Ne Mutlu Türk Mutfağı Diyene!
Tüm Dünya’da Türk mutfağını savunan değerli arkadaşlarım;
Her birinizin amacı Türk mutfağını yüceltmektir. Bu bizim en önemli ülkümüzdür. Bizler hepimiz tüm farklılıklarımızla tek bir ortak amaçla tüm dünyada Türk mutfağı için çalışmalar yürütme gayretindeyiz. Bu çalışmalarımızı yaparken bizimle çalışan arkadaşlarımız arasında her anlamda birçok farklı kültüre ve etnik kökene sahip insanların bulunması çok önceleri de ifade ettiğim gibi bizim en büyük zenginliğimizdir.
Nitekim bizi, biz olarak temsil eden amblemimiz üzerinde sizin de bildiğiniz gibi birçok farklı renk bulunmaktadır. Bu bizim tüm farklılıklara olan yaklaşımımızı anlatmaktadır. Tüm farklılıklarımızı ortak paydada toplayarak temsil eden sembollerimiz, aynı zamanda bu konulardaki yaklaşımımızı herkesin anlamasına da her anlamda olanak sağlamaktadır. Bizler tüm Dünyadaki aziz Türk Milleti’nin mutfak sanatları elçileri, diplomatları ve akademisyenleri olarak kendi mutfak sanatları kültürümüzü koruyarak gelecek nesillere aktarmakla da sorumluyuz.
Bunu yaparken de tamamen kendi kültürel değerlerimize göre, kendi örf, adet ve ananelerimize göre tüm dünya nezdinde mutfak kültürümüzü şekillendirmeliyiz. Tüm dünyadaki Türk şefleri olarak da bu bizim en önemli birinci görevimizdir. Şu halde mesleki çalışmalarımızı Türk mutfak sanatları alanında yaparken bu değer yargılarımıza göre ülke mutfağımıza yön vermek bizlerin en önemli vazgeçilmez önceliği olacaktır. Bunu bu şekilde yapma zorunluluğumuz aynı zamanda bizim gelecek nesillerimize olan bir borcumuzun gereğidir.

Açık yüreklilikle ifade ediyorum ki, zaman zaman yabancı veya yerli arkadaşlarımız bana nerelisin diye sorduğunda “aşçıların başkentindenim” dediğimde olmuştur. Ama bu asla bizi ayrıştıranların söylemleri ve tavırlarıyla eş tutulabilecek tarzda bir yaklaşım olarak asla düşünülemez. Aksine bu durum, Dünya’da eşi benzeri olmayan kültürel bir değerin Türk mutfak sanatları açısından söz konusu soruya olan tüm Dünya’daki ortak karşılığıdır. Bu cevap, Türk mutfak sanatları alanında temsiliyle mükellef olduklarımızı yerli veya yabancı olan herkese anlatarak öğrenmesine vesile olacak olan bir cevaptır.
Hem rahmetli öğretmenim şef Zeki Gülyiyen, hem de bizim gibi düşünenler olarak bizler her zaman birtakım insanlara hak ettiklerinden fazla değer vermememiz gerektiğini savunmuşuzdur. Bizi mesleğimiz içinde ayrıştıranları ve kendi menfaatlerine göre dışlayıcı zihniyetleri her zaman eleştirmişizdir. Elbette ki, bu insanlara sektörde birlik söylemlerini artırmaları için dostane yaklaşmasını da bilmişizdir.

Adamcılık veya memleketçilik oyunlarıyla bu mesleği yapanları ayrıştıranlar Mengen’in temsiliyle mükellef olduğu değerleri de oradan uzaklaştırmış olanlardır. Hatta bunlar Mengen’in yetiştirdiği kendi önemli değerlerini bile silmek istemiş olanlardır.
“Ne mutlu Mengenliyim diyene” diyerek yazdığım makalemde de tüm bu ayrıştırıcı söylemleri geçmişten günümüze kadar yapanlara ve halende yapmakta olanlara bir tepki olarak bu sözü söylemekteyim.

Bu mesleği yapan herkes eğer aşçıların başkenti olarak bilinen Mengen’in bir parçası gibi hissetmek istiyorsa orada doğmuş olmasına veya oradan kan bağı bulunmasına asla gerek duymamalıdır. Tüm meslektaşlarımız bu mesleği Dünya’nın neresinde olursa olsun yapıyor olmaları ve bu mesleğe gönül vermeleri, dilerlerse kendilerini aşçıların başkentinin bir mensubu olarak görmelerine yeterli sebepleridir.
Mengen’in Türk mutfak sanatları açısından var olan tarihi değeri tüm Dünya’daki Türk milletinin ve bu mesleği hangi memleketten olursa olsun yapan herkesin ortak değeridir. Türk mutfak sanatları açısından bu mesleği yaparak ülke mutfağımızı temsil eden herkes eğer isterlerse bu değerin temsilini Dünyanın neresinde olursa olsun kabullenip gönül rahatlığı ile yürütebilirler.

Tabi ki her memleketin ve şehrin söylemekte olduğum “Ne mutlu Mengenliyim diyene” sözünü kendisine göre uyarlaması düşünülebilir, bu elbette herkesin hakkıdır. Ancak kadim kültürümüzde Türk mutfak sanatları açısından düşündüğümüzde bazı kaçınılmaz tarihi gerçeklerle karşılaşıyoruz. Bu gerçek ise mesleğimiz açısından büyük önem ifade eden ve aşçılar başkenti olarak tanınan Mengen’in bu anlamda tarihten gelen çok önemli bir değer olduğu gerçeğidir.
Osmanlı Saray mutfağında babadan oğula geçerek yüzyıllardan beri kadim değerleriyle süre gelmiş olan mesleğimiz, Türk kültüründe ve tarihinde Mengen ile özdeşleşmiştir. Yüzyıllar boyu Padişahlara, Sultanlara, devlet başkanlarına ve devlet erkânına aşçı yetiştirmiş olan Mengen ve onun tarihi açısından da yukarıda ifade ettiklerim kaçınılmazdır. Bunlar herkes tarafından da kabul gören bilimsel tarihi gerçeklerdir. Bu gerçekler aslında bizim bu meslekte hepimizin birden sahip olduğumuz ortak değerlerimizi temsil etmektedir.

Bu tarihi sembolik değerimizi tüm dünya nezdinde aşçılarımızın başkenti olarak hep birlikte öne çıkartmamız bizi Türk mutfağı olarak tüm dünyada olduğumuzdan çok daha ileriye götürür. İşte bu yüzden ben tüm değerli şeflerimizin, ustalarımızın geçmişte memleketlerine göre dışlanmış olanlar gibi dışlanmalarına her zaman karşıyım. O yüzden kati suretle dediğim gibi Türk mutfak sanatlarında kendisine özgü bir anlamı olan Mengen’imizin tüm Türkiye’nin şeflerinin ve meslektaşlarımızın memleketi olarak kabul görmesinden ancak memnuniyet duymalıyız diye düşünüyorum.
Hiç şüphesiz ki bizim doğup büyüdüğümüz yerler hangi şehirler veya köyler olursa olsunlar, her anlamda önemli ortak değerleri olan insanlarımız içerisinde mesleksel anlamda da asla ayrı gayrıya düşmemize sebep olamaz, olmamalıdır.
Evet, her memleketimizin kendisiyle anılan meşhur bir mesleği veya ürünü vardır. Mengen’in de kadim tarihinde aşçıları meşhurdur. Tıpkı her memleketin kendisiyle özdeşleşmiş olan olgularının olması gibi, aşçılık ve mutfak sanatları mesleği de kadim tarihimizden günümüze kadar Mengen ile özdeşleşmiştir. Bunu kabul etmek istemeyenler olabilir, ancak bu Malatya’nın dünyaca ünlü kayısısını Malatya’ya ait olduğunu reddetmeye benzer. Bunu da ne akıl, ne mantık ne de elimizdeki bilimsel veriler destekler.
Şu halde hangi memleketten olursa olsun bu mesleği yapan herkesin dilemeleri halinde aşçıların başkentinin bir mensubu olmalarında ve orayı kendi memleketleri saymalarında asla hiçbir sakınca olamaz. Aksine bu durum bizi tüm Dünya’da Türk mutfağı olarak sadece mutlu eder, bundan büyük şeref ve onur duymamız gerekir.

Değerli meslektaşlarım ben sizlerin memleketlerini her nerede olurlarsa olsunlar her zaman kendi memleketim sayıyorum ve sizlerin de mutfak sanatları alanında kadim kültürümüzde önemli bir yer edinmiş olarak tüm dünya ile özdeşleşmiş olan memleketimi kendi memleketiniz saymanızdan ancak şeref duyacağımı tüm samimiyetimle bilmenizi istiyorum.
Kökenim ve Mengenli olmak benim takdir ettiğim bir şey değildi. Rahmetli babamın Aydın’da çalıştığı bir dönemde orada doğmuş olmayı ve sonrasında Ankara’da yetişmeyi ben tercih etmedim. Her ne kadar doğduğum yerde üniversite okumuş olmakta benim tercihimmiş gibi gözükse de, aslında buda benim kaderimdi. Bunların hepsi ve daha fazlası rabbim Allah’ın bana nasip ettikleriydi. Bunlar eğer bende her anlamda bir değer ifade ediyorsa, bu durum tüm bu değerlerin farklılıklarından gelen bir zenginliktir. Bana bahşedilen bu farklılıklar ve zenginlikler ise sizlere tüm bu konulardaki samimi duygularımı anlatabilmeme olanak sağlayan bir vesilemdir.
Tüm dünyadaki Türk şefleri olarak şunu asla unutmayalım: Mengen’in Türk mutfak sanatları alanında tarihimizden gelen kültürümüzdeki önemli tarihi değerini bu mesleği yapanlar olarak hepimiz birden sahiplenirsek, bu bize tüm dünya nezdinde Türk mutfağı adına çok önemli bir katkı sağlar. Ayrıca bu tüm Dünya’da hepimizi birden Türk mutfağı olarak emsalsiz bir şekilde temsil eder.
Dünya’da aşçıların başkenti olarak adlandırılan başka bir belde Türkiye dışında hiçbir ülkede yoktur. Bu geleneğin kadim kültürümüzle de özdeşleşmiş olması ayrıca hepimizin ortak olarak önemli bir tarihi değeridir diye düşünüyorum. Bu hepimizin sahip çıkması gereken bir zenginliktir ve değerdir.

Eğer bizler tüm Dünya’daki Türk aşçılık ve mutfak sanatları camiası olarak bu sembolümüzü doğru politikalar ile doğru düşüncelerle destekleyerek birbirimize ve gelecek nesillerimize benimsetebilirsek; Türk mutfağı olarak tüm Dünya’da da eşsiz ve benzersiz bir konuma yükseleceğimizden kesinlikle emin olabilirsiniz.
Şu halde tüm Dünya’daki meslektaşlarımızın Ne mutlu Türk mutfağı diyene! Ne Mutlu Biz diyenlere demesinden mutluluk duyacağımızı bilmelerini istiyorum.
Çünkü ben mutfak sanatları alanında her zaman Ne mutlu Türk mutfağı diyene! Diyorum. Bunu bu güne kadar açık olarak diyememiş olmamız; bunu diyebilmenin bedellerini bu güne kadar ödemek zorunda kalmış olmamızdan kaynaklıdır. Bu bedelleri ödeyerek göze almış biri olarak bu gün ben açık olarak “Ne mutlu Türk mutfağı diyene” diyebiliyorum.
Bizler dün olduğu gibi bugünde ve gelecekte de memleketlerine asla bakılmaksızın “Ne mutlu Biz diyene !” diyenlerin temsilini yürütmeye devam edeceğiz. Tüm Dünya’daki Türk mutfak sanatları camiamızın da bu anlayış ile birbirine yaklaşması Türk mutfağını yüceltecektir.
Bu gün ben bütün camiamızı ve gelecek nesillerimizi “Ne mutlu Türk mutfağı diyene” demeye davet ediyorum.
En derin saygı ve sevgilerimle
Türk Mutfağı Diriliş Hareketi Lideri
Şef Tolgahan Gülyiyen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder