31 Mart 2022 Perşembe

Dr. Öğretim Üyesi İlkay Gök: Gastronomi projeleri maalesef çözüm üretmiyor

  Türk aşçı haberleri olarak Dr. Öğretim Üyesi İlkay Gök'ün "Gastronomidergisi"ne vermiş olduğu röportajı bizlerde kaynak göstererek aşçılık camiası ile paylaşmak istedik.


Dr. Öğretim Üyesi İlkay Gök: Gastronomi projeleri maalesef çözüm üretmiyor

Şehirlerin gastronomisini tanıtan projelerin hayata geçirildiğini ama hala Türk mutfağıyla ilgili sorunların devam ettiğini söyleyen Okan Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi İlkay Gök, “Maalesef gastronomi projeleri bölgeye çözüm getiren, stratejisi olan projeler değil. Yaraya tedavi etmeden üstünü renkli bezlerle sarmak gibi geliyor. İyileşme yok, yapılan hatalı projelerden dolayı sorun daha da büyüyebiliyor” diyor.

Gastronomiye ilgi her geçen gün artıyor, şehirleri, bölgeleri gastronomi potansiyelleriyle tanıtan projeler çoğalıyor. Markalar, şefler birbirinden ilginç çalışmalara imza atıyor. Bir yandan da üniversitelerde gastronomi bölümlerinin, yazılan tezlerin sayısı artıyor. Teori ve pratik birleşirken, alaylıdan mektepliye geçilen bir döneme tanıklık ediyoruz. Öte yandan tüm bu olup bitenler sistemli bir bütünün parçası mı yoksa stratejisi olmayan yönünü kaybetmiş çabalar mı? Bu konuların içinden kesitleri gastronomi dünyasını yakından tanıyan, sektörün ve akademinin tecrübeli ismi Dr. Öğretim Üyesi İlkay Gök ile konuştuk.

“Pandemide en uygun modeli geliştirdik”

Gastronomi gibi uygulaması olan bölümlerin öğrenceleri için pandeminin zorlu geçtiğini ifade eden Okan Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi İlkay Gök, “Bölüm olarak öğrencilerimizin mağdur olmaması için çok mücadele verdik. Öncelikle online sistemi bir hafta gibi kısa bir sürede başlattık ve ardından uygulama derslerini özel canlı yayınlarla organize ettik. Sokağa çıkma yasağı bittikten sonra ise okulda yüz yüze ders almak isteyen öğrencilerimize okulda, evde kalmak isteyen öğrencilerimize ise canlı online derslerimizi vererek, desleri hem yüz yüze hem de online yürüttük. Yani öğrencilerimiz için en uygun eğitim modelini geliştirdik” şeklinde anlatıyor. 

Gastronomi Sektöründe Sorun Çözen Projeler Çok Az
Gastronomi Bölümü olarak sektörle iç içe olduklarını belirten Dr. Gök, “Pınar, Bonfilet, Jumbo, Fimak, Rasyonel ile ürün sponsorluklarımız var. Ayrıca Pınar, Bonfilet, Jumbo ve TUSİD ile marka dersleri yürütüyoruz. Birlikte projeler yapıyoruz, seminerler, workshoplar organize ediyoruz, sürekli iletişim halindeyiz” diyor. Okan Gastronomi’de 60 günlük iki staj ve dördüncü sınıf son döneminde sektörde bir dönem çalışarak tecrübeli mezun olmaları için başlatılan intörn gastronomi dersi için de sektörden büyük destekler aldıklarını sözlerine ekliyor İlkay Gök.

“Bu zamana kadar neredeydiniz?”

Son dönemde üniversitelerin gastronomi bölümleri Türk Mutfağı’na daha çok odaklandı. Bunu durumu nasıl değerlendirdiğini sorduğumuz Gök şunları dile getiriyor: 

“2022’de kendi ülke mutfağını keşfetmeyi bir başarı ve yenilik olarak göstermek bana göre tarifi olmayan bir durum. Bu zamana kadar aklınız neredeydi diye soruyorum ve samimi bulmuyorum. Çünkü gerçekten önemsenseydi 2022’de popülaritenin sonucu olarak gündemde kalmak için değil zaten çok öncesinde müfredatta yer verilmiş olurdu ve en önemlisi de mutfağımız zaten yıllar önce tanınmış olurdu. 

2006 yılında gastronomi alanına başladıktan sonra öncelik Fransa, sonra İtalya, Çin ve Brezilya’da eğitimler aldım. 2012’de Fransa’da yaşadığım eğitim ve deneyimlerle mutfak milliyetçiliğinin önemini kavradıktan sonra ülkemizde yabancı mutfak hayranlığından arınmış bir sistem olduğunu fark ederek, mutfak kültürümüze odaklanmış eğitimlerin yer alması gerektiğini savunmaya başladım. Devlet üniversitesinden istifa edip İstanbul Okan Üniversitesi’ne 2013’de başladığımda burada da ilk işim Türk mutfağı dersinin arttırılması için müfredat yenilemesi yapmak oldu. 2014’ten itibaren dört dönem tüm bölgeleriyle ve Osmanlı mutfağıyla öğretmek için dört ayrı ders ekledim. Sonra Türk mutfağının tatlılarını, tuzlularını ve kebabını öğreten derslerin eklenmesiyle sayı daha da arttı.

“Pideyi, lahmacunu avam gördüler”

Gastronomi Sektöründe Sorun Çözen Projeler Çok Az
2020 öncesi dönemde Türk mutfağını, pidesini, lahmacunu avam olarak görenler çoğunluktaydı, pek çok gastronomi bölümü uygulama derslerinde ağırlıkla Fransız, İtalyan ve dünya mutfakları öğretiliyordu. Ben Türk mutfağı ders sayısını artırdığımda bazı öğrenci ve velileri itiraz etmişti, yabancı mutfakları öğreten bölümleri örnek gösterip müfredattaki Türk mutfağını ders sayısını azaltmamız için baskı bile uygulamaya çalıştılar. Şimdi gelinen noktada herkes Tük mutfağı diyor ama içi ne kadar dolu onu sorgulamak lazım. Deyim yerindeyse Konya’dan öteye gitmemiş olanların mutfağımıza hakim olduklarını söylemeleri ve medyada sahiplendiklerini açıklamaları gülünç geliyor. Mesele sözler değil gerçekten eylemde bulunmaktır. Ben pek çoğunun söylemlerinin gerçekleşmediğini, medyada ilgi çekmek için bu ifadeleri kullandığını düşünüyorum.”

“Sorun çözen projeler çok az”

Günümüzde Gastronomi sektörünün son yıllarda hızla büyüdüğünü ve pek çok sivil insiyatifin ortaya çıktığını hatırlattığımız İlkay Gök’e buradaki büyümeyi bir gelişme olarak algılayabilir miyiz diye sorduk. Gök şunları vurguluyor: 

“Hızlı büyüme bence kanserli hücre gibi tam bir tüketici yok edici durumunda. Çok sayıda dernek, her birinin tanıtım projeleri, bu projelerde benzer tanıtım içerikleri oluştu. Hepsi medyaya ve tanıtıma yönelik. Bana göre gastronomide ticari kazanç kapısı olarak düşünülen kötü ve sığ projeler çoğaldı. Herkes uzman ve yönetici oldu. Sorun tespit eden ve çözüm sağlayan projeler yok denecek kadar az. Fransa ve İtalya’da bu kadar gastronomi bölümü ve proje yok biliyor musunuz? 

Hatta bizden başka hiçbir ülkede gastronomi bölümü bu şekilde yok. Gerek de yok, çünkü onlar sadece kendi mutfaklarını çok seviyor, öğreniyor, öğretiyor, restoranlarında servis ediyor. İtalyanlar Fransız mutfağını öğreten özel kurslar ve okullar açmadı ve açmıyor. Ülkemizde başarılı proje olarak ünlü getirip yedirip içirmekten ve konuşturmaktan başka bir gastronomik proje düşünemiyoruz, üretemiyoruz. Bir ara coğrafi işaret çılgınlığına başlamıştık. Sanki coğrafi işareti alınca ürün boyut atlıyordu. Sonuç nedir diye baktığımızda coğrafi işareti alınmış belgeleri olan ürünlerin sayısı arttı. Ne üretimi ne tüketimi ne de pazar payı arttığını düşünmüyorum. Belki birkaç ürün parladı, talebi arttı o kadardır.”

“Türk mutfağından reçeteler olmalı”

Katma değer olması için; yöresel ürünlerin üretiminin ve tüketiminin artması, kolay ulaşılabilir ve ucuz olması ve standartlaşması gerektiğini söyleyen Dr. Öğretim Üyesi İlkay Gök, “Benzer şekilde restoranlarda en az yüzde 70’in üstünde yöresel ürünlerin kullanılması ve Türk mutfağından reçetelerin olması gerekir diye bir tezim var. Buna uyan ve destekleyen her etkinlik başarılıdır. Uzun zamandır gastronomik projeler düzenleniyor, şehirleri gezdiğimde aynı sorunların devam ettiğini görüyorum. 

Gastronomi Sektöründe Sorun Çözen Projeler Çok Az
Mesela hala Türk mutfağı ile ilgili sorunlar devam ediyor, o bile çözülmedi. Bana göre gastronomik projeler bölgeye çözüm getiren stratejik çözüm sağlayan projeler değil. Tanıtım amaçlı, medyaya hitap eden projelerdir. Yaraya tedavi etmeden üstünü renkli bezlerle sarmak gibi geliyor. İyileşme yok, yapılan hatalı projelerden dolayı sorun daha da büyüyebilir” diye konuşuyor.

Üniversitelerde çok fazla gastronomi bölümü açıldığını, liyakatlı akademisyen ve donanımlı mezun sorunsalına dikkat çektiğimiz İlkay Gök şunların altını çiziyor: “Bir gıda mühendisi olarak 2006’dan itibaren gastronomiyi anlamak için hem mutfak eğitimleri hem de diğer alanlarda eğitimler aldım, projeler hazırlamak için çalıştım ve araştırdım. İlk olarak Antep’te ve diğer şehirlerimizde mutfak kültürümüzü öğrendim. Sonra Fransız, İtalyan ve Çin mutfağı eğitimi alıp, moleküler mutfak eğitimleriyle dünya mutfaklarını araştırdım. 

Yemek kültürü bilgisayarda okunarak elde edilen bilgilerle öğrenilemez. O nedenle gastronomide alan dışından bir akademisyenin bölüm mezunlarına göre çok daha fazla çaba sarf etmesi gerekiyor. Liyakat da burada başlıyor. Mutfak eğitimi ve gastronomi araştırması olmayan akademisyenlerin gastronomiye tam olarak uyum sağlamasının zor olduğunu düşünüyorum. Bölümlerin çok sayıya ulaşması, teknik altyapı ve bilgiye sahip olmayan akademisyenlerin kadrolarını aldığı bir bölüm olarak değerlendirilmesi eğitimlerin kalitesini bire bir etkiliyor. 

“Maalesef turizmin yan dalı görünüyor”

Gastronomi öncelikle turizm fakültelerinin altına alınmaya başlandı ve maalesef burada kısıtlanan bir bölüm oldu. Gastronomi Turizmi’nin ülkemizdeki anlaşılmaz popülaritesi gastronomi bölümlerinin diğer disiplinlerinin büyümesini engelledi. Şimdi yavaş yavaş diğer disiplinler de varlığını göstermeye çalışıyor. YÖK gastronomi doçentlik alanında başvuru için gastronomiyi bilim alanları ve anahtar kelimelerde turizm bölümünün altına eklemiş durumda. Bu hata da bahsettiğim nedenden dolayı. 

Gastronomi Sektöründe Sorun Çözen Projeler Çok Az
Turizm başlığı altında bir gastronomi doçentliği gastronominin sahip olduğu diğer bölümlerin yok edilmesi anlamına geliyor. Yani gastronomide sadece turizm alanında araştırılmalar yapan akademisyenler doçent olacak. Sağlıklı beslenme, gastronomi tarihi, sosyoloji, felsefe, gıda bilimi alanları ile ilgili çalışmalar kabul edilmeyecek. Turizmin bir yan dalı olmasından öteye gidemeyecek bu kurguya maalesef pek çok bölüm başkanı ve akademisyenin yorum yapmaması da konunun henüz anlaşılmadığını göstermesi açısından önem taşıyor.” 

Gastronominin gerek üniversitelerde gerekse sektörde çok hızlı büyüdüğünü belirten İlkay Gök, “Büyümenin hızlı olması pek çok açıdan bölüme zarar verme potansiyeline sahip. Yapılan projeler gastronomi bölümü mezunlarının aşçı olarak düşünülmesine neden olmakta. Sektör de öğrencileri aşçı olarak değerlendirip sadece mutfakta görev vermesi önemli bir sorun. Halbuki gastronomi bölümü mezunları yiyecek-içecek sektöründeki pek çok alanda görev alabilir” diyor. 

30 Mart 2022 Çarşamba

Türkiye'nin coğrafi işaretle tescillenmiş lezzetlerinden Kilis zeytinyağı, ünlü şeflerden geçer not aldı.

 Türkiye'nin coğrafi işaretle tescillenmiş lezzetlerinden Kilis zeytinyağı, ünlü şeflerden geçer not aldı.


Valilik ve İpekyolu Kalkınma Ajansı (İKA) himayesinde düzenlenen "Gastronomi profesyonelleri programı" kapsamında kente gelen ünlü şefler, Kilis'te yaklaşık 300 bin dekarlık alanda üretimi yapılan zeytinin, yağa dönüşmesine kadar her aşamasını hassasiyetle izledi.

Kilis Organik Zeytin Üreticileri Birliğini ziyaret eden şeflerden Yunus Emre Akkor, Kilis'in gastronomi alanında önemli adımlar attığını söyledi.

Bu anlamdaki çalışmalarla kentin gastronomisiyle ön plana çıkacağından umutlu olduğunu anlatan Akkor, coğrafi işaretli "Kilis zeytinyağı küçüklüğümden beri alıştığım bir tat. Zeytinyağı üretimi konusunda Türkiye'de ilk ondayız ama kendi metrekaresine göre dikilmiş ağaç sayısına baktığımız zaman belki çok daha yukarıda oluruz." dedi.

Kilis'in doğru sıkım yaparak şifalı bir zeytinyağını insanlara sunduğunu belirten Akkor, şöyle konuştu:

"Özellikle salata ve yemeklerde muazzam bir tadı ve kokusu var. Tadına baktım, çocukluğuma gittim. 1980'li yıllarda rahmetli babaannem Zennup hanım, bize bu zeytinyağlarıyla yemek yapardı. O koku evde her zaman kalırdı. 

Dolayısıyla şimdi üzerine koyarak daha sağlıklı halde sıkılarak, daha yüksek polifenol oranıyla Kilis zeytinyağı benim favorilerim arasında. Artık hem restoranımda kullanıyorum hem de sattığım yağlar arasında ilk sıraya Kilis zeytinyağını oturttum."

Bilinen Türk mutfağı şeflerinden Eyüp Kemal Sevinç ise Kilis zeytinyağının son dönemlerde kalitesinin yükseldiğini, bunun en büyük sebebinin de yürütülen eğitimler ve sıkım tekniklerinin iyileştirilmesi olduğunu ifade etti.

Kilis zeytinyağının damakta hoş bir tat bıraktığını vurgulayan Sevinç, şunları kaydetti:

"Bugün arkadaşlarla gezmiş olduğumuz üretimhanelerde ve diğer yapmış olduğumuz tadımlarda gördük ki son 3-4 sene içerisinde ciddi bir gelişme olmuş. 

Hem üretim kapasitesi hem de kalitesinde ciddi bir gelişme var. Polifenol oranının yükselmesi bunun en önemli göstergesi. Aromayı çok güçlü bir şekilde hissedebiliyorsunuz ve tattığınızda da damağınızda da hoş bir lezzet ve tat bırakıyor. Kilis zeytinyağı bence doğru yola doğru ilerliyor."

"İnsanın asıl gücü mesleğini iyi yapmasından alıyor"

 Ülkemizde zorlukları aşarak kariyerinde başarıya ulaşan kadınların konuşmacı olarak yer aldığı Güçlü Kadınlar Konferansı, Düzce Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirildi.

Yaşadıkları zorlukları aşmış ve başarıları ile iz bırakmış kadınların hayat hikayelerinin yer aldığı Güçlü Kadınlar kitabının kaleme alınmasına emek veren kadınlar, Düzce Üniversitesi Cumhuriyet Konferans Salonu'nda öğrencilerle bir araya geldi.

Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar, insanın kendini güçlü hissetmesinin kolay olmadığını belirterek sözlerine başladı. Günlük hayatta karşılaşılan zorlukların en büyük zorluk olarak algılandığına işaret eden Rektör Çakar, yaşamın insanlara daha zorunu hazırladığını söyleyerek Güçlü Kadınlar kitabının, zorluklardan büyük güçle çıkmanın örneklerini sunduğunu sözlerine ekledi. Yine kitapta dezavantajlı gurupta yer alan kız çocuklarının, eş değer fırsatlara sahip olduğunda nasıl başarılı olduklarının yer aldığını ifade etti.

Kitabın hayata geçirilmesindeki bir diğer sebebi, çok uzak coğrafyalara gitmeden en yakından başlayarak yaraya parmak basmak şeklinde niteleyen Rektör Çakar, öğrencilere hitaben "Hayalleriniz ve meslek beklentileriniz ne olursa olsun, yaşam enerjiniz kendi içinizde saklı. Büyük umutsuzluklardan kurtulun. Bakış açınızı değiştirin ve kendinize rekabet avantajı bulun" sözleriyle Güçlü Kadınlar kitabının temel özelliğinin, mücadele ruhu, azim, kararlılık ve vazgeçmeme dürtüsü olduğunu vurguladı.

"İnsanın asıl gücü mesleğini iyi yapmasından alıyor"

Programın ilk davetli konuşmacısı Koru Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, Perinatoloji Uzmanı, Girişimci kadınlarımızdan Tıbbi Biyoloji ve Genetik Doktoru Prof. Dr. Aydan Biri, kariyer ve hekimlik hayatından bahsederek insanın asıl gücünü mesleğini iyi yapmasından aldığına dikkat çekti. İnsanın bulunduğu yerin değil, ne yapmak istediğinin önemli olduğunu dile getiren Aydan Biri, yaşadığı zorlukların kendisine tecrübe ve güç olarak döndüğünü sözlerine ekledi. Güçlü Kadınlar kitabının kız çocuklarına ve eğitime hizmet ettiğini belirten Prof. Biri, akademik hayatı, sağlık kurumu girişimciliği, doğumla ilgili dernek faaliyetleri gibi birçok bilgi ve deneyimlerini katılımcılarla paylaştı.

"Kız çocuklarının başarısında babaların desteği önemli"

Beykent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebru Güzelcik Ural, kız çocuklarının önünü açmaya ve liderlik pozisyonları için desteklemeye katkı sunan Güçlü Kadınlar projesinde yer aldığı için büyük mutluluk duyduğunu ifade etti. Konuşmasında liderin özelliklerinden söz eden Ebru Güzelcik Ural, liderin güç kaynaklarını, uzmanlık; ilişkilerdeki bağlantılar; kişilik, karizma ve otorite; pozisyon kaynaklı güç şeklinde sıralayarak, kendi başarısının altında yatan en önemli sırrı, en sevdiği işi tutkuyla yapmak şeklinde açıkladı. Liderin değer oluşturma ve tutkuya sahip olması gerektiğinin altını çizen Ural, kız çocuklarının başarısı için babaların onayı ve desteğinin önemine vurgu yaptı.

"Cevher işlenmezse mücevhere dönüşmez"

Yazar/Şef Jale Balcı ise zorlu konularda modele ihtiyacın önemini dile getirdi. Güçlü kadın olmada, eşin ve ailenin desteğinin de gerekli olduğunu söyleyen Jale Balcı, en büyük yardımının ruhundaki ve kalbindeki sesi olduğunu ifade etti. İnsanın benliğiyle kendi hayatını yaşadığını ve hayallerini gerçekleştirdiğini dillendiren Balcı, cevherin işlenmezse mücevhere dönüşmediğini sözlerine ekledi.

Program, Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar, Prof. Dr. Aydan Biri, Prof. Dr. Ebru Güzelcik Ural ve Jale Balcı'ya hediyelerinin takdim edilmesiyle sona erdi.

En Eski Yemek Tariflerinden Kurkaz Nedir? Nasıl Yapılır?

 En Eski Yemek Tariflerinden Kurkaz Nedir? Nasıl Yapılır?


UNESCO'nun gastronomi kenti ağına alınan Hatay'ın çok sevilen ancak pek de fazla bilinmeyen lezzeti 'Kurkaz'ın tarifini sizler için bulduk. Görüntü ve şekil itibariyle zencefile benzetilen kurkaz, yabancı turistler tarafından oldukça ilgi görüyor. Peki kurkaz nasıl yapılır? Kurkaz'ın içinde neler vardır? İşte tarifin detayları sizlerle..

Tarihi çok eski zamanlara dayanan kurkaz yemeğinin ana maddesi olan yabani yer elması sulak alanlarda yetişirken, toprağın altından çıkarılıyor. Normal bir elmadan çok zencefile benzeyen görüntüsü ile dikkat çeken yabani yer elması, geçmiş ve geleceğin kombinasyonu ile eşsiz bir lezzet sunuyor.

En Eski Yemek Tariflerinden Kurkaz Nedir? Nasıl Yapılır?UNESCO Hatay Gastronomi Evi Müdürü İpek Aslan, unutulmaya yüz tutmuş Hatay’ın olmazsa olmaz tüm yemeklerini Gastronomi Evi’nde misafirlerine sunduklarını belirterek, “UNESCO Hatay Gastronomi Evi olarak unutulan yemeklerin tekrar kazandırılması konusunda çalışmalarımız devam ediyor. Unutulan kurkaz yemeği yapıldı. Pazarda hallerde bulunan yabani yer elması olarak biliniyor. 

Aslında unutulan bir yemektir. Bizler unutulmaya yüz tutmuş Hatay’ın olmazsa olmaz tüm yemeklerini 7 gün 3 öğün boyunca 250 yıllık tarihi konağımızda misafirlerimize sunmaya devam ediyoruz. Yerli ve yabancı turistlerin yöreye ait tüm lezzetleri bulabileceği gastronomi evimizde 3. yılımızı doldurduk ve bu süreçte 400’den fazla yemeği menümüze ekledik” dedi.

"Kurkaz yemeği yabani yer elmasından yapılan bir yemek"UNESCO Hatay Gastronomi Evi Baş Mutfak Şefi Süleyman Demirel, kurkaz yemeğinin tarihinin çok eski zamanlara dayandığını belirterek, “Hatay’ın unutulmaz yemeklerini UNESCO Hatay Gastronomi Evi olarak yapmaya devam ediyoruz. Kurkaz yemeği yabani yer elmasından yapılan bir yemek. Yağmur sonrası sulak alanlarda toprağın altından çıkarılan bir sebze. 

Hatay’da da çok eski zamanlara dayanan bir tarihi var. Zeytinyağlı ve etli bir şekilde yapılabiliyor. Soğanları tereyağı ile beraber kavuruyoruz, iyice kavrulduktan sonra etleri ilave ediyoruz. Sonrasında salça ve soyduğumuz yabani yer elmalarını ekliyoruz. İsteğe göre baharatlar kullanabilir. Kaynamaya bıraktıktan sonra servis edebiliyoruz” diye konuştu.

Yöresel Lezzetlerden Kurkaz İçin Gerekli Malzemeler

*    ½ Kg Kurkaz
*    1 Çorba Kaşığı Tereyağı
*    250 Gr. Kuzu Kuşbaşı Et
*    2 Su Bardağı Su (Veya Et Suyu)
*    1 Çorba Kaşığı Domates Salçası
*    Karabiber
*    Tuz

En Eski Yemek Tariflerinden Kurkaz Nasıl Yapılır?

En Eski Yemek Tariflerinden Kurkaz Nedir? Nasıl Yapılır?
Kurkazların kabuğu soyulur. Küp küp doğranır. Bir tencerenin içerisine tereyeğı eklenerek eritilir. İçine etler atılarak sarartılır. Daha sonra kurkazlar eklenerek birkaç kez çevrildikten sonra tuz ve karabiber eklenerek bir kasede su ile inceltilmiş olan salça katılarak 20 dk. Hafif ateşte pişirilir. Ve sıcak servis edilir.

Not: Kurkaz; sulak alanlarda kendiliğinden yetişen bir çeşit yabani yer elması.

29 Mart 2022 Salı

Kapader; Gastronomide İnovasyon Ve Teknoloji

 Kapader; Gastronomide İnovasyon Ve Teknoloji 


Kahramanmaraş profesyonel aşçılar ve yetiştirme derneği (KAPADER) olarak Kahramanmaraş Mado Akdeniz mesleki ve  Teknik Anadolu Lisesi yiyecek içecek hizmetleri alanında eğitim alan öğrencilerimiz için 29.03.2022 tarihinde saat 14:00 'te "GASTRONOMİDE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK " konulu eğitimi teorik ve pratik bir şekilde verildi. 

Bu doğrultuda Üniversitemiz Mühendislik Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünde Arş. Gör. Ebrar Parmaksızoğlu konuşmacı olarak katıldı.

Sürdürülebilirlik çalışmalarına destek olmak, bu konuda yeni ve özgün çalışmalar gerçekleştirmek. Sahip olduğumuz tüm ürün çeşitliliğini gelecek nesillere aktarmak bizlerin elindedir. 

Yeşile saygı duymak, atalık tohumları korumak, takas yolu ile çoğaltmak, organik tarım yapmak, yeşil restoranlara ve çeşitli yeşil uygulamalara ulusal ve uluslararasi her koşulda destek vermeliyiz. 

Gastronomide inovasyon ve teknoloji çalışmaları aktarılmış, öğrencilere yeni ufuklar açması hedeflenmiştir. Konuşmadan sonra teorik olarak da  eğitimler veren EURO TOQUES TÜRKİYE BİRLİĞİ il temsilcisi Yaşar SAYGILI öğrenciler tarafından hoşgörü ile karşılanıp güzel bir proje oluşturuldu.

Euro Toques Türkiye Birliği 
Milli Takım Şefi Ebrar Parmaksızoğlu 
Euro Toques Türkiye Birliği İl Temsilcisi Kahramanmaraş Profesyonel Aşçılar Yetiştirme Derneği As Başkanı "Yaşar Saygılı"

Osmanlı Saray Mutfağında Geleceğin Şefleri Yetişiyor...

 Osmanlı Saray Mutfağında Geleceğin Şefleri Yetişiyor...


Balıkesir Bigadiç Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri, Bolu İzzet Baysal Abant Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde 26-27 Mart tarihleri arasında düzenlenen “İmparatorluk Mirası Osmanlı Mutfağı” ulusal yarışmasında 4 gümüş madalya kazandı.

Ulusal düzeyde düzenlenen yemek yarışmalarında Türkiye’nin 43 ilinden 57 okul 4’er kişilik ekiplerle yarıştı. Liseliler Osmanlı Saray Mutfağından yemekleri günümüz mutfak anlayışıyla harmanlayarak jürinin tadımına sundular.

Bigadiç MTAL öğrencileri gerek Balıkesir gerek Osmanlı esintileri barındıran ısırgan otlu fava, iç pilavlı pazı sarması, keşkek eşliğinde güveçte kuzu incik, balkabaklı tahinli baklava ve şifa şerbeti içeren menülerini 3 saat içinde yetiştirip jürinin beğenisine sundu.

Öğretmenleri Tuğçe Ergün ve Salih Batın Topsakal yönetiminde Osmanlı saray mutfağını Balıkesir’in yerel ürünleri ve modern mutfakla birleştiren Bigadiç MTAL öğrencileri ve Geleceğin Şeflerinden Emre Yılmaz, Beyza Gündüz, Emincan Çiğdem ve Duygu Acar’ın yemek ve sunumu büyük beğeni kazandı. Bigadiç ekibi  yarışmada ikinciliği kazanırken, 4 gümüş madalya ile Balıkesir’e döndü.

Şef Deniz Şahin: Olivoyage Anadolu Soframızı taçlandırdı

 Olivoyage Zeytinyağları’nın kurucusu Oya Zingal ve Anadolu’nun geleneksel yemeklerini orijinal reçeteleri ile yaşatan Sade Beş Denizler’in kurucularından Şef Deniz Şahin, ölmez ağacın eşsiz lezzetini Anadolu Sofrası’na taşıdı.


Erken Hasat Lezzeti Anadolu Sofrası'na Taşındı

“Anadolu Sofrası’nda İlk Hasat Lezzetleri” etkinliğinde gastronomi dünyasının önemli isimleri bir araya geldi. Ülkemizin dört bir köşesinden geleneksel lezzetlerin baş rolde olduğu bu özel gecede konuklara, halk mutfakları araştırmacısı ve yazar Adnan Şahin’in anlatımları eşlik etti.

Geyikli Bölgesi’nin önde gelen zeytinyağı üreticilerinden Olivoyage Zeytinyağları markasının kurucusu Oya Zingal ve Anadolu’nun geleneksel yemeklerini orijinal reçeteleri ile yaşatan Sade Beş Denizler’in kurucularından Şef Deniz Şahin, ölmez ağacın eşsiz lezzetini Anadolu Sofrası’na taşıdı. 

Oya Zingal ve Deniz Şahin’in ev sahipliğinde Sade Beş Denizler Nişantaşı’nda 23 Mart’ta gerçekleşen “Anadolu Sofrasında İlk Hasat Lezzetleri” etkinliğinde gastronomi dünyasının önemli isimleri bir araya geldi. Geleneksel lezzetlerin sunulduğu bu özel sofrada konuklar Anadolu’nun sır lezzetlerinin hikayelerini mutfak kültürü araştırmacısı ve yazar Adnan Şahin’den dinlediler.

Şef Deniz Şahin’in sihirli dokunuşları ve Olivoyage İlk Hasat Filtresiz Natürel Sızma Zeytinyağı ile hazırlanan Anadolu Sofrasında;

Acuka, Çerkes tavuğu, Fellah köftesi, Teretür, Limonlu beyinli gerdan, Çağla piyazı, Yoğurtlu taze bakla, Lahanada midye salma, Zeytinyağlı enginarlı yaprak sarma, Dil söğüş, Yer fıstıklı fırında enginar, Düşük ısıda pişmiş Kırklareli kuzusu ve Vakfıkebir tereyağı ile lezzetlendirilmiş Anadolu buğdayları ile pilav servis edildi.

Anadolu sofrasına Olivoyage’dan sihirli dokunuş!

Şef Deniz Şahin’in hazırladığı, profesyonel mutfaklarda görmeye pek alışık olmadığımız, Anadolu’nun dört bir köşesinden geleneksel lezzetler, bu kez Ekim ayının ilk haftalarında elle toplanan organik zeytinlerden elde edilen Olivoyage Erken Hasat Natürel Sızma Zeytinyağı’nın sağlıklı ve leziz dokunuşuyla taçlandı. 

Resmi coğrafi işaret onayını alan Çanakkale Geyikli bölgesine özgü Geyikli Zeytinyağı markası Olivoyage ile Türkiye’yi dünyada temsil edecek bir marka olma hedefinde olduklarını belirten Oya Zingal, Türkiye’nin çok kültürlü ve zengin mutfak kültürünü öne çıkaran özel projeler geliştirmenin mutluluk verici olduğunu söylüyor. 

Türkiye gastronomi haberlerinde de yer alan bilgilere göre Oya Zingal, “ Zeytin benim için büyük bir aşk ve birlikte değer üreteceğimiz, işini aşkla yapan Türk gastronomisinin önemli isimleri ile özgün projelere imza atmaya devam edeceğiz. Anadolu’nun zengin mutfak kültürüne saygı dolu bir selamlama niteliğinde olan bu özel gecenin bir parçası olduğumuz için çok mutluyum” dedi.

Şef Deniz Şahin: Olivoyage Anadolu Soframızı taçlandırdı

Anadolu’nun eşsiz lezzetlerinin orijinal reçeteleriyle profesyonel mutfak koşullarına uygulanarak yaşatıldığı Sade Beş Denizler’in kurucularından Şef Deniz Şahin “Türkiye, tek başına ne sıradan bir Avrupa ne Orta Doğu ve ne de bir Akdeniz ülkesi. Türkiye, aynı anda Avrupalı, Balkanlı, Karadenizli, Kafkasyalı, Orta Doğulu özellikleri taşıyan yegâne özgün ülke konumunda.” diyor. 

Pişirdiği özün yemekler ile Beş Denizler Coğrafyası’nın lezzet sırlarına yolculuk yaptıran Şahin, mutfağında kullandığı hemen hemen tüm malzemeleri yerinden, yöresinden ve yerel üreticilerden temin ediyor. Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen zeytin yağlarını zaman zaman denediğine değinen Deniz Şahin Geyikli bölgesinin zeytinyağlarının bir başka olduğunu düşünüyor. ”Bu akşam Anadolu Sofrası başlığı ile çok özel bir menü oluşturduk. 

Olivoyage’ın İlk Hasat Filtresiz Natürel Sızma Zeytinyağı bu özel lezzetlere mükemmel bir dokunuş oldu. Mutfak geleneğimize saygıda kusur etmemek en önemli odağım. Her zaman “gerçek” ve “saf “ ürünler ile pişirmekten yanayım. Oya hanımın özenli üretimi olan Olivoyage ile buluşmaktan bu sebeple de çok memnunum .” dedi.

28 Mart 2022 Pazartesi

Deneyimli Executive Şef Eray İpek World Deluxe Tourism Grubu’nda Mutfak Şefi Olarak Göreve Başladı !

 Deneyimli Executive Şef Eray İpek World Deluxe Tourism Grubu’nda Mutfak Şefi Olarak Göreve Başladı !


Eşsiz lezzetleri, kaliteli sunumu ve mutfak sanatına getirdiği yenilikler ile adından sıkça söz ettiren deneyimli Executive Şef Eray İpek Tokat’ın Günevi köyünde başlayan kariyer yolculuğuna otel, bungalow, clamping, balon ve adventure park alanlarında hizmet sunan World Deluxe Tourism Grubu'nda Mutfak Şefi olarak devam ediyor.

Mesleki eğitiminin ardından kurslar ve önemli sertifikasyonlar ile uzmanlıklarını geliştiren deneyimli şef İpek,  yurt içi ve yurt dışında ki önemli otel markalarında ve lüks restoranlarda görev aldı.

Ülkemizin en iyi aşçıları arasında gösterilen deneyimli Türk mutfağı şeflerinden Eray İpek, aşçılık mesleğini sevdirmek ve mutfak yönetiminde kaliteyi arttırmak amacı ile çeşitli aşçılık dernek ve federasyonlarında da görev aldı.

Deneyimli şef halen Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu bünyesindeki Gastronomi ve yemek kültürü derneği yönetim kurulu üyeliğini sürdürüyor.

Mutfak sanatını artık World Deluxe Tourism Grubu için konuşturacak olan başarılı şefe yeni görevinde başarılar dileriz.

Kaynak: www.haberturizm.com

Doğu Akdeniz Üniversitesi'nden “Mutfak Atölyesi” Etkinliği

 Doğu Akdeniz Üniversitesi'nden “Mutfak Atölyesi” Etkinliği


Mağusa Ravelin Lions Kulübü Derneği, Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Turizm Fakültesi ev sahipliğinde 21 Mart Dünya Down Sendromu Farkındalık Günü kapsamında “Mutfak Atölyesi” etkinliği düzenledi.

İrfan Nadir 18 Yaş Üstü Rehabilitasyon Merkezi’nden özel gereksinimli bireylerin katıldığı etkinlikte, DAÜ Turizm Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Öğretim Görevlisi Mine Adalıer önderliğindeki fakülte ekibi gençlerle pizza yapımı gerçekleştirdi.

Özel gereksinimli bireylerin eğlenceli ve topluma katılmaları anlamında yararlı vakit geçirdiği mutfak atölyesinin ardından, pişirilen pizzalar hep birlikte yenildi. Etkinliğin sonunda Mağusa Ravelin Lions Kulübü Derneği Başkanı Çiğdem Duvarcı tarafından DAÜ Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Kılıç ve Öğr. Gör. Mine Adalıer’e teşekkür plaketi takdiminde bulunuldu.

Aynı zamanda Dernek Yönetim Kurulu Üyeleri tarafından merkez sorumluları, stajyerler ve fakülte asistanlarına birer teşekkür belgesi sunuldu. Atölye katılımcılarına ise katılım belgesi ile üzerlerinde isimleri yazılı olan tahta kaşıklar hediye edildi.

Kılıç: Umarım Ki Bu Farkındalık Dalga Gibi Yayılacak

Etkinlikle ilgili açıklamalarda bulunan DAÜ Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Kılıç, “Bugün çok özel bir gün yaşıyoruz. Üniversiteyle sivil toplum kuruluşları arasındaki iş birliğinin çok güzel bir örneğini sergiledik. 21 Mart Dünya Down Sendromu Farkındalık Günü kapsamında, bu konu hakkında farkındalığın arttırılması için pek çok kurum ve kuruluş ortak çalışmalar yapıyor. Mağusa Ravelin Lions Kulübü Derneği’ne bu görevi yerine getirdiği için çok teşekkür ediyorum. 

Biz de bu anlamlı güne katkı vermek için elimizden geleni yaptık. Fakültemiz bünyesinde etkinliğimize gelen gençlerimizle birlikte pizza yaptık. Onların heyecanlarını paylaştık. Ama aslında amaç bugünün anlam ve önemini hem dünyaya, hem de ülkemize yaymak, aynı zamanda da onların bizler için ne kadar önemli olduğunu da vurgulamaktı. Bu etkinliğin gerçekleşmesini sağlayan Mağusa Ravelin Lions Kulübü Derneği, İrfan Nadir Eğitim Merkezi ve DAÜ Eğitim Fakültesi, Özel Eğitim Bölümü’ne çok teşekkür ediyorum. Umarım ki bu farkındalık dalga gibi yayılacak” diye konuştu.

Mağusa Ravelin Lions Kulübü Derneği Başkanı Çiğdem Duvarcı da, “21 Mart Dünya Down Sendormu Farkındalık Günü kapsamında Mağusa Ravelin Lions Kulübü Derneğimiz, DAÜ Turizm Fakültesi iş birliği ile güzel bir etkinlik düzenledi. Bugün, İrfan Nadir 18 Yaş Üstü Rehabilitasyon Merkezi’nde bulunan 10’un üzerinde genç bireyimizle birlikte pizza yapımı gerçekleştirdik. Down sendromlu bireylerin sosyal hayata kazandırılması, toplumun içerisinde var olması oldukça önemli. Bu farkındalık gününde de onların mutlu olması bizleri çok mutlu etti. Çok teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu.

Kapadokya Haber Zeferan Restauran'ın misafiri oldu.

 Kapadokya Haber Zeferan Restauran'ın misafiri oldu. Zeferan Restaurant Damaklarda ve gönüllerde İz Bırakıyor. 


AJWA Cappadocia, Anadolu uygarlıklarının binlerce yılı kapsayan lezzet yolculuğunu Zeferan Restoran’da “Yaşayan Mutfak” anlayışıyla buluşturuyor. “Her yemeğin bir hikâyesi vardır” sloganıyla yola çıkan ve dileyen tüm misafirleri mutfağın bir parçası yapan bu anlayış, Zeferan Restoran kalitesiyle yalnızca damak tadına değil beş duyuya hitap ediyor. AJWA Cappadocia misafirlerine “Yaşayan Mutfak” anlayışını “Şefin Heybesinde Bugün” konseptiyle yaşatan Zeferan Restoran’ın benzersiz lezzetleri için gerekli tüm malzemeler mevsimine uygun olarak seçiliyor.

Sosyal mesafeye göre düzenlenmiş iç mekanda 98 kişi, teraslarda 120 kişi olmak üzere toplamda 218 kişi kapasiteli Zeferan Restaurant’ta Azerbaycan mutfağının farklı bölgelerine, hemen yanı başındaki tarihi Sinasos köyünün muhacir mutfağına, yöresel lezzetlere, Osmanlı mutfağı & Türk mutfağı ve Akdeniz mutfağına ait, birbirinden şaşırtıcı ve lezzetli yemekleri tatmak mümkün. Azerbaycan ve Anadolu’nun zengin coğrafyasından beslenen Zeferan Restaurant’ta yemeklerin hazırlanışında kullanılan tüm ürünler tesis bünyesindeki Yaşayan Mutfak Bostanından ve yöredeki üreticilerden temin ediliyor.

Zeferan Restoran Damaklarda ve gönüllerde İz Bırakıyor
Azerbaycan’ın, Osmanlının ve yörenin lezzetli mutfak kültürünü Kapadokya’da hakkıyla temsil eden, Ordubad meyve bahçesi, Yaşayan Mutfak Bostanı ve yüzlerce çeşit endemik bitki ile süslenmiş büyüleyici bahçe manzarasıyla Başta Azerbaycan Mutfağı olmak üzere Türk ve Dünya Mutfağı’ndan pek çok lezzeti de zengin menüsünde sunmaktadır. Kebaplar, taş fırın lezzetleri, sebze ve yeşilliklerden oluşan, pek çok lezzeti sunan menüsünde her zevke uygun bir tat bulmak mümkündür.Tadacağınız her lezzetle geçmişinizden bir bulmanız dileğiyle…

Ayşe Paslanmaz Peri Kızı Anlatıyor;

“Ajwa Otel’in bünyesinde yer alan Zeferan  Restauranta girdiğimizde güzelliği, ihtişamı çalışanların güler yüzü bizi karşıladı. Salon yuvarlak, pencereler yarım ay şeklindeydi tam orasında yuvarlak şekilde şeflerin çalıştığı ve ürünlerin olduğu bir tezgâh düzeni hâkimdi.

Zeferan Restoran Damaklarda ve gönüllerde İz Bırakıyor
Bizi yine saygı ve güler yüzle milli şefimiz Hüseyin Bölük karşıladı. Bize öyle güzel sunumlar yapıldı ki bir masal dünyasında bir rüyada gibiydik. Önümüzde sanki bir tiyatro sergileniyordu. Gâh Osmanlı şerbetçisi giyinmiş geliyor, bize özel şerbetini sunuyor, kâh kara kazan önümüze getiriliyor. At arabası ile menüler geliyordu. Tatlı ya ayrı sunum yapılıyor yukarıdan güller üzerimize yağıyordu. Daha ne olsun demeye kalmadı Azerbaycan’lı bayan şef bize “hoş geldin” dedi.  

O meşhur Azerbaycan Pilavının şölen gösterisini yaptı. Paletle renk renk yiyeceklerden resim çizmem istendi. Ne güzel bir gündü Peri Kızı ben, bir peri masalı yaşamış gibiydim. Bu güzelliği yaşatan Ajwa Otel Zeferan Restaurantta ve özellikle Türk mutfağı şeflerinden Hüseyin Bölük’e çok teşekkür ederim. Yüreklerine emeklerine sağlık.Hem sağlıklı , hem leziz yemekler yedik. Zeferan Restaurant  hem damak tadımızda iz bıraktı hem de yüreğimizde iz bıraktı. Eminim ki sizlerinin de hem damağınıza hem de yüreğinize iz bırakacak dedi.”

Zeferan Restoran Damaklarda ve gönüllerde İz Bırakıyor

26 Mart 2022 Cumartesi

Dünya Kayısı Başkentinde Kayısı Çiçeği Şenlikleri Başladı

 Dünya Kayısı Başkentinde Kayısı Çiçeği Şenlikleri Başladı


"Dünya kayısı başkenti" olarak bilinen Malatya'da, fuar ve festivallerden "Hayat Çiçek Açıyor" sloganıyla gerçekleştirilen 2. Kayısı Çiçeği Şenlikleri başladı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Malatya Valiliği, Büyükşehir Belediyesi, bazı kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum örgütlerinin desteğiyle düzenlenen etkinliğin açılış töreni, Sümerpark'ta yapıldı.

Türkiye gastronomi haberlerinde de yer alan bilgilere göre Vali Aydın Baruş, buradaki konuşmasında, Malatya'nın köklü tarihinin yanı sıra zengin mutfak kültürüne sahip olduğunu söyledi.

Kentin bu anlamda her yönüyle dünyaya tanıtılmaya değer olduğunu ifade eden Baruş, şöyle konuştu:

"Malatya gastronomisinin, yemeklerinin, mutfağının tanıtılması anlamında da bu festival önem taşıyor. Bu festivalin ikincisi düzenleniyor. Önümüzdeki yıllarda inşallah bu festival gastronomi festivali haline gelir ve Türkiye'nin dört bir tarafından çok değerli mutfak uzmanlarını burada ağırlarız. Bugün aramızda çok değerli gastronomi yazarlarımız var. Malatya mutfağının tanıtımı açısından misafirlerimizin burada yapacağı incelemeler, çalışmalar büyük önem taşıyor.

Türkiye turizm haberlerinde Malatya'da sadece bulgurla yapılan 80 civarında köfte var. Malatya mutfağının değeri buradan bile anlaşılır. Bu konuda uzmanlar çalışmalarını yürütüyorlar. En önemli argümanlarımızdan birisi, önümüzdeki süreçte UNESCO süreci. Yaratıcı Şehirler Ağı'na gastronomi alanında başvuru için gerekli hazırlıklarımızı yapıyoruz. İnşallah bu süreci başarıyla tamamlayarak tarihle gastronomiyi birleştireceğiz."

Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan da kayısıdan sağlanan katma değeri arttırmak için önemli çalışmaları hayata geçirdiklerini aktardı.

En az 2 milyar doların kayısı sayesinde Malatya'da katma değer olarak kalmasını hedeflediklerini belirten Gürkan, "Bu şenlik de kayısının önemi noktasında vatandaşımızın bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi ve ardından kayısı ürününün gerek besin gerek gıda gerek ambalaj çeşitlendirilmesi açısından yeni bir formata büründürülmesini sağlamak açısından önemli. Dünyada kayısı ticaretinin toplamı 5 milyar doların üzerinde. Biz burada 250 milyon dolarla yetinirsek bu bizim için doğru bir yaklaşım olmaz." ifadelerini kullandı.

Konuşmaların ardından protokol üyeleri, yöresel yemeklerin tanıtıldığı stantları gezerek bilgi aldı.

27 Mart'a kadar sürecek şenlik kapsamında kayısı çiçeği foto maratonu, Arslantepe Höyüğü'nün gezilmesi, Türk sanat müziği konseri ve coğrafi tescilli yemek yarışması gibi etkinlikler yapılacak.

Kayısı Çiçeği Şenlikleri Program Akışı

25 Mart Cuma 2022

09:00 - Kayısı Çiçeği Foto Maratonu Başlangıcı (Kayıtlar Fotoğraf Makinesi Müzesi)

10:00 – Şenliklerin Başlama Töreni (Sümer Park Yöresel Ürünler Alanı)

11:00 – Şehrin Lezzetleri ( Sümer Park Yöresel Ürünler Alanı)

14:00 – Arslantepe Ziyareti (Battalgazi)

20:00 – Bahar Nağmeleri Türk Sanat Müziği Konseri ( Kongre Kültür Merkezi )

26 Mart Cumartesi

10:30 – Yeşilyurt İlçesi Gezisi

15:00 – Coğrafi Tescilli Malatya Yöresel Ev Yemekleri Yarışması (MABESEM)

16:00 – ‘Kayısı ve Sağlığımız’ Konulu Sunumlar (MABESEM Konferans Salonu)

17:30 – Sanat Sokağı Gezisi

27 Mart Pazar

09:00 – Bisiklet Turu (Arslantepe Höyüğü Start, Kale İlçesine Hareket)

10:30 – Akçadağ Trekking

11:00 – Yamaç Paraşütü ( Kale İlçesinde )

12:30 – Plaket Töreni ( Bisiklet ve Yamaç Paraşütü temsilcilerine plaket )

14:30 – Gastronomi Ekibi ve Medyanın Kale İlçesine Geçişi

15:00 – Kayısı Bahçelerinde Gezi

17:30 – Kale MYO’nda Etkinlikler

25 Mart 2022 Cuma

Nemrut Dağı Nedir? Nemrut'un Özellikleri Nelerdir?

 Nemrut Dağı Nedir? Nemrut'un Özellikleri Nelerdir?


Adıyaman’ın Kahta İlçesi’nde 2150 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı yamaçlarında hükümdarlık yapmış olan Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek için yaptırdığı mezarı, anıtsal heykelleri ve benzersiz manzarası ile Helenistik Dönemin en görkemli kalıntılarından birisidir.

Anıtsal heykeller doğu, batı ve kuzey teraslarına yayılmıştır. Doğu terası kutsal merkezdir ve bu nedenle en önemli heykel ve mimari kalıntılar burada bulunmaktadır. İyi korunmuş durumdaki dev heykeller kireçtaşı bloklarından yapılmıştır ve 8-10 metre yüksekliktedir. Varlığı bilinmekle beraber kral mezarı, henüz keşfedilememiştir.

Türkiyede gezilecek yerlerden Nemrut Dağı Ulaşım

Öncelikle şunu belirtelim, Nemrut Krater Gölü ile Nemrut Dağı’nı karıştırmamak gerek. Nemrut Dağı’na çıktığınızda “Buralarda bir göl varmış?” diye sorduğunuzda hayal kırıklığına uğramamanız için baştan belirtelim. O göl, Van Gölü yakınında Bitlis ilinde.

Önceden hazırlık yapmayı seven detaycı bir gezginseniz, biraz da arkeolojiye ilginiz varsa uçakla Adıyaman’a gelip, Kahta’da dağın tepesine çıkmak için 4×4 jip kiralayabilirsiniz. Yol engebeli ve dik yamaçlı olduğu için binek otomobillerle çıkış pek mümkün olamıyor. Arabayla seyahat ederken kaçınmanız gereken şeylerin ne olduğunu biliyor musunuz? Rehberimizi okuyun, yola hazırlıklı çıkın! Otelinizin özel bir hizmeti varsa bir tura katılabilir ve bu özel bölgenin tarihini bir rehber yardımıyla dinleyebilirsiniz. Kahta, Adıyaman Havalimanı’na 15 km uzaklıkta. Şanlıurfa, Malatya ve Gaziantep havalimanlarına ise 1,5 ila 2,5 saat mesafede.

Nemrut Dağı Efsanesi Nedir? 

Efsaneye göre, Hazreti İbrahim'i ateşe attıran Babil Hükümdarı Nemrut'tan adını alan ve Adıyaman il sınırındaki Kahta İlçesi'nde bulunan büyüleyici dağ. Hakkında çeşitli söylentiler olan bu dağın en somut hikâyesi ise Kommagene Uygarlığı'na dayanıyor.

Nemrut: sözlükteki anlamıyla can yakıcı, yüzü gülmez, acımaz, sert tutumlu. Efsaneye göre, Hazreti İbrahim‘i ateşe attıran Babil Hükümdarı Nemrut‘tan adını alan ve Adıyaman il sınırındaki Kahta İlçesi’nde bulunan büyüleyici dağ. Hakkında çeşitli söylentiler olan bu dağın en somut hikâyesi ise Kommagene Uygarlığı’na dayanıyor. 

Dağdaki eserler Kommagene Krallığı’nın kültürel tabiatına dair birçok ipucu veriyor aslında. Bir tür anıt mezarı donatmak için dikilen heykeller dünyanın antik zamanlardaki iki karşıt kutbunu özetler nitelikte. Bir yanda Yunan ve Roma tanrılarını anlatan eserler diğer yandaysa kadim Doğu geleneklerinin iz düşümünü görmek mümkün.

Nemrut Dağı Nedir? Nemrut'un Özellikleri Nelerdir?
Güneşin doğuşunun ve batışının en iyi izlendiği tepe olarak adı geçen Nemrut Dağı, üzerinde bulunan Nemrut Heykelleri ya da en bilinen adı Nemrut Harabeleri ile dünyanın sekizinci harikası olarak Unesco Dünya Mirası Listesi‘nde yer alıyor. İki bin yıldır bu dağın tepesinde bulunan dev heykeller, Adıyaman’da hüküm sürmüş Kommagene Krallığı’nın bize en büyük mirası.

Nemrut Dağı'nın özellikleri nelerdir?

Eski çağlarda Kommagene olarak bilinen arkeolojik kalıntılara ev sahipliği yapan Nemrut Dağı Türkiye'nin Adıyaman ilinde yer alır. Dağın yüksekliği 2150 metre. Acımaz sert ve yüzü gülmez anlamına gelen Nemrut ismini alan dağ, efsaneye göre bu ismi Hz. İbrahim'i ateşe attıran Nemrut isimli Babil hükümdarından alıyor.

Nemrut Dağı yapay mı doğal mı?

Volkanik bir dağ olan Nemrut, hem bir doğal anıt hem de insan eliyle şekillendirmiş bir tarihi eser olarak 1987 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alındı. Toros Dağları silsilesinin tepelerinden biri olan Nemrut Dağı, Türkiye'de faaliyete geçebilecek olan en riskli yanardağlar arasında sayılıyor.

Nemrut Dağı yolu tehlikeli mi?

yol oldukça sağlıksız olduğundan yaklaşık 3-3.5 saat sürmektedir. adıyaman ile malatya arasında nemrut dolayısıyla ciddi bir anlaşmazlık vardır.

Nemrutun boyu kaç metre?

Nemrut Dağı'nın yüksekliği 2134 metre. Araştırmalar heykellerin ay takvimine göre belli bir düzen içinde sıralandığını ortaya koydu. Nemrut'un zirvesi sadece olağanüstü heykelleri görmek için değil, muhteşem manzarayı ve gün batımını izlemek için de gidilmesi gereken bir yer.

Nemrut Dağı Heykelleri nasıl oluşmuştur?

Kommagene Kralı I. Antiochos tüm kültürleri birleştirmeyi hedefleyen bir kralmış. Bu amaçla başka kültürlerin tanrılarını bir araya getirecek heykeller yaptırmış. Kral tarafından dağın tam tepesine inşa edilmiş olan tümülüs, küçük kırma taşların yığılmasıyla oluşturulmuş.

Nemrut Dağı'nın tarihi nedir?

Bu anlamda Nemrut Dağı'na "batı ve doğu uygarlığının köprüsü" denebilir. Kommagene kralı Antiochos Theos, MÖ 62 yılında bu dağın tepesine, pek çok Yunan ve Pers tanrısının heykelinin yanı sıra kendi mezar-tapınağını da yaptırmıştır.

Nemrut Dağı Heykelleri ne amaçla yapılmıştır?

Birtakım çalışmalar sonucu tesadüfen fark ettiği eserlerin üzerindeki Grekçe yazıları çözüp bu heykel ve eserlerin Kommagene Krallığı'na ait olduğunu ve Kral I. Antiochos' un emirleriyle yapıldığını keşfetmiştir. Bu keşif sonrası Nemrut Dağı ayrı bir önem kazanmıştır.

Nemrut dağına arabayla çıkılır mı?

Nemrut'a kendi aracınız ile de gitmeniz mümkün bunun için; Kahta'dan Nemrut Dağı Tümülüs tapınak bölgesine giden 2 yol var. 1.Yol, Kahta – Narince – Karadut yolu ile Nemrut Dağı Milli Parkı girişine, sonra da Nemrut Dağı Tümülüsü'nün yamacına (Kommagene Kralı 1. Antiochos'un mezarı olan tepeye) gelmek.

Nemrut Dağı Nedir? Nemrut'un Özellikleri Nelerdir?
Nemrut kaç yıl yaşamıştır?

2350'lerde yaşamıştır. Hazreti Mûsâ ile arasında 650 yıl vardır. Bunun 430 yılı Mısır'da geçtiğine göre, geriye kalan yaklaşık 200 yıl, Hazreti İbrahim'in torununun oğluna kadar geçen süreye pek uygun düşmektedir.

Nemrut Dağını kim keşfetti?

nemrut dağı'nın zirvesindeki bu muhteşem eserler ilk defa 1881 yılında karl sester isminde bir alman demir yolu mühendisi tarafından keşfedildi. karl sester yol çalışması için o bölgeye gelmiş ve bölge halkından dağın zirvesi ile ilgili ilginç şeyler duymuştu.

Nemrut Dağı dünyanın kaçıncı harikası?

Dünyanın 8.harikası - Nemrut Dağı

Islamda Nemrut kimdir?

Tanah'a göre güçlü bir kişi ve yetenekli bir avcıdır. Tevrat dışı dini kaynaklara göre O Babil Kulesi ile bağlantılı ve Yehova'ya karşı duran bir kraldır. İslam kaynaklarında İbrahim'i ateşe attıran zalim bir kral olarak resmedilir ve burnuna sinek kaçarak öldüğü anlatılır.

Kommagene Krallığı nerede kuruldu?

Batıda Kilikya ve kuzeyde Kapadokya ile çevrili olan Kommagene Krallığı'nın doğu sınırını Fırat Nehri çizmekteydi. Krallık, günümüzdeki Adıyaman, Gaziantep ve Kahramanmaraş illerini kapsamaktaydı.

Nemrut Dağının Tarihçesi Nedir?

Dağ, eski çağlarda "Kommagene" olarak bilinen, bu alanda bulunan arkeolojik kalıntılara ev sahipliği yapmaktadır. Antiochos tümülüsü ve buradaki dev heykeller, Eskikale, Yenikale, Karakuş Tepe ve Cendere Köprüsü millî park içinde kalan kültürel değerlerdir. Doğu ve batı teraslarında Antiochos ile tanrı-tanrıça heykellerinin yanı sıra aslan ve kartal heykelleri bulunmaktadır. 

Batı terasında eşsiz bir aslanlı horoskop yer almaktadır. Aslanın üzerinde 16 ışından oluşan 3 adet yıldız vardır ve bunların Mars, Merkür ve Jüpiter gezegenlerini temsil etmekte olduğu sanılmaktadır. Tarihte bilinen en eski horoskoptur.

Heykeller Helenistik, Pers sanatı ve Kommagene ülkesinin özgün sanatı harmanlanarak yontulmuştur. Bu anlamda Nemrut Dağı'na "batı ve doğu uygarlığının köprüsü" denebilir.

Kommagene kralı Antiochos Theos, MÖ 62 yılında bu dağın tepesine, pek çok Yunan ve Pers tanrısının heykelinin yanı sıra kendi mezar-tapınağını da yaptırmıştır. Mezarda, bir kartalın başı gibi, tanrıların taş oymaları bulunur. Heykellerin diziliş şekli hiyerotesyon olarak bilinir.

Mezarda 1881 yılında Alman mühendis Karl Sester tarafından kazı çalışmaları yapılmıştır. Daha sonraki yıllarda yapılan kazılarda da Antiochus'un mezarı bulunamamıştır. 1987'de UNESCO tarafından Dünya Mirası ilan edilen Nemrut Dağı, 1988 yılında tesis edilen Nemrut Dağı Millî Parkı ile korumaya alınmıştır.

Amasra

 Amasra, Batı Karadeniz Bölgesinde, Bartın iline bağlı bir ilçedir.


Denize doğru uzanmış bir burun, burnun iki yanında korunaklı birer liman görevi gören iki koy ve ana karaya bağlı bağımsız adalarına sahip olan Amasra, antik dönem de Amastris 3000 yıllık tarihi, hem çekicilik[4] ve balıkçılığa dayanan yerel sanatları, hem de kendini çevreleyen ormanlık alanlarına sahip bir yerleşim yeridir. Amasra hâlen özgün balık lokantaları, otelleri ve ev pansiyonlarına sahip bir turizm bölgesidir.

Amasra yaz aylarında özellikle Ankara'ya olan yakınlığı nedeniyle çok fazla yerli turist ağırlar.[kaynak belirtilmeli] Günübirlik ve konaklamalı birçok geziye ev sahipliği yapan Amasra'da Amasra plajı, Amasra müzesi, Gürcüoluk mağarası, Kuş Kayası yol anıtı, Göldere şelalesi, Ağlayan Ağaç, Direkli kaya, Amasra kalesi ve Amasra feneri en çok ziyaret alan yerlerdir. Sanatçı Barış Akarsu'nun memleketidir. Akarsu, Ocak 2007'de çıkardığı son kasetini Amasralılara ithaf etmiştir. Amasra'da Barış Akarsu heykeli bulunmaktadır.

Amasra'nın Tarihçesi nedir?

Bölgede yapılan bilimsel araştırmalarda çıkan arkelojik kalıntılar ve Nümismatik veriler ışığında çıkan sonuçların Amasra tarihi hakkında ilk yerleşim tarihini M.Ö. 5000 - M.Ö. 8500 (Neolitik Çağ) yılları arasına, hatta Üst Palelotik (Eski Taş Devri'nin üçüncü ve son alt devri) tarihlendiren bölgede antik kalıntıları araştıran belgesel yönetmeni G.Tekin Gün Paflagonya bölgesi yerleşimleri adlı eserde geçmektedir. 

Kurucaşile ve Ulus ilçelerinde tarih öncesi kaya üzerine Tamga, betimlemeleri Türkler’in Orta Asya dan Anadolu göçlerini desteklediği tarih öncesi varlıklarının izleri olduğunu, üzerinde bilimsel çalışmaların neticesinde daha fazla verilere ulaşılabileceği sanılmaktadır. 

Amasra tarihi hakkındaki en net bilgiler bölgede uzun süre arkeolojik araştıma yapan Prof.Dr. Semavi Eyice  Küçük Amasra Tarihi ve Eski. Eserleri Kılavuzu eserinde geçmektedir. 

1965 yılında yayınlanan eserde Amasra (Küçük Amasra tarihi) sırasıyla Amasra tarihinin başlangıcı, İyon kolonizasyonu, İranlılar ve İskender'in seferi, Roma İmparatorluğu, Hıristiyanlık dönemi Amasra, Bizans idaresinde Amasra, Cenovalılar, Fatih ve Amasra, Amasra'nın fethi, Türk idaresinde Amasra, Amasra'nın eski eserleri olarak sıralanabilir.

Amasra'da Gezilecek Yerlerden Amasra Müzesi

1955 yılında belediye binasının bir odasında hizmete açılan Amasra Müzesi, daha sonra bugün faaliyet gösteren tarihi binaya taşınmıştır. 1884 yılında, Bolu Kaymakamı, İsmail Kemal Bey tarafından yaptırılan Bahriye Mektebi, 1982 yılında aslına uygun olarak restore edildikten sonra müze olarak ziyarete açılmıştır. 

Amasra'nın Özellikleri Nelerdir?
4 adet salonu bulunan müzenin, iki salonunda Helenistik, Roma, Bizans ve Ceneviz dönemlerine ait arkeolojik eserler sergilenirken, diğer iki salonda Osmanlı Dönemi’ne ait eserler yer almaktadır. 

Haftanın her günü, yaz döneminde 08.00 – 19.00, kış döneminde ise 08.30 – 17.30 saatleri arasında ziyarete açık olan müzeye giriş ücreti 10 TL’dir.

Amasra'da Gezilecek Yerlerden Göldere Şelalesi

Amasra Karaman Köyü’ne 7 km mesafede yer alan Göldere Şelalesi, doğa ile iç içe sakin bir gün geçirmek isteyenlerin tercih ettiği noktalar arasında yer almaktadır. 

Ormanların arasından uzanan engebeli bir yol ile ulaşılan Göldere Şelalesi mevkiinde kamp kurup, ateş yakılabilen bir alan da bulunmaktadır. 

Şelalenin döküldüğü yerde yüzme imkanı sunan bölge, aynı zamanda gün batımı manzarası ile fotoğraf tutkunlarının da dikkatini çekmektedir. 

Karadenizin İncisi Amasra’da Ne Yenir Daiyenler İçin ve Amasra'da Gezilecek Yerlerden Çakraz Plajı

Amasra ilçe merkezine 20 dakika mesafede olan Çakraz, turkuaz denizi ve yemyeşil doğası ile bölgenin en çok tercih edilen plajları arasında yer almaktadır. 

Çakraz Plajı’nda yüzme ve güneşlenme imkanının haricinde yelkencilik, doğa sporları ve balıkçılık da yapılmaktadır. Plaj çevresinde köy hayatının sakinliğinin yaşanabileceği çeşitli tesislerin hizmet vermesinden dolayı bölge günübirlik gezilerin haricinde konaklama için de uygundur. Çevresinde otel ve pansiyonların bulunuyor olması da ayrıca yapılacak etkinliklerin saat gözetmeksizin yapılmasına olanak tanımaktadır. Güzel bir denize ve kuma sahip olan bu plaj, günübirlik geziler için harika bir yerdir.

Plaja giriş ücretsiz olup, şezlong ücretlidir. Şezlong ve şemsiye kiralama hizmeti verilmektedir. Kiralama ücretleri 5 – 10 TL arasındadır. 

Amasra'da tatilde dinlenmek, kışa hazırlanmak ve bedenen rahatlamak için Amasra gezi rehberi sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

Amasra'da Gezilecek Yerlerden Amasra Ağlayan Ağaç

Tarihi bir köprü ile ana karaya bağlanan Boztepe mevkiinde yer alan Ağlayan Ağaç, 350 yaşında bir Selvi ağacıdır. Yıl boyunca denizden ve havadan aldığı nemi saklayarak bahar aylarında damla damla akıtan bu ağaç, ağlıyormuş izlenimi uyandırmaktadır. 

Ağlayan Ağaç’ın altında yer alan çay bahçesinde bu manzara izlenebilmektedir. Tavşan Adası’nın karşısında yer alan Ağlayan Ağaç mevkiinde dürbün kiralayarak, Tavşan Adası’nı izleme imkanı da bulunmaktadır. 

Beş Yoldan Amasra

Amasra öyle kolay varılan, ana yolların hemen yakınında bir turizm kenti değil. Ona ulaşmak için seyahat sever olmak gerekiyor. Onu görebilmek için Batı Karadeniz’ in kıyılarını aşmak gerekiyor. O, yarımadalarıyla, nasıl denizi kucaklıyorsa, ona öyle yaklaşmak ve kucaklaşmak gerekiyor.

İki adası, bir yarımadası, burunları ve mendirekleriyle denize doğru kulaç atarken, o ismi kara kendi yeşil Denizde, iki koy ve kıvrımlarıyla sanki karaya sığınmak ister gibidir.

Birinci Yol; GÖLLER YOLU,
İkinci Yol; SAFRAN YOLU,
Üçüncü Yol; DOĞU ve DOĞA YOLU,
Dördüncü Yol; BATI KIYI YOLU,
Beşinci Yol; DENİZ YOLU

Bu beş yol da Amasra’ya çıkıyor ve Amasra’lılar bu beş yolun yolcusunu da her zaman sevgi ile karşılıyor.

24 Mart 2022 Perşembe

"Mutfağın dili sevgidir"

 Ege Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirilen Ege Bölgesi Kariyer Fuarı (EGEKAF) kapsamında "Turizmin Yükselen Yıldızı Gastronomi" paneli düzenlendi. İzmir Fuar Alanı Kırmızı Salon'da düzenlenen etkinliğe İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı, EÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Cemil Gürgün, Prof. Dr. Mehmet Ersan, EÜ İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilgehan Gültekin'in yanı sıra akademisyenler ve öğrenciler katıldı.


Moderatörlüğünü İzmir Aşçılar Derneği Başkanı Doç. Dr. Turgay  Bucak'ın üstlendiği etkinlikte konuşmacı olarak  Sosyal Girişimci Şef Ebru Baybara Demir, Şef Mustafa Hüseyin Pancar, Çeşme Tarımsal Kalkınma Kooperatif Başkanı Yeşim Yüksel, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Yüksek Lisans Öğrencisi Tuğçe Demirel yer aldı. Nar Gourmet Şefi Agnes Toth ise etkinliğe çevrimiçi olarak katıldı.

Konuşmasında EGEKAF'ın öneminden bahseden İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı "Öğrencilerin ihtiyaçlarının karşılandığı, Avrupa ve Asya'nın en büyük kariyer fuarı gerçekleşti. 100 bine yakın katılımın sağlandığı EGEKAF'a ev sahipliği yapan Ege Üniversitesine, Rektör Prof. Dr. Necdet Budak ve ekibine çok teşekkür ederim. Tüm öğrencilere yolunuz açık olsun diyorum" dedi.

"Mutfağın dili sevgidir" 

Şef ve sosyal girişimci Ebru Baybara Demir, bir sosyal gastronomi şefi olduğunu ve bu kavramın ilk temsilcisi olmaktan gurur duyduğunu belirtti.

Uluslararası arenada Türkiye'yi iki defa temsil ettiğini belirten Ebru Baybara Demir, dünyanın en iyi 10 şefi listesinde yer aldığını söyledi. Sosyal gastronomi mesleği aracılığıyla insanların hayatlarına dokunup hayatlarını değiştirebildiklerini anlatan Baybara Demir, "Yaptığım yemeklerle insanların hayatlarını değiştiriyorum. Şeflik, sadece yemek yapmaktan veya tabak oluşturmaktan ibaret değildir. Mutfağın dili sevgidir ve bir şef bunu iyi kavramalıdır" dedi.

Türk mutfağına da değinen Baybara Demir, "Yaşadığımız ülkenin değerlerine ve kültürüne sahip çıkarak onları korumamız gerekiyor. Yerel kalkınma çok önemli bir mesele. Türk mutfağı çok zengin ve çok kıymetli. Bu yüzden bohçanız dolu gidin ki sizden vazgeçemesinler. Dünyada artık eskisi kadar geleneksel mutfakla uğraşılmıyor. Herkes ürünle ilgileniyor. Bu yüzden şef olarak mutfakta kendi kimliğinizi oluşturun" diye konuştu.

"Gastronomi Akademisinde deneyim kazanıyorlar"

Öğrencilere deneyim kazandıran Gastronomi Akademisi hakkında bilgiler veren Çeşme Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı ve Sosyal Girişimci Yeşim Yüksel, "Gastronomi Akademisi, alandaki eksiklerimizi gidermek adına kuruldu. Başta Türk mutfağı ve Ege mutfağı olmak üzere yöresel lezzetlerimizi öne çıkarıyoruz. Gençlerin bu deneyimlerden yararlanmasını istiyoruz. Gastronomi alanında ihtisas yapmak isteyen gençlerimiz bize katılabilir. Öğrenciler, çeşitli eğitim ve sertifikalardan yararlanabilir" dedi.

"Yerel halktan çok şey öğrendim"

Yerelde çalışırken bölge insanıyla iyi iletişim kurmanın öneminden bahseden Şef Hüseyin Pancar, "Ege mutfağının yerlisi olmam ve bölgeyi tanımam benim için büyük şanstı. Ege'nin yemeklerini ve bölgeyi tanıtmam gerektiğini düşünerek hareket ettim. İşe öncelikle yerel kültürden başladım. Bölgenin insanlarıyla konuştum. Ekmek yapımına bile yerellerle iletişim kurarak başladım. Onların yanında çalışarak çok şey öğrendim. Kendinize değer katmak ve idealinizi gerçekleştirmek için çok çalışmalısınız. Güne erken başlamak gerçekten veriminizi artıracaktır. Aynı zamanda farklı bir bakış açısı kazanacaksınız" dedi.

Gastronomi alanındaki etkinlik ve eğitimlere katılmanın öğrenciler için önemli olduğunu söyleyen Gastronomi ve Mutfak Sanatları Yüksek Lisans öğrencisi Tuğçe Demirel, "Katıldığım eğitimler, beni akademik alanda çalışmalar yapmaya itti. Öğrenci olarak önereceğim en önemli şey etkinlikleri kaçırmamanız ve orada yeni insanlarla iletişim kurmanız" dedi. Yurtdışına çıkıp yeni deneyimler elde ettikten sonra ülkesine döndüğünü belirten Demirel, "Yurt dışı çalışmalarında bulundum. Avusturalya'dan çalışma teklifi aldım fakat ülkeme faydalı olmak için burada kaldım" diye konuştu.

Konferansa çevrimiçi olarak katılan Nar Gourmet Şefi Agnes Toth ise Macaristan'da Türk Mutfağını, Türkiye'de ise Macar Mutfağını tanıtacak çalışmalar yürüttüğünü ifade etti.  

Etkinlik sonunda İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı, katılımcılara "Teşekkür Belgesi" vererek hatıra fotoğrafı çektirdi.

Et Nedir? Et Çeşitleri Nelerdir? Et'in Özellikleri...

  Et Nedir?  Et Çeşitleri  Nelerdir? Et'in Özellikleri... Türk aşçı haberleri ve güncel mutfak haberleri olarak aşçılık kütüphanesinde ...