Atasözü geçmişten günümüze gelen, uzun deneyimlerden yararlanarak kısa ve özlü öğütler veren, toplum tarafından benimsenerek ortak olarak kullanılan kalıplaşmış sözlerdir. Türkçe'de "sav" ve "irsal-i mesel, darb-ı mesel" olarak da adlanılır. Atasözleri bir toplumun duygu, düşünce, inanç ve kültür yapısını yansıtır.
Atasözleri, kim tarafından ne zaman söylendiği bilinmediğinden anonimdir. Bu sözler topluma mâl olmuş, toplum tarafından benimsenmiş ve yüzyılların düşünce ve mantık isteminden geçerek günümüze ulaşmış kısa ve özlü sözlerdir. Atasözleri, bir düşünce açıklanırken ya da savunulurken tanık olarak da gösterilirler. Atasözleri, halkın yalnızca ortak duygu ve düşüncelerini değil ortak dil zevkini de yansıtır.
Ye kürküm ye! (deyiminin anlamı) Birinin giyimine kuşamına bakılarak kendisine değer verildiği anlatılırken topluluğun yanlış bir davranışına işaret için söylenir.
Yediği naneye (herzeye) bak! Yaptığı münasebetsizliğe bak!
Yediği önünde yemediği ardında: Bolluk içinde yaşıyor, dilediği her şeye sahip.
Yeme de yanında yat: Çok lezzetli ya da çok hoş.
Yemeden içmeden: (Kötü davranışlar için) Vakit geçirmeden.
Yemeden içmeden kesilmek: Büyük bir üzüntü sonucu yiyemez, içmez duruma gelmek, iştahı kesilmek.
Yemedik nane bırakmamak: Her türlü münasebetsiz, yakışıksız işleri yapmak.
Yenilir yutulur gibi değil: Kendisiyle başa çıkılamayacak durumda olan.
Birbirini yemek: Birisiyle sürekli olarak kavga etmek, didişmek.
Başının etini yemek: Aynı konuda birisine art arda aynı şeyleri söylemek, yakınmak.
Çiğ çiğ yemek: Birisine çok fazla kızmak, öldürecek kadar sinirlenmek.
Damga yemek: Bir topluluk ya da kişi tarafından bir konuda yaftalanmak, adının çıkması.
Eti senin kemiği benim: Akıllanması istenen kişinin yetkili birisine teslim edilirken söylenen söz.
Feleğin sillesini yemek: Hayatta zorlu durumlarla karşılaşmak ve üzücü olayların başa gelmesi.
Halt yemek: Kötü bir iş yapmak, sonuçlarına katlanmak durumunda olmak.
Hazırdan yemek: Çalışmadan, var olan parayı yemek.
İçi içini yemek: Bir konuda meraklanmak ve telaşlanmak. Yerinde duramamak.
Kaymağını yemek: Bir işten istifade etmek, yararlanmak.
Kör boğaz / pis boğaz: Bulduğu her şeyi, lezzet ya da kalite gözetmeksizin yiyen kişi.
Nane yemek: Halt yemekle aynı anlama gelir. Kötü bir iş yapmaktır.
Papara yemek: Birisi tarafından azarlanmak, küçük düşürülmek.
Yediği önünde yemediği arkasında: Bolluk ve ferahlık içinde yaşamak, sorunsuz bir hayat sürmek.
Yeme de yanında yat: Bir yemeği ya da durumu çok fazla beğenmek, sevmek.
Ye kürküm ye: Bir kişiye yalnızca görünüşünden dolayı saygı göstermek, saygı duymak.
Yemeden, içmeden: Hızlı ve acele bir şekilde işi yapmak. Genelde "yemeden içmeden yetiştirmek" olarak kullanılır.
Yemeden içmeden kesilmek: Üzüntülü bir durum karşısında iştahın kesilmesi, keyifsizlenmek.
Ziftin pekini yemek: Sunulan bir yemeğin beğenilmemesi sonucu yemeği pişiren kişinin söylediği söz.
Zurnacının karşısında limon yemek: Bir kişiyi ya da şeyi uygunsuz bir davranışta bulunarak çalışamaz hale getirmek.
Ay ben gülerim: Yemek atasözleri
Can boğazdan gelir: İnsanın hayatta kalabilmesi için gerekli gıdaları alması gerekir.
Azıcık aşım, kaygısız başım: Gözü yüksekte olmayan insan çok daha rahat bir hayat yaşar.
Papaz her gün pilav yemez: "Bir kişiye aynı işi sürekli olarak vermemelisiniz, bundan rahatsız olabilir ve kendini kötü hissedebilir." anlamına gelir.
Aç gezmekten tok ölmek iyidir: Tokluğun ne kadar önemli olduğunu, şükür ve minnet duyulması gerektiğini anlatan bir cümle.
Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun: İnsan karşılığını alabilmek istediği işler için mutlaka yatırım yapmalı, kendinden de bir şeyler katmalıdır.
Aç doymam, tok acıkmam sanır: Yoksul insanlar kazanmak için daha çok çalışır ve daha çok kazanır, varlıklı insanlar ise kendi varlıklarının hep böyle gideceği düşüncesine kapılabilir.
Aç ayı oynamaz: İnsanın bir işi yapabilmesi için tüm motivasyonlarının tam olması gerekir.
Aç tavuk rüyasında kendini buğday ambarında görür: Yokluk durumunda insan fazlasıyla hayal kurabilir.
Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez: "Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun" ile aynı anlama gelir.
Armudun iyisini ayılar yermiş: Hayatın güzelliklerinden genellikle buna layık olmayan insanlar yararlanır.
Bal tutan parmağını yalar: Bir işle ilgilenen kişi o işin faydalarından da istifade eder.
Bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir: İnsanın hayalle bir şey yapmasından da elindekilerin değerini bilmesi önemlidir.
Büyük lokma ye, büyük söz söyleme: Büyük konuşmamak çok önemlidir, insan yapmayacağını söylediği şeyleri yapmak durumunda kalabilir.
Fazla aş, ya karın ağrıtır ya baş: Bkz: azıcık aşım, kaygısız başım
Dut kurusu ile yar sevilmez: Büyük özverilerle gerçekleşebilecek bir şey hiç çalışmadan elde edilemez.
Eşek hoşaftan ne anlar: Bilgisiz, görgüsüz kimse inceliklerin farkına varamaz, güzelliği onurlandıramaz.
Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır: Herkesin birbirinden farklı bir iş yapış tarzı vardır.
Hatır için çiğ tavuk yenir: İnsan sevdiği birisi için her şeyi yapabilir.
Kaymağı seven mandayı yanında taşır: Gülü seven dikenine katlanır ile aynı anlamdadır. Eğer bir şeye sahip olunmak isteniyorsa mutlaka çalışmak gerekir.
Keskin sirke küpüne zarar: Anlık kızgınlıklarla hareket edenler kötü sonuçlar elde edebilir.
Meyve veren ağaç taşlanır: Güzel iş yapan insanlar kıskanılır ve kötülenmeye çalışılır.
Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer. İnsan bir hata yaptığında tekrar yapmamak için dikkat eder.
Ucuz etin yahnisi tatsız olur: Kalitesiz ürünlerle hazırlanan her şey daha kısa sürede bozulur.
Üzüm üzüme baka baka kararır: Birlikte geçirilen süre sonrasında insanlar birbirine benzemeye başlar.
Zengin helvasını baldan pişirir, züğürt derman için pekmez bulamaz: Zengin insanlar tüm ihtiyaçlarını karşılayabiliyorken fakir insanlar için önemli olan şey hayati ihtiyaçlarını karşılayabilmektir.
Yemek ile İlgili Deyimler
Mutfakta sıkça kullanılan deyimler acaba hangi anlama geliyor diye düşündüğünüzde, sizlere mutfak sözlüğü olacak bir liste hazırladık. İşte ülkenin her köşesinde sıkça kullanılan mutfak deyimleri:
Midesi almamak: Yenmesi için sunulan bir şeyin mideyi kabul etmemesi, yemek için müsait olmamak.
Yemeden içmeden kesilmek: Üzüntü verici bir olay sonrasında iştahın kapanması.
Doyum olmamak: Lezzetli gelen bir şeyi yerken bıkmamak, daha çok yeme isteğinin uyanması anlamına gelir.
Boca etmek: Bir defada bütün malzemeleri dökmek.
Göz göz olmak: Pilav veya muhallebi yaparken suyunu çeken ürünün üzerindeki oluşan gözenekleri ifade eder.
