. İçine bulgur köfteleri atılıp bir taşım daha pişirilip servis edilir.

Melki (Bursa Mutfağı)
Şu mevsimde pazarlarda bolca bulunan melki mantarı 20 dakika haşlanır. Diğer tarafta tavada bol soğan tereyağında çevrilir. Tuz ve karabiber ilave edilip haşlanan mantarlar da eklenir. Beş dakika daha pişen yemek servis edilir.

Muhammara (Antakya Mutfağı)
Taze kırmızı biberler et makinesinde ya da rondoda çekilir. İçine dövülmüş kuru ekmek, sarımsak, zeytinyağı, nar ekşisi, kimyon ve ceviz içi katılarak servis edilir.

Şehriyeli Tavuk Suyu Çorba (Türkiye Mutfağı*)
Kemikli tavuk göğsü bir saat haşlanır. Haşlanan tavuk didiklenip şehriye ile tekrar haşlama suyunun içine atılır. Birlikte on beş dakika daha pişirilir. Diğer tarafta bir adet yumurta sarısı ve iki adet limon suyu çırpılarak azar azar altı kapatılan çorbaya eklenerek servis edilir.

* “Tavuk suyu çorba” tüm dünya mutfağında tarifi olan bu çorba aslında Fransızlara ait bir ilaç reçetesidir. Bizim şimdilerde restoran denince aklımıza gelen “yemek yenilen yer” anlamından çok önceleri restoranın anlamı, bu çorbanın ta kendisidir. Yani restoran ismi Fransızca “restaurer” (iyileştirmek, yeniden yapılandırmak anlamını taşıyan) fiilinden gelmektedir. Bu sebeple tavuk suyu çorba, gribe karşı ilaç niyetine içilen en önemli yemeklerden biridir.
Kaynak; kisikates.com.tr

13 Kasım 2019 Çarşamba

Pişirmenin Et Üzerindeki Etkileri Nelerdir?

Pişirmenin Et Üzerindeki Etkileri Nelerdir?
Sebzeler, birincil antioksidan kaynağı olarak kabul edilirken et; protein, yağ ve vitamin katkıları ile öne çıkar. Et pişirirken en fazla zayi olan B Vitamini ailesine mensup vitaminlerdir. Çoğu pişirme yöntemi B1, B3, B5, B6 ve folat (B9) gibi vitaminlerin yaklaşık % 20-50’sinin kaybolmasına neden olur. K, E ve B12 vitamini kaybı ise daha az miktarda olur.

Fırında pişirme yöntemi ve ızgarada pişirme yöntemleri et pişirmenin en iyi yöntemleri olarak kabul edilir. Çünkü bu yöntemlerde ısıya maruz kalan yüzey alanı daha azdır ve bu da vitamin kaybının daha az olmasını sağlar. Son yapılan araştırmalar, pişirmenin çok az protein kaybına yol açtığını göstermiştir.

Bu iyi habere karşın bir de kötü haber var: O da pişirme sonrası etin kolesterol içeriğinin de korunmuş olarak kalmasıdır. Pişirilen etin protein formunda bir değişim olur ancak bu form değişikliği proteinin sindirim sistemimize ulaşmasını engellemez. Hatta pişirme sayesinde protein alımımız kolaylaşmış ve bu gelişme sindirim sistemimizde bir devrime yol açmıştır.

Eti kurutma yöntemi ile yemeye hazır hale getirilmesi en az besin değeri kaybını sağlayan tekniktir. En kötüsü ise bizim en çok kullandığımız yöntem olan tencerede pişirme yöntemidir. Etin yüzey alanı bakımından ısıya en fazla maruz kaldığı yöntem güveç, yahni gibi tencerede yapılan pişirmelerdir. Bu pişirme tekniğinde yararlı unsurların çoğu eti terk eder.

Peynir Nasıl Saklanır?

Peynir Nasıl Saklanır? 
İnsanoğlu, 7 bin yıldır peynir üretiyor. Bugün peynir üretimi hem bir bilim hem de bir sanat haline geldi. Hatta peyniri ile meşhur bir bölgelere yapılan turistik gezilerin önemli uğrak yerlerinden biri peynirciler oldu. Diyelim ki Kars’a gittik bir teker kaşar, bir teker gravyer aldık, bu yöreye has nadide lezzeti sağlıklı bir şekilde muhafaza etmek konusunda derin dondurucuya güvenebilir miyiz?

Peynir Dondurulur mu?
Peynir, derin dondurucuda güvenle saklanabilir. Çoğunlukla peynirler pastörize edilmiş ve yıllandırılmış olduğundan hava geçirmez bir kapta buzdolabında çok uzun süre bozulma tehlikesi olmadan saklanabilir. Fakat bu süre uzadığında, peynir eskimeye devam ettiği için tadı giderek keskinleşir. Peyniri derin dondurucuda saklamak, tat keskinleşme sorununu ortadan kaldırır.

Aslında peynir uzmanları, lezzet ve kalite üzerindeki olumsuz etkileri sebebiyle peynirlerin dondurulmasını önermezler. Ancak dondurulmuş peyniri tüketmek sağlıkla ilgili bir soruna neden olmaz. Kalite düşmesi ve lezzet kaybının nedeni ise peynirin içinde oluşan buz kristallerinin genişlemesinin neden olduğu moleküler yapı değişikliğidir. Yapı değişikliği peynirin kullanılacağı yere göre önemli ya da önemsiz olabilir. Örneğin börek yapımında kullanacaksanız, peynir zaten eriyeceği için yapının değişimi zaten fark edilmeyecektir. Ama eğer sandviç yapacaksanız peynirin kenarlarında oluşan ufalanmalar sandviçin görüntüsünü iştah açıcı olmaktan uzaklaştırabilir.

Bununla birlikte derin dondurucunun yol açacağı yapılsal değişimler peynir çeşidine göre de farklılaşır. Sert peynirlerde dağılma sorunu ortaya çıkarken, yumuşak peynirlerde katı ve sıvı bölümler birbirinden ayrışabilir. Bu ayrışma, peynirin dışında rahatsız edici bir yumuşaklık, içinde ise doğal olmayan bir sertlik oluşturabilir. Sağlıkla ilgili bir sorun olmazsa da doku değişikliği lezzet algısını olumsuz etkileyebildiği için birçok kişi peynirin hava geçirmez bir kapta buzdolabında saklanmasının daha uygun olduğunu düşünmektedir.

Hangi Peynir Dondurulmaya Daha Uygundur?
Bazı peynir çeşitleri dondurulmaya diğerler çeşitlerden daha uygundur.

Dondurulmaya pek uygun olmayan peynirler:
Yumuşak dokulu ve büyük delikli peynirleri derin dondurucuda saklamak tat ve dokularında daha fazla değişim olacağı için tavsiye edilmez. Süzme peynir, krem peynir ve ricotta gibi peynirleri derin dondurucuda muhafaza etmek zorunda kalırsanız bekletme süresinin 1 aydan daha fazla olmamasına dikkat edin.

Peynir Nasıl Dondurulur?
Peynirlerin güvenle derin dondurucuda muhafaza edilmesi için dikkat edilmesi gereken birkaç husus vardır:

Derin dondurucuya konulacak olan peynir, 2-3 gün içinde tüketilecek miktarlarda paketlenmelidir.
Tüketim amacına uygun şekilde paketlemek işinizi kolaylaştırır. Rende ya da dilim vb.
Dilimlenen peynirler arasına yağlı kâğıt koyarsanız ihtiyacınıza uygun sayıda dilimi derin dondurucudan çıkarmanız kolay olur.
Hazırlanan paketlerin derin dondurucuya hava geçirmez bir kap ya da dayanıklı bir folyoya sarılı olarak konulması önemlidir.
Bölmek gerekmiyorsa derin dondurucuya orijinal paketinde koymanız daha iyi olur.
Derin dondurucudan buzdolabına aktarılan peynirin 2-3 gün içinde tüketilmesi önerilir.

Peynir Çeşitlerine Göre Saklama Şekilleri Birbirinden Farklı
Beyaz peynir, ambalajı açıldıktan sonra salamura suyu denen içme suyuna yemek tuzu ilavesiyle yapılmış sıvının içinde uzun zaman besin değerleri ve lezzetini kaybetmeksizin saklanabilir. Böylece peynirin olgunlaşma süreci de devam eder.

Özellikle beyaz peynir ve türevleri oksijenden uzak tutulmalıdır. Beyaz peynir türevi peynirler salamura suyunun içinde saklanmalıdır. Beyaz peyniri keserken bıçağı ıslatmanız düzgün kesmenize yardımcı olur.

Kızartma peynirleri (Antep, Urfa ve Hellim peyniri gibi) tüketilmeden önce 15-20 dakika suda bekletilirse içerdiği tuz gider ve gerçek lezzeti ortaya çıkar. Beyaz peynir, Burgu ve Topi dışındaki peynirler yıkanmaz, su ile temas peynirin lezzet ve aromasının kaybolmasına yol açar. Peynirler derin dondurucuda muhafaza edilmemelidir. Oda sıcaklığında bekletilmemelidir.

Kaşar peynirlerini streç film ile sarmak kaşar peyniri ile streç film arasında oluşacak nemi arttıracağı için kaşar peyniri küflenebilir. Peynir dilimlere ayrılmadan saklanmalıdır, böylece dış ortamla teması en aza indirilebilir. Kaşar peyniri ve türevleri rutubetten uzak ortamlarda saklanmalıdır.

Krem peynirler mutlaka kendi ambalajının içinde ve kapağı kapalı olarak saklanmalıdır. Paket açılıp porsiyon olarak servis edilmeli ve kapağı devamlı kapalı olarak buzdolabında saklanmalıdır.

Mineral Nedir? Sağlığımız İçin Neden Önemlidir?

Mineral Nedir? Sağlığımız İçin Mineral Neden Önemlidir?
Mineraller, yetişkin bir insan vücudunun %4 kadar küçük bir kısmını kaplamasına rağmen enzimlerin etkinleştirilmesi, iyi bir kemik yapısı ve merkezi sinir sisteminin sağlığı gibi önemli etkileri vardır.

Vitaminler, mineraller olmadan fonksiyonlarını gerçekleştiremediklerinden kaynaklı mineral eksikliğinde vücut vitamin eksikliğine kıyasla daha çok zarar görür. Vitaminler ve mineraller vücudun düzenli çalışması için gerekli olan enzimler ve koenzimler için esansiyel rol oynamaktadır. Esansiyel olan mineral eksikliğinde vücut iyi çalışamaz.

Vücuttaki kimyasal işleyişin dengede olması için vücutta bulunan çeşitli mineraller bir oranda olmalıdır. Her bir mineral diğerlerini dengesini de etkilediği için birinin miktarının bozulması sorunlara yol açacak reaksiyonlara neden olabilir. Ayrıca, vitamin nedir ve vitamin eksikliği belirtileri başlıklı yazımılarımıza mutlaka göz atın.

Minerallerin Faydaları ve Minerallerin Görevleri Nelerdir?
Mineraller iskelet ve dişlerin yapı taşını oluşturur. Sağlıklı sinir fonksiyonu sağlayan, kas gücünü düzenleyen mineraller büyüme ve gelişme, yaşamın devamlılığı ve sağlığın korunması için gerekli besin öğesidir.

Tamamı suda çözünebilir özellikte olan mineraller ince bağırsaktan emilir ve birçoğu farklı mekanizmalarda görev almak üzere depolanır, fazlası idrar yoluyla vücuttan atılır.

Minerallerin Çeşitleri ve Bulundukları Besinler
Mineraller vücut tarafından sentezlenemedikleri için besin yoluyla alınır. Besinlerle alınmasının yanında mineral takviyesi de kullanılabilir. Bu takviyeler genellikle vitamin ve mineralleri birlikte içerir.

Günlük gereksinimi 250 mg’ın üzerinde olan minerallere ‘makro mineraller’ denir. Sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor ve klor makro minerallerdir. Günlük gereksinimi 20 mg’ın altında olan minerallere ‘eser elementler’ denir. Krom, bakır, iyot, flor, manganez, molibden, selenyum ve çinko eser elementler grubunu oluşturur.

Vücudumuz fonksiyonlarını yerine getirmek için tıpkı vitaminler gibi minerallere de ihtiyaç duyar. Vitamin ve minerallerin eksikliği halsizlik hissine yol açabilir. Ancak eksiklik uzun sürdüğünde ve yoğun olduğunda pek çok sağlık sorununa yol açabilir. Bu makalede, vücudumuzun ihtiyaç duyduğu temel mineraller, bunların işlevleri ve kaynakları kısaca özetlenmiştir.

Kalsiyum
Kalsiyumun kemiklerin ve dişlerin sağlığı için çok önemli olduğu söylenir, doğrudur da ama kalsiyum sadece bu işe yaramaz. Kalsiyum, sinir iletimine yardımcı olur. Kasların kasılması ve gevşemesinde önemli bir rol üstlenir. Bu faydaların yanı sıra kalsiyum vücutta fazla yağ birikimini önler. Bu yüzden, eğer kilo vermeye çalışıyorsanız, kalsiyum alımınıza dikkat etmeli ve vücudunuzun kalsiyum ihtiyacını karşıladığınızdan emin olmalısınız. Yoğurt, soya peyniri, somon balığı, badem ve brokoli kalsiyum bakımından zengin besin maddeleridir.

Magnezyum
Magnezyum, vücudumuz için son derece önemli bir mineraldir.  Aynı zamanda magnezyum yer kabuğunda en fazla bulunan sekizinci elementtir. Kalsiyumla birlikte çalışır ve kasların kasılmasına yardımcı olur, kan basıncını düzenler, kemik ve dişleri güçlendirir. Magnezyum ayrıca vücudumuzun birçok kimyasal reaksiyon için de gereklidir. Aslında 300’den fazla enzimatik reaksiyona katkı sağlar. Magnezyum, ATP üreten reaksiyonlarda yer alan enzimleri dengeler. ATP, hücrenin enerji birimidir, yani hayati derecede önemlidir. Bu nedenle kesintisiz ATP üretimi için vücudun magnezyum ihtiyacının sürekli olarak giderilmesi gerekir. Magnezyum bakımından zengin besinler; kaju, ayçiçeği tohumu, fındık, ıspanak ve brokoli gibi yeşil yapraklı sebzeleridir.

Manganez
Manganez (Mn), baklagiller, balık, kuruyemiş, çay, su gibi gıda kaynaklarından kolayca elde edilebilecek temel bir minerallerden biridir. Çeşitli enzimlerin sentezlenmesi ve aktivasyonunda rol oynar. Ayrıca glikoz ve lipidlerin metabolize edilmesinde, proteinlerin, C ve B vitaminlerinin sentezini arttırır. Manganez eksikliği, oksidatif stres (oksidaitf stres, antioksidanlar ve prooksidanlar arasındaki dengenin bozulmasıyla ortaya çıkar hücrede dengesizlik kaynaklı hasar ortaya çıkar.) ve diğer metabolik bozukluklara yol açabilir; fazlalığı ise zehirlenme ve başka bazı sağlık sorunlarına neden olur. Sonuç olarak manganez bakımından zengin gıdaları tüketmek iyidir ama aşırı miktarda tüketimden de kaçınmak gerekir.

Selenyum
Selenyum, oksidatif stres sonucu hücrelere zarar veren dengesiz molekülleri nötralize ederek, etkili bir antioksidan görevi gören bir mineraldir. Ayrıca tiroid bezimizin faaliyetlerinin düzenlenmesinde de yardımcı olur. Kümes hayvanları, deniz ürünleri, etler zengin selenyum kaynaklarıdır. Bitkisel gıdalarda da selenyum vardır.

Çinko
Çinko, bağışıklık sistemimizi güçlendirir. Yaraların iyileşmesine katkı sağlar. Yeni hücrelerin, proteinlerin ve enzimlerin sentezlenmesine yardımcı olur. Çinkonun, bazı antioksidanlarla birlikte tüketildiğinde yaşa bağlı maküler oluşumun ilerlemesini geciktirdiği düşünülmektedir. Çinko için en iyi kaynaklar; kümes hayvanları, kırmızı et, fasulye, fındık, mantar, avokado vb.’dir. Çinko eksiliği vejetaryen beslenmede, çinko bakımından zengin sebzelerin iki kat fazla tüketilmesi ile giderilmeye çalışılır.

Krom
Krom, kan şekeri kontrolü için önemlidir, çünkü insülinin aktivitesini arttırır ve normal kan şekeri seviyesinin korunmasına katkı sağlar. Kepek gevrekleri, balık ve etlerden elde edilebilir.

Demir
Kan testlerimiz hemoglobin seviyelerinde bir düşüş gösterdiğinde çoğumuz demir takviyesi alıyoruz. Çünkü hemoglobin, vücudumuzdaki oksijeni taşımaya yardımcı olan proteindir ve oksijen de sağlığımız için son derece önemlidir. Yani demir, oksijenin taşınmasına katkı sağlar. Aynı zamanda kimyasal reaksiyonların bir parçasıdır. Kolajen, hormonlar, nörotransmiterler ve amino asitlerin sentezi için gereklidir. Yeşil yapraklı sebzeler, pancar, kırmızı et, kümes hayvanları ve tahıl ürünleri mükemmel demir kaynaklarıdır.

Bilhassa anne adayı olabilecek yaştaki kadınların hemoglobin seviyelerini korumak için düzenli olarak demir seviyelerini izlemesi önemlidir.

Bakır
Büyükanne ve büyükbabanız bakır mutfak araç gereçleri kullanırlardı. Bakır sinilerde pişmiş yemekleri hatırlamasanız da söz edildiğini duymuşsunuzdur. Bu araç gereçler aslında çok faydalıdır çünkü vücudumuza bakır minerali sağlar. Bakırın önemi ise demirin metabolizmasına sağladığı katkıda gizlidir. Artık bakır kap kacaklar yaşamımızda olmadığına göre bakır bakımından zengin besin maddelerini beslenme programımızdan eksik etmemek gerekir. Bakır gereksinimini karşılamak için fındık, kabuklu deniz ürünleri, ciğer, kuru erik ve karabiber tüketebiliriz.

Fosfor
Fosfor, kanda lipid taşıyan fosfolipitler ile DNA’nın ve RNA’nın bir parçasıdır. Fosfor ayrıca kemiklerimizi ve dişlerimizi korumaya yardımcı olur ve besin maddelerinin hücrelere giriş çıkışına katkı sağlar. Fosfor, süt ve süt ürünlerinde, et, balık, kümes hayvanları, yumurta, patates, badem vs.’de bol miktarda bulunur.

Florür
Florür, diş sağlığının korunmasında kilit rol oynar ve güçlü kemik oluşumunu destekler. Düzenli olarak yapılan florür tedavileri, diş boşluklarının oluşumunu önlemeye yardımcı olur. Bazı deniz balıkları iyi bir florür kaynağıdır. Genel olarak florür, florlanmış su ve diş macunlarından sağlanır. Ancak, çocuklar tarafından alınan florür miktarı konusunda dikkatli olunmalıdır çünkü aşırı miktarda florür genç insanlara zarar verebilir.

İyot
Vücudumuzun metabolizmasını düzenleyen, vücut sıcaklığımızı korumamıza yardımcı olan ve kas fonksiyonunu, üremeyi ve büyümeyi etkileyen tiroid hormonlarını üretmek için vücudumuzun iyoda ihtiyacı vardır. İyot, orkinos ve morina balığı, genel olarak deniz ürünleri, süt, yoğurt ve peynir gibi bazı gıdalarda doğal olarak bulunur. Eksikliğinden kaçınmak için tuzlar iyot ilave edilerek üretilir. Ancak yüksek düzeyde iyot tüketmek de “guatr” gibi sorunlara neden olabilir.

Molibden
Hücrelerimizde eser miktarda bulunan molibden de birkaç enzimin işlevi için hayati önem taşır. Eksikliği nadiren görülür. Baklagiller, tahıllar, fındık ve süt ürünlerinden kolaylıkla elde edilebilir.

Klor
Klorür vücudumuzdaki sıvıları dengeler ve sindirime yardımcı olur. Sofra tuzu, soya sosu ve diğer işlenmiş gıda maddelerinde bulunur.

Potasyum
Potasyum, kas kasılmaları, vücut sıvılarının bakımı, düzenli kalp atışı ve sinir iletimi için gerekli olan önemli bir mineraldir. Düzenli olarak et, süt, muz, portakal, greyfurt, barbunya ve soya fasulyesi tüketilmesi potasyum seviyesini korumanıza yardımcı olabilir.

Sonuç
Mineraller, yukarıda detayları belirtilmiş olan önemli vücut fonksiyonlarının yerine getirilmesinde çok büyük bir öneme sahiptirler. Onlar, eksikliği durumunda önemi fark edilen sessiz işçilere benzerler. Üstelik yetersizlikle aşırı tüketim arasında ince bir çizgi vardır. Eksiklik de fazlalık gibi vücuttaki bazı fonksiyonların aksamasına yol açabilir.

Tuz Yiyecekleri Nasıl Korur?

Tuz Yiyecekleri Nasıl Korur? Tuzun Kısa Tarihi... Tuzun Önemi Nedir? Tuz Yiyecekleri Nasıl Korur? 
Tuz, yemeklere lezzet katan bir madde olmakla birlikte Dünya tarihinde önemli bir rol oynamıştır: Mısırlılar tanrılarına sunmuş, Fenikeliler değerli bir ticari mal olarak kullanmışlardır. Roma ise tuz, para birimi olarak kullanılmıştır. Romalı askerlere maaşları, tuz olarak ödenmiştir. Hatta bu ilginç tarihi fenomenin izini dilimizde değil ama İngilizce’de sürebiliriz: 

Asker anlamına gelen “soldier” kelimesi ile maaş anlamına gelen “salary” kelimesi; tuz anlamına gelen “salt” kelimesinden türetilmiştir. Bunun en önemli sebebi, tuzun pek çok farklı kullanım alanının keşfedilmiş olmasıdır. Bunların başında da yiyeceklerin korunması gelir. Buzdolabının olmadığı çağlarda yiyeceklerin muhafaza edilmesinin güçlüğü düşünülecek olursa tuzun neden para yerine geçtiği daha iyi anlaşılır.

Tuz Yiyecekleri Nasıl Korur?
Yüzyıllar önce bulunan tuzlama yöntemi, bazı yiyeceklerin bozulmadan uzun süre saklanabilmesini sağlar. Bunu gıdanın içindeki nemi emerek ve bakteri ve diğer mikro organizmaların gelişmesini engelleyerek yapar.

Dehidrasyon
Ozmoz (geçişme ya da geçişim) süreci, suyun daha yüksek konsantrasyonlu bir maddeden daha düşük konsantrasyonlu bir maddeye geçmesi anlamına gelir. Kuru üzüm tanelerini, su dolu bir kaseye koyduğumuzda nasıl ki üzüm taneleri su ile dolup şişiyorsa, çiğ etle tuz bir araya geldiğinde de su ve tuz yer değiştirir. Böylece gıda zehirlenmelerinin baş rol oyuncusu salmonella ve diğer bakteri kaynaklı patojenler hayatta kalamaz.

Aslında besin maddelerinin tek başlarına kurutulması bile bakterilerin hayatta kalma şansını azaltır. Bir de işin içine tuz girince bakterilerin hayatta kalması daha da zorlaşır. Çünkü tuz yani sodyum klorür organizmaları farklı şekillerde etkiler.

Mikroorganizmalar sodyum klorüre verdikleri tepki bakımından ikiye ayrılır: Tuzla dost mikroorganizmalar yani Halofiller ve tuz sevmeyen Nonhalofiller. (halo tuz ve fil ise sevmek anlamına gelir.)

Halofiller sodyum klorür toleranslarına göre hafif, orta ve aşırı olmak üzere üçe ayrılır. Nonhalofil bir kültür söz konusu olduğunda ise tuz ölümcüldür. Bir ortama tuz ilave edildiğinde o ortamdaki mikroorganizmalar, tuza dayanıklılıklarına göre değişen tepkiler verirler. Bu etki, bilimsel çalışmalarda farklı amaçlar için kullanılmaktadır.

Yiyeceklere tuz eklenmesi, mikrobik hücrelerin ozmotik şok yaşamasına neden olur. Ozmotik şok, hücrelerin suyunu kaybetmelerine neden olarak hücre ölümüne ve gelişimin duraksamasına yol açar. Bunun yanı sıra bazı çalışmalar, sodyum klorürün mikrobiyal hücrelerin içindeki oksijen çözünürlüğünü sınırlayabileceğini göstermiştir.

Ayrıca hücresel enzimlere müdahale ettiği ve hücreden sodyum iyonu atmak için hücrenin enerji harcamasına yol açarak da hücreleri zorladığı anlaşılmıştır. Bütün bunlar bakterilerin çoğalmasını engeller ve sonuçta ölümlerine neden olur.

Yukarıda açıklanan sebeplerle tuz yiyeceklerimizin raf ömrünü artırır. Tuz, soğutmanın söz konusu olmadığı çağlardaki kadar önemli olmasa da toksik olmaması, ucuz olması, kolay temin edilebilmesi ve yiyeceklerin lezzetine lezzet katması gibi cazip yönleri nedeni ile yaygın olarak kullanılmaktadır.

Et Nedir? Et Çeşitleri Nelerdir? Et'in Özellikleri...

  Et Nedir?  Et Çeşitleri  Nelerdir? Et'in Özellikleri... Türk aşçı haberleri ve güncel mutfak haberleri olarak aşçılık kütüphanesinde &...