Ekmeğini kana doğramak: Sıkıntı ve üzüntüye karşı sabretmek.
Zurnacının karşısında limon yemek: Bir kişinin işini zorlaştıracak ve engelleyecek işlerde bulunmak.
Yenilir yutulur gibi olmamak: Bir işle başa çıkmada zorlanılan anlarda kullanılır. Çaresizliği ifade eder.
Kaymağını yemek: Yapılan bir iş sonunda güzel sonuçlar elde etmek ve faydalanmak.
Zengin helvasını baldan pişirir, züğürt derman için pekmez bulamaz.
Mal varlığı çok olan insanların tüm ihtiyaçları kolayca karşılanır. Fakat yoksul insan en ciddi ihtiyacını bile karşılamakta zorlanır.
Soğan acısını yiyen bilmez, doğrayan bilir.
Yapılan işin zorluğunu gören değil yapan kişi anlar.
Meyve veren ağaç taşlanır.
Bilgi sahibi, tecrübeli ve kültürlü insanlar bir ortama girdiğinde kıskanılır ve işlerini yapmaları başkaları tarafından zorlaştırılır.
Ekmeğin büyüğü, hamurun çoğundan olur.
Verimli olan şeyler için malzemenin bol olması gereklidir.
İştah dişin dibindedir.
Bir yiyeceği yemeyen kişi, tadına baktığında yemeği sevebilir. İştahı tadını alınca açılır.
Aş taşınca kepçeye paha olmaz.
Sıkıntılı ve dar zamanlarda en önemsiz şey bile kıymet görmektedir.
Dut kurusu ile yar sevilmez.
Büyük emek isteyen şeyler ancak çalışarak elde edilir.
Papaz her gün pilav yemez.
Bir kişiye her gün aynı yemeği verirseniz bıkabilir. Diğer bir anlamı ise kişi her gün aynı işi yaparsa o işinden sıkılacaktır.
Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun.
Bir şeyler elde etmek isteyen insan mutlaka çaba göstermeli ve yatırım yapmalıdır. Emek verilen şeylerin tadını almak daha güzeldir.
Aç doymam, tok acıkmam sanır.
Kimse elindeki imkanların değerini bilmez. Her zaman daha fazlasını ister anlamındadır.
Fazla aş ya karın ağrıtır ya da baş.
Her şeyin fazlası insana bir gün zarar verebilir. Kanaat etmenin anlamını ifade eder.
El kazanı ile aş kaynatılmaz.
Başkasının desteği ile bir yerlere gelmek veya bir şeyler elde etmek her zaman iyi olmaz. İnsan kendi çabası ile kazanmalıdır.
Bal tutan parmağını yalar.
Her işin bir güzelliği vardır. Bu güzelliği ise işin içinde bulunanlar yaşayabilir.
Hatır için çiğ tavuk yenir.
Sevilen bir eş veya dost için her şey göze alınır.
Ucuz etin yahnisi tatsız olur.
Bir işte kalitesiz ürünler kullanılırsa ömrü çok uzun olmaz. Ucuz ve kalitesiz malzemelerle yapılan işler veya yemekler her zaman hayal kırıklığı yaratabilir.
Azıcık aşım, kaygısız başım.
Gözü yükseklerde olmayan kişiler için kullanılır. Az ile kanaat edenin mutlu ve huzurlu olacağını ifade eder.
Yurt içinde ve yurt dışında ihtiyac duyan kişi ve kurumlara;
Yiyecek ve içecek alanlarında restoran ve konaklama ve işletmelerine belirtilen konularda osmanlı ve türk mutfağı, osmanlı saray mutfağı, anadolu mutfağı konseptlerinde uluslararası konumda has aşçıbaşı Ahmet Özdemir olarak yiyecek ve içecek danışmanlığı, mutfak danışmanlığı, işletmeci körlüğü , Mutfak Yönetimi ve Restoran Yönetimi, restoran danışmanlığı konularında mesleki eğitim ve danışmanlık hizmetleri vermekteyim. İlgili projeler için mesleki bilgilerime ihtiyac duyan kişi ve kurumlar Türkiye saati ile sabah 10:00 ila aksam 22:00 saatleri arasında tarafım ile bağlantıya geçebilirler..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